
Türkiye’nin Avrupa karşısında askeri, ekonomik ve siyasal gerilemesi sadece 20 ve 21. Yüzyıl tarihçilerinin değil örneğin 17. Yüzyıl entelektüellerinin de dikkatini çekti. Fransız Politik Düşünür Montesqieü’nün 1721’de yazdığı, Usbek ve Rika adındaki iki İranlının Osmanlı seyahatlerini konu eden “İran Mektupları” adlı eserinde Usbek’in “Türklerin zayıflığını hayretle saptadım” ifadesi ve Osmanlı toplumunu kasıtla “Bu barbarlar her türlü sanatı hatta savaş sanatını bile bir yana atmışlar. Avrupa ülkeleri her geçen gün daha rafine hale gelirken bu insanlar ilkel bir cehalet üzerinde duruyorlar; kendilerine karşı bin defa kullanılıncaya kadar, yeni icatlardan savaşta yararlanmayı nadiren akıl ediyorlar” cümleleri önemlidir. (..) İbrahim Müteferrika’nın I. Mahmud’a sunduğu “Usulü’l-Hikem, fi Nizami’l-Ümem” risalesinde yanıtlamaya çalıştığı esas soru da geçmişte oldukça zayıf olan Avrupalı Hristiyanların asri devirde neden Türk ordularını mağlup edebilecek seviyeye geldikleridir.
Kaynak: Öner Buçukçu, 1908-1913 Osmanlı Dış Politikası: Buhran-ı Meşrutiyet, Tezkire Yayıncılık, 1. Baskı, Kasım 2014, s. 3, dipnot 2.