Genel Vergi Hukuku: Kanun Nedir?

Genel Vergi Hukuku: Kanun Nedir?

Kanun, TBMM tarafından, kanun adında ve kanun yapma usullerine göre çıkartılan, genel, soyut, sürekli ve yaptırımı olan yazılı kurallardır. Kanunlar, Anayasanın 73’üncü maddesinin 3’üncü fıkrası hükmü gereği vergi hukukunda temel kaynak niteliği taşımaktadır. Verginin konulması, kaldırılması ve değiştirilmesi ilke olarak kanunla yapılabilir. Buna, vergilerin kanuniliği ilkesi diyoruz. Ancak Anayasa Mahkemesine göre vergiler, kanunla düzenlenirken sadece vergilerin kanuniliği ilkesini yerine getirmek için konulmaları yeterli görülmemektedir. Aynı zamanda vergi kanunlarının verginin temel unsurlarını (verginin konusunu, verginin mükellefini, vergiyi doğuran olayı, verginin matrahını, yükümlüsünü, oranını, muafiyetini, indirimini, istisnasını, zamanaşımını, vb.) da açıkça düzenlemiş olması gerekmektedir. Bu kurucu unsurları taşımayan bir düzenleme biçimsel anlamda vergi yasası adını taşısa bile maddi anlamda vergi yasası olarak nitelendirilemez. Bunun yanında, vergi kanunları ilk defa konulurken istisna ve muafiyetler de belirtilmelidir. Çünkü istisna ve muafiyetlerin değiştirilmesi, aşağı ve yukarı sınırlar içinde kalmak şartı ile Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile de yapılabilmektedir. Ayrıca, şekle ilişkin bazı yükümlülüklerin de kanunda belirtilmesi gerekir. Buradan da anlaşılacağı gibi vergiye ilişkin temel düzenlemeler ancak kanunla yapılabileceğinden, vergi kanunları vergi hukukunun asli kaynakları içerisinde yer almaktadır.

Vergilerin kanunla konulması, yükümlüler açısından büyük güvence oluşturur. Yani yürütmenin keyfi vergi koymasına mani olur. Bununla beraber vergilerin kanunla konulması devlet için de alacağının teminat altına alınması demektir. Anlaşılacağı gibi vergilerin kanuniliği ilkesi vergide taraf olanların hak ve ödevlerini güvence altına almaktadır. Ayrıca vergilerin kanunla konulması zorunluluğu, anayasal hareketlerin de temelini oluşturur. Magna Carta, Fransız Devrimi, Celali İsyanları gibi tarihi olayların temelinde haksız vergilere karşı, toplumsal karşı koyma refleksi yatmaktadır. Bu tepkiler neticeye ulaşmış ise vergi reformu, ulaşamamış ise isyan hareketi olarak tarihte yerini alır. Vergilerin kanunla konulması, her ne kadar temsili iradenin bir sonucu ise de, bu ilke yükümlülerin vergiler henüz kanunlaşmadan önce bilgi sahibi olmalarını kolaylaştırır. Öte yandan, yine bu ilke sayesindedir ki gerek mecliste muhalefetin karşı koyuşu, gerekse dördüncü kuvvet olarak adlandırılan basın-yayın organlarının bilgilendirmesi toplumsal tepkinin açığa çıkmasına imkân verir. Bu tepki sonucu, kimi zaman ağır vergilemeden geri adım atılmıştır. Buna örnek olarak bir tarihte Gelir Vergisinde geçici verginin %50 olan oranının henüz uygulamaya başlanmadan %30’a çekilmesini gösterebiliriz.

Vergi kanunlarını diğer kanunlardan ayıran diğer bir unsur da vergi kanunlarının uygulanabilmesi için sadece Resmî Gazete’de yayınlanmasının yeterli görülmemesidir. Vergi kanunlarının her zaman uygulanabilmesi için yıllık olarak düzenlenen “Bütçe Kanunu” içerisinde yer alması gerekir. Bütçe Kanunu, bir yıl içerisinde devlet gelirlerinin toplanması ve kamu harcamalarının yapılması için yasama organının yürütme organına verdiği izni gösteren bir kanundur. Vergi hukukunun bütçe ile ilişkisi, bütçenin kamu hizmetlerinin finansmanını sağlamak için gerekli olan vergi gelirlerinin toplanmasına izin vermesidir. Bütçe kanunu ile izin verilmemesi hâlinde vergi kanunu yürürlükten kalkmış sayılmaz, sadece o yıl içerisinde askıda kalır. Yani uygulanması durdurulmuş olur. Bu durumda vergilerin toplanabilmesi için vergi kanunlarının, yıllık olarak hazırlanan bütçe kanunlarının (C) cetvelinde yer alması gerekmektedir. Buna “ön izin ilkesi” denir. Yürürlükteki vergi kanunlarını iki ayrı grupta sınıflandırmak mümkündür. Vergi kanunlarının önemli bir kısmı maddi yükümlülüğe ilişkin kanunlardır. Genellikle, her vergisel yükümlülüğe karşılık gelen bir vergi kanunu bulunur. Örneğin Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu vb. bu niteliktedir.

Vergiyle ilgili kanunların diğer grubunu ise usule ve vergilendirmenin biçimsel yönüne ilişkin kanunlar oluşturur. Bunlardan Vergi Usul Kanunu, gümrük vergisi dışındaki bütün vergiler için geçerli olan temel usul kurallarını içerir. Türk hukukunda kamu idarelerine yönelik genel bir usul yasası olmamasına karşın, vergi idaresine yönelik usul kuralları Vergi Usul Kanununda toplanmıştır. Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun da usulle ilgili bir diğer kanundur. Bu kanun sadece vergiler için değil, tüm kamu alacakları için uygulanır. Vergi Usul Kanunu daha ziyade vergilendirme sürecinin tarh-tahakkuk aşamasıyla ilgili olduğu halde, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun cebri icra sürecini düzenler. Daha açık bir deyişle, kendiliğinden ödenmeyen vergi ve diğer kamu alacakları bu kanunda düzenlenen cebri icra kurallarına (örneğin, haciz yolu ile takip) göre takip ve tahsil edilir. İdari Yargılama Usulü Kanunu ise yargı aşamasında uygulanacak usul kurallarını düzenler. Vergi mahkemeleri, idari yargı düzeni içinde yer alır. Bu yüzden vergi mahkemeleri diğer idari yargı organlarının tabi olduğu yargılama usullerine uymak zorundadır.

Bir Cevap Yazın