Siyasi Gücün Meşruiyet Kaynakları Ve Maddi Kaynakları

Oluşumu Mısır örneği ile verilen krallık siyasi yapı ve teşkilatlanması, dünyanın farklı yerlerinde aşağı yukarı benzer bir süreç içerisinde gerçekleşmiştir. Değişen ise otoriteyi meşru kılan kaynaklarda yaşanmıştır. Nil Havzası’nda kral, Tanrı’nın temsilcisi iken sonradan Tanrı’nın ta kendisi olur (Firavunlar). Mezopotamya’daki Sümerlerde ise krallar rahip kimlikleriyle otoritelerini meşrulaştırmışlardır. Mezopotamya’da Sümerler farklı özelliklere sahip on bir şehir devleti( krallığı) hâlinde örgütlendiler. Dinî başkent Nippur, rahip yetiştirme merkezi Uruk, tahıl ambarı ve bakır işlemecisi Lagaş, lüks eşya üreticisi Ur şehri gibi. Ancak tüm krallar meşruiyetlerini her şeyin sahibi ve emreden yönetici kimliklerinin yanına başyargıç, başkomutan, başrahip gibi ekstra güç yetkilerini toparlayarak daha da sağlamlaştırdılar. Tarih boyunca Sümer şehir devleti diğer komşu devletleri eline geçirip imparatorluğa doğru büyürken zamanı gelmiş bazen de tersi olmuştur.

Sümerlerden sonra MÖ 2095’te Babil Kralı Hammurabi Devleti’ni kurarken kendisini “evrenin kralı “ ilan etti. Baba tanrının kutsal oğlu Babil Tanrısı Mardu, Nippur’da ki inancın yerini aldı. Bu siyasi iktidar ile tanrı inancının birbirlerini meşru ve yüksek otorite haline getirdiği ortak bir siyasi ve dinsel yardımlaşma hareketidir. Ancak sürpriz bir gelişme olmuş, Hammurabi, inanç ve askerî kuvvet faktörü ile sağlamlaştırdığı teşkilatını kalıcı kılmak için kanunlara dayalı bir yapı kurmayı tercih etmiştir. Benzer bir gelişme Mısır’da da yaşanır. Monarşinin mutlak iktidar anlayışı yerine kanuna dayanan, herkese açık ve erişilebilir hukuk hâkimiyeti kurmaya karar veren Tebli prensler MÖ 2000’lerden başlayarak Mısır toplumunu yeniden örgütleyip düzene koymuştur.

Bir ada olan Girit uygarlığında, coğrafya dar sınırlı olduğu için toplumda bireycilik ve bireysel atılım güçlenmiştir. Deniz ticareti ile zenginleşmiş tüccar ve armatör ailelere dayanan Knassos Sarayı’nda görev yapan kralın (Minos) görev süresi 9 yıldır. Başarılı olursa yeniden bu göreve seçilebilirdi. Burada da coğrafyanın şekillendirdiği insan yapısı ve faaliyetlerinin siyasi üst yapıyı daha insancıl şekillendirdiği görülmektedir. Kuşkusuz inançları vardır ve içki içerek erkeklerden oluşan koroların okuduğu ilahi, çömezlerin çaldığı çıngırak sesleri arasında tanrılar dünyası ile birleşmişlerdi ama hiçbir Minos tanrılık ya da tanrıyla akrabalık iddiasında bulunmamış, bulunamamıştır. Girit uygarlığından çok daha önce Girit ve Ege Adalarında yaşayan ve ticaret amacıyla doğu Akdeniz’e gelerek Lübnan’da Byblos kentini kuran tüccar Fenike uygarlığında ise kral hiç yoktur. Denizci tüccarların kurduğu zengin ticari şehir ve koloniler söz konusudur. Doğu’da Hint diyarında toprakların mülkiyeti, yönetimine ihtiyarlar konseyinin eşlik ettiği ve kralın soy zincirine bağlı bir klana aitti. Kapalı bir ev ekonomisi hâkimdi. Özel mülk olarak sadece hayvanlar, takılar ve silahlar sayılırdı. Hayvancılık büyük zenginlikti ve yüz insanın değeri bir inek değerindeydi. MÖ 1540-1232 döneminde Hint’e kadar ulaşan Ari kavimleri, zaferlerinden sonra şarkılar söylüyor ve içkilerle eğleniyorlardı. Bu ilahi şarkılar doğadaki tanrılara adanmış sihirli formüller niteliğin deki “Rig veda” denilen kutsal metinleri oluşturmuştur. Ariler savaşçı atlı kavim özellikleri ile yerli halkı köleleştirdiler ve kendilerini efendi yapan bir aristokrat sınıf (Kast sistemi) oluşturdular. Bu örnekte ise karşımıza silahlı güç-maddi güç ve soy birliğinin oluşumunun mayaladığı bir siyasal yapılanma çıkmaktadır.

MÖ 1100-1000 döneminde, Urartu adlı devletini kuran ve yerleşik duruma geçen Ari ırkına mensup kabileler Van’ı Asurlulara ve barbarlara meydan okuyan bir kale kent haline getirmişlerdir. Otoritelerinin bölgedeki kaynaklarından işlenen demir silahları ve savaşçı yeteneklerinden oluşan maddi güce yaslamışlardır. Hatta Frigler, Anadolu kıyı pazarlarının demir ihtiyacını karşılamak üzere Doğu Anadolu’ya ilerlemeyi dahi denemişlerdir. MÖ 1000-630 arasında Avrupa’da kurulmuş Kelt İmparatorluğu’nun temelinde de Avusturya’da Halstatt’da, Lorraine ve Burgonya’daki havzalarında maden çıkartıp işlemelerinin sağladığı güç yatar. Tüm devletlerin kuruluşunda, kurucu kişilerle karşımıza çıkan bir faktör daha vardır. Karizmatik kişilik. Bu hemen tüm kurucularda olan ortak bir özelliktir. İnsanlar lidere gelenekler ya da yasalar nedeni ile değil inandıkları ve güvendikleri için itaat ederler. Dolayısıyla başlangıçta tüm kurucu şahsiyetlerde, insanları etkileyebilen kendi etrafında toplayan ve yönlendirebilen kişisel özellikler öyle veya böyle vardır.

Bir Cevap Yazın