Kimi Arıyoruz? Neden Ürüyoruz?

Her şeyden önce biz sadece genlerimize işlenmiş görevimiz gereği üremeye çalışıyoruz. Biyolojik bünyemiz bizim karşı cinsten bir eşe gereksinim duyduğumuzu ortaya koyar. Bu eş hayatta kalma şansı olan bir çocuk doğurma ihtimalini azami düzeye yükseltmek için bizim genetik donanımızı tamamlar ve çocuğun gelecekte hayatta kalma ve reprodüksiyonunu temin etmek için en yüksek niteliklerini seferber eder. Biz kendimiz “sağlıklı” veya “verimli” genler taşıyor olabiliriz, fakat “kusurlu” genler taşıyan biriyle birleşmemiz halinde çocuklarımızın uzun vadede hayatta kalma şansı azalacaktır. Evrim, hayatta kalmayı destekler ve verimsiz vücutlara düşen genleri, geleceği olmayan bir kuşağın çıkmazına hapseder ve genlerin arkasından gözyaşı dökmez. Buna karşılık, eğer aktif olarak bir cinsel partner aramak için gerekli araçlara sahipsek ve bu araçlar kendi genlerimizi, örneğin hem hastalıklara karşı dayanıklı olan hem de bizim eksikliklerimizi tamamlayabilen bir gen kümesine karıştırmamıza imkan verecekse, çocuklarımızın hayatta kalma şansını büyük ölçüde artırabiliriz. Zaman içinde, netice itibariyle iki çeşit gen bütün dikkatleri üzerine çekti: Tabii ki bu iki gen hayatımızı güven altına almakla kalmıyor, aynı zamanda uygun bir eş bulmamıza da yardım ediyor ve bu eş tarafından seçilmemizi sağlıyor, çünkü, başka türlüsünü öğreninceye kadar, üremek için çift olmak zorundayız! Kimi “yakışıklı” veya “çirkin” bulduğumuza dair çekim kıstasları, doğrudan doğruya genomların kalitesini göstermeye yönelik belirtilerin evrimine dayalı bir seçilim sonucudur. Partnerlerin seçiminin bu şekilde tasavvur edilmesi, evrim biyolojisinde son yirmi yılda patlama yapan yeni bir dalın ortaya çıkması ile sonuçlanmıştır. Gerçi Darwin’in kendisi de partnerlerin çekicilikleri itibarıyla cinsel özelliklerin seçilimine dair fikirleri ortaya atmıştı. Bu kavram muhafazakârları o kadar rahatsız etmişti ki yaklaşık bir yüzyıl boyunca göz ardı edildi. Reprodüktif faydayı temel alan bu muhakeme homoseksüelleri aşktan a priori dışlıyormuş gibi görünebilir. Gerçekte, homoseksüeller de tıpkı heteroseksüeller gibi aynı genlerle dünyaya gelirler; bu demek oluyor ki eğer evrim başka bir bireye karşı çok güçlü çekimi mümkün kılan mekanizmaları ortaya çıkardıysa hayatları boyunca kontraseptif araçlar kullanan ve üremeyen heteroseksüellerde olduğu gibi, homoseksüeller de bu mekanizmaların etkisi altındadır.

Bir Cevap Yazın