Dinozor Ataları ve Asteroit Testi

Dinozor Ataları ve Asteroit Testi

Bugün dinozorların neslinin tükenmesine dair bildiklerimiz arttı. Onların evrimsel birer hata ya da hızlıca nesli tükenen ve başarısız bir adaptasyon süreci yaşayan canlılar olmadığını biliyoruz. Dinozorlar Dünya’da 160 milyon yıl geçirmişlerdir. Kitlesel yok oluşların Dünya çağında meydana gelen çevresel değişikliklerden kaynaklandığını biliyoruz. İlkel dinozorlar küçük memelilerle girdikleri yiyecek yarışı sonucunda değil gökyüzünden düşen bir asteroitin yarattığı etki nedeniyle patlayan volkanlar sonucunda yok olmuşlardır.

Mezozoik Dönem sonunda Dünya’ya çarpan asteroite daha yakından bakalım. Gezegenimizin 13.000 kilometre çapında olduğunu düşünürsek 10 kilometre çağında bir asteroitin çok da büyük olduğunu söyleyemeyiz. Asteroitin hızı ise dikkat alınacak yüksekliktedir. Saniyede 20 kilometre giden asteroitin bir saatteki hızı 45.000 mildir. Böyle bir hızda hareket eden asteroitin enerjisi trilyonlarca tonluk TNT ile aynıdır. Böyle bir patlayıcının gücünü ise hayal etmek zordur. Asteroit atmosferde 200.000 kilometre yükseklikte yani Ay’ın yarısı kadar uzaktayken, üzerindeki kalıntıları atmosfere bırakmış olmalıdır. Dünya o dönemde kızıl sıcak bulutlarla çevrili kalmıştır. Bu materyallerin bazıları uzun süre atmosferde kalmış ve Güneş’ten gelen ışınları engellemiştir. Bazılarıyla yeryüzüne düşüp Dünya kabuğunu ateşe vermiştir. Deniz canlıları yükselen sıcaklıklarda dayanamamış, dinozorlar ise ya bulundukları yerde yanarak ölmüş ya da yiyecek bulamamıştır. Kısacası çok çok eski atalarımız kendi köşesine çekilmiş ve sizin ve benim şimdi burada olmamıza fırsat vermiştir.

Geceleri gökyüzüne baktığımızda koskoca kozmosta yalnız olup olmadığımızı sorgularız. Sık sık vurguladığım gibi bu konuyu hiç merak etmemiş biriyle karşılaşırsanız yalan söylediğinden emin olabilirsiniz. Bu temel soru bir şekilde herkesin kafasını kurcalamaktadır. Peki, şuna ne dersiniz? : Başka bir dünyadan ya da medeniyetten hiçbir haber alamamamızın sebebi belki de onların Asteroit testini geçememiş olmasıdır.

Büyük bir uydusu olan bu gezegende yaşayanlar olarak çok şanslıyız. Aynı zamanda Dünya’yı tüketen pek çok çatışmadan sonra iki süper gücün çıktığı bir dönemde yaşadığımız için de çok şanslıyız. Büyük savaşların sürdüğü sırada dünya liderlerinden birisi öldürüldü ve Ay’a gitme amacı, insanlığın amacı haline geldi. Bu sayede insanlar dünya çapında uzay programları oluşturmaya başladı. Sonuç olarak yeni bir Asteroit Dünya’daki yaşamı yeniden  tehdit ederse, bu programlar sayesinde onu bir şekilde engelleme şansı ortaya çıkmış oldu.

Bir başka kitlesel kaybın önüne geçecek teknolojiye bugün sahibiz. Asteroiti bir şekilde durdurabilir ve bu durumda Dünya ‘daki yaşam hiçbir kesintiye uğramadan devam eder. Şimdilerde devam etmekte olan şek çok teknolojik sistem bunu gerçekleştirmek için çalışmaktadır. Bir asteroitin Dünya’ ya yaklaşması durumunda onu bir roket ile yörüngesinden çevirebilir ya da parçalayabiliriz. Yeterli yakıtımız olursa Asteroiti büyük bir uzay aracının çekim gücünün içine alabiliriz. Tüm bunlar bilim kurgu tarzı bir düşüncenin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Fakat bunun çılgınca olmadığını vurgulamak isterim. Sıra dışıdır fakat mantıksız denemez. Evrim çalışması budur ve nereden geldiğimizi ve nerede olduğumuzu öğrenmek için elimizden gelenin en iyisini yapmak, uzay yolundaki bir asteroitin önünü kezebilmemizi sağlar.

Asteroit, etkileri engellenebilecek tek doğal afettir. Dünya ile ilgili konularda çalışanlar olarak çalışmalarımızı hızlandırmalı ve asla bir Asteroit çarpmasına maruz kalmayacağımızdan emin olmalıyız.

Kaynak: Reddedilemez Evrim ve Yaratılış Bilimi, Bill Nye, Sayfa 129,130 ve 131.

Bir Cevap Yazın