Adam Smith’in Mesleği Ve Önceki Çalışmaları

A.Smith, İskoçya’da (önce Edinburgh sonra Glasgow) üniversite hocalığı yapıyor, ahlak felsefesi üzerine ders veriyordu. “Milletlerin Zenginliği”nden önce “Ahlaki Duygular Kuramı” (The Theory of Moral Sentiments, 1759) başlıklı kitabını yayınlamıştı. Çağı, ahlak felsefesinde insan davranışlarının uzun boylu tartışmalara, incelemelere konu olduğu bir dönemdi. Ortaçağın din kaynaklı ahlak felsefesinde “bireyin kendi çıkarlarını reddetmesi, bireysel mutluluğun erdemli olmakla bağdaşmayacağı” kabul edilmişti. Oysa Smith’in çağındaki gelişmeler, bireyciliğin yükselişi, artan refahın getirdiği mutluluk ise, bu yaklaşımı çoktan yıkmış, yerle bir etmişti. Bernard de Mandeville “Arıların Masalı” (Fable of the Bees, or Private Vices and Publick Benefits) başlıklı kitabında eski görüşü alaya almıştı. İnsansal kötülüklerin, başta maddi varlık edinme ve lüks içinde yaşamanın, servet/zenginlik yaratmanın kaynağı olduğunu söylüyordu.
A.Smith bu iki uçtaki görüşlere karşı, ahlak felsefecisi olarak “Ahlaki Duygular Kuramı”nda yeni bir yaklaşım getirdi: İnsanların bencilliğinin sağladığı dürtü, diğerleri için beslediği sevgi, anlayış, sempati ile dengeleniyordu. Zenginlik arayışları, diğerlerinden kendisi için beklediği onay ile sınırlanıyordu.
İmgeleme, kötü insanları dahi bazen, eğer diğerlerinin bu işte daha büyük çıkarı varsa, kendi çıkarını sağlamaktan vazgeçirebilirdi; çünkü kendi imgelemi, diğerlerinin imgelemini kendisine yansıtabilirdi. Birey diğerlerinin sempatisini ve onayını istediği için, diğerlerinin mutluluğuna önem vermek zorundaydı. A. Smith’in insan davranışlarına ilişkin bu çözümlemesi, çağdaş oyun teorisinde oligopollerde denge yolunda strateji bağlamında matematikçi Robert Nash’ın geliştirdiği Nash dengesinin sanki bir ilksel nüvesiydi.
A.Smith’in insan davranışları konusundaki değerlendirmelerinde söz konusu iki kitabı arasında tam özdeşlik olmadığı savunulabilir: “Milletlerin Zenginliği”‘nde bireysel çıkar dürtüsüyle ekonomide iş bölümüne gidileceğini, sermaye birikiminin gerçekleşeceğini ve verimliliğin artacağını söylüyordu. Bireysel çıkar insanı güdülediğine göre, buna engeller koyan her türlü müdahale ters etkiler yaratacaktı. Kamusal hizmet için ticarete girişen hiç kimsenin bir yarar sağlayabildiğine tanık olmadığını belirtiyordu. Bireysel çıkarla dürtülenen faaliyetlerin beklenmedik sonucunun, “görünmeyen el” yoluyla toplumsal düzenin sağlanması olduğunu ileri sürüyordu. Buna karşılık, “Ahlaki Duygular” kitabındaysa değerlendirmesi biraz farklıydı. Bireysel ahlak değerlerinin kaynağı toplumsal olduğuna göre, bireysel çıkarlarla ulusal çıkarların örtüşmesi olağandı. Ancak Smith “Milletlerin Zenginliği”nde kendi ahlak felsefesini tartışmadı. İktisat ilkelerini Doğa Yasası felsefesinden çıkardı: Doğal özgürlük ilkesine göre insanlar kendi çıkarlarını izlemekte serbest olmalıdır. Doğa düzeni çerçevesinde bu davranış ulusal zenginliği arttırır, bunu doğa düzeni çerçevesinde ortaya çıkan yeni kurumlar (iş bölümü, paranın gelişimi, tasarruf ve sermaye birikimi, dış ticaret gibi) destekler; bireysel çıkar dürtüsü iş bölümü, sermaye birikimi, verimlilik artışı bu kurumlarla desteklenerek, doğa yasasına göre işleyen “görünmeyen el” sayesinde toplumsal düzeni sağlar, zenginleşmeye götürür.
Kendi ahlak felsefesi ilkelerine “Milletlerin Zenginliği” kitabında yer vermese ve doğa yasası anlayışı öncelik ve ağırlık taşıyor olsa da, Smith’in temelde bir ahlak felsefecisi olduğunu unutmamak gerekir. Bu paragrafta kısaca değindiğimiz bireyin çıkarları dürtülerken, gerisinde bunu sınırlayan diğer bireylere ilişkin kayıtlar olacağını, davranış ilkelerinin toplumsal kökenleri olduğunu “Ahlaki Duygular” kitabında işledğini vurgulamakta yarar vardır. Yine de, “Milletlerin Zenginliği” kitabındaki “bireysel çıkar” anlayışı ile, eski yaklaşımı (herhalde) tam örtüşmemektedir.