Site icon Türkçe Malumatlar

Genel Vergi Hukuku 3. Ünite Genel Bilgiler

Genel Vergi Hukuku 3. Ünite Genel Bilgiler

Kanunların yer bakımından uygulanmasında benimsenen iki ana ilkeden söz edilmektedir. Bunlardan birincisi, mülkîlik ilkesi, ikincisi ise şahsîlik ilkesidir. Mülkîlik ilkesi, bir devletin ülkesinde o devletin kanunlarının uygulanması anlamına gelmektedir. Bu durumda, kanunların uygulanması bakımından vatandaş- yabancı ayrımı yapılmamaktadır. Çünkü bir ülkede kanunun uygulanmasını gerektiren bir hukuki ilişkisi olan herkese ve o ülkede gerçekleşen her hukuki olaya o devletin kanununun uygulanması gerekir. Mülkîlik ilkesi, vergi kanunlarının uygulanması alanında kaynak ilkesi olarak ifade edilmektedir. Buna göre, vergi konusu hangi ülke ekonomisinden kaynaklanıyorsa veya vergiyi doğuran olay hangi ülkede gerçekleşmişse vergilendirme yetkisine o devletin sahip olduğu kabul edilmektedir. Şahsîlik ilkesi ise bir devletin kanunlarının o devletin vatandaşlarına hangi ülkede yaşadıklarına bakılmaksızın uygulanması anlamına gelmektedir. Bu durumda, kişinin vatandaşı olduğu devletin ükesinde bulunması ve/ya da faaliyet göstermesi şart değildir. Ancak, bu ilkelerin katı bir biçimde uygulanması hâlinde, aynı kişi ya da olaya birden çok devletin kanununun uygulanması sonucunun doğması kaçınılmazdır. Bu nedenle, katı uygulamanın sakıncalarını ortadan kaldıracak ya da asgari düzeye indirecek birtakım uygulama farklılaştırmaları yoluna gidilmektedir.

Türk vergi kanunlarında, kanunların yer bakımından uygulanmasına ilişkin ilkeler, uygulama alanları farklılığı dikkate alınarak yer almaktadır. Gelir üzerinden alınan vergiler olan Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisinde tam yükümlülükte ikametgâha dayanan şahsîlik ilkesi, dar mükellefiyette ise kaynak ilkesi benimsenmektedir. Servet üzerinden alınan vergilerden Emlâk Vergisi ve Motorlu Taşıtlar Vergisinde kaynak ilkesi; veraset ve intikal vergisinde intikale konu malın Türkiye’de olması hâlinde, kaynak ilkesi, vergiye konu malın intikal ettiği kişinin Türk vatandaşı olması hâlinde ise şahsîlik ilkesi benimsenmektedir. Harcamalar üzerinden alınan Katma Değer Vergisi, Özel Tüketim Vergisi ve gümrük vergilerinde mülkîlik ilkesi benimsenmektedir. Damga Vergisi, Banka ve Sigorta Muameleleri vergisi, Özel İletişim Vergisi ile Yararlanma vergisi olarak nitelendirilen harçlar bakımından mülkîlik ilkesi benimsenmektedir.

Vergi kanunlarının ne zaman yürürlüğe gireceği, kanunların zaman bakımından uygulanması konusunu ilgilendirmektedir. Bir kanun, yürürlüğe girdiği tarihte uygulanmaya başlar ve yürürlükten kalkması ile birlikte uygulanamaz hâle gelir. Bu nedenle, bir kanunun ne zaman yürürlüğe girdiğinin bilinmesinde yarar vardır. Bir kanunun ne zaman yürürlüğe gireceği, kural olarak, o kanunun yürürlük maddesinde belirtilmektedir. Buna göre, bir kanun ya, Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer ya da kanunda belirtilen başka bir tarihte yürürlüğe girmektedir. Bu tarih, kural olarak, o kanun tarafından belirtilmektedir. Yürürlüğe gireceği tarih, Resmî Gazete’de yayım tarihinden sonraki bir tarih olmaktadır. Bazen de, Resmî Gazete’de yayım tarihinden önceki bir tarih yürürlük tarihi olarak belirlenmektedir. Bu durumda, kanun geçmişe yürütülmesi sözkonusu olmaktadır. Kanunun ne zaman yürürlüğe gireceği, o kanunun yürürlük maddesinde belirtilmemişse bu durumda kanun, Resmî Gazete’de yayım tarihinden itibaren başlayarak kırbeş gün sonra yürürlüğe girmektedir.

Bir kanunun yürürlüğe girdiği tarihin bilinmesi kadar yürürlükten kalktığı tarihin bilinmesi de önemlidir. Çünkü, bir kanun ne zaman uygulanmaya başladığı yürürlüğe girmesi ile ne zaman uygulanamaz hâle gelmesi de yürürlükten kalkması ile bilinmektedir. Kanunların yürürlükten kalkması üç yolla gerçekleşmektedir. Bunlardan birincisi, yürürlükten kaldırmadır. Buna göre, yürürlüğe giren bir kanunun kendisinden önce yürürlükte bulunan bir kanunun yürürlükten kaldırıldığını açıkça belirtmesi hâlinde, yürürlükten kaldırıldığı belirtilen kanun yürürlükten kalkmaktadır. Bu, yürürlükten kaldırmadır. Bazen yürürlüğe giren kanun, aynı alanı düzenleyen daha önce yürürlükte bulunan kanunu ve/ya da kanun hükümlerini açıkça yürürlükte kaldırdığına ilişkin herhangi bir hükme yer vermeyebilir. Bu durumda, aynı zamanda aynı konuda iki ayrı kanunun yürürlükte bulunması mümkün olmadığından, sonraki kanunun ve/ya da hükmün önceki kanunu ve/ya da hükmü yürürlükten kaldırdığı kabul edilmektedir. Buna, üstü kapalı (zımnî) yürürlükten kalıdırma denilmektedir. Ancak, yürürlüğe giren kanun ile önceki kanunun aynı nitelikte, yani özel kanun ya da genel kanun olması hâlinde, yürürlükten kaldırma konusunda önemli bir tartışma bulunmamaktadır. Aynı nitelikteki sonraki kanun önceki kanunu yürürlükten kaldırır. Ancak, önceki kanun ile sonraki kanun farklı nitelikte ise bu durumda, özel kanun-genel kanun ilişkisi çerçevesinde konunun değerlendirilmesi ve buna göre yürürlükten kaldırmaya karar verilmesi gerekir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, aynı nitelikte iki hükmün aynı zamanda uygulanmasının mümkün olmamasıdır. Kanunların yürürlükten kalkması hâllerinden ikincisi, sürenin dolmasıdır. Bazı kanunlar belirli sürelidir. Bu kanunlar, uygulanmaları için belirlenmiş olan sürenin sona ermesi ile birlikte yürürlükten kalkmaktadır. Süreli kanunların tipik örneği, Bütçe Kanunudur. Bir kanun Anayasa Mahkemesinin hakkında verdiği anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal/kaldırma kararının yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükten kalkmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararı Resmî Gazete’de yayımlandığı ya da bu tarihten başlayarak bir yıla kadar yürürlüğe girmesinin ertelendiği tarihten itibaren yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesi kararları geçmişe yürümemektedir.

Exit mobile version