Genel Vergi Hukuku: İdare Hukuku ile İlişkisi
Vergi hukuku ile idare hukuku arasında geniş kapsamlı ve yoğun bir ilişki bulunmaktadır. Vergi hukukunun bir kısım kavramları, tümüyle idare hukukunun genel kavramları üstüne oturmaktadır. Türk Vergi Mevzuatında bu yaklaşıma dayanak oluşturacak hükümler yer almaktadır. Nitekim, Vergi Usul Kanunu tarh işlemini, “vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idarî muameledir.” (VUK.m.20) biçiminde tanımlanmaktadır.

Dolayısıyla idari işlem teorisi, idare hukuku alanından tümüyle vergi hukukuna yansımaktadır. Bu itibarla, idari işlemlerin unsurları, sakatlıkları, sakat işlemlerin geri alınması ya da kaldırılması (düzeltme), yargısal denetim gibi konularda esas alınan ilkeler geniş ölçüde vergilendirme işlemleri açısından da geçerlidir. Kuşkusuz vergilendirme işlemlerinin özellikleri gereği bazı farklılıkların olması kaçınılmazdır. Örneğin, hatalı vergilendirme işlemlerinin düzeltilmesi, vergi hukukunda özel olarak düzenlenmektedir (VUK.m.116-126). Kanuni idare ilkesi, bağlı yetki, takdir yetkisi gibi idare hukuku kavramları da tümüyle vergi hukukuna yansımış bulunmaktadır. Bugün Türkiye’de vergi yargısı, idari yargı bünyesinde yer almakta; vergi uyuşmazlıklarında uygulanacak usul hükümlerinin büyük bir kısmı, idari yargılama usulüne ilişkin bir kod olarak kabul edilen, İdarî Yargılama Usulü Kanunu’nda yer almaktadır.
Aralarındaki yakın ilişki, bir bakıma çakışma, vergi hukukunun, idare hukukunun kendine özgü konuları olan bir alt dalı olarak nitelendirilmesi sonucunu doğurmaktadır. Nitekim, klasik Fransız öğretisinde vergi hukuku ya kamu maliyesi içinde ya da idare hukukunda özel bir konu olarak ele alınmaktadır. Alman hukukunda ise vergi hukuku bağımsız bir hukuk dalı olarak kabul edilmektedir. Vergi hukuku, idare hukukunun çok özel, kendine özgü kavramları, kuralları ve ilkeleri olan ayrı bir alt dalı olarak da düşünülebilir. Ancak, bugün gelinen aşamada vergi hukukunun ayrı bir uzmanlık alanı olan bağımsız bir hukuk dalı olduğu görüşü kabul edilmektedir.