Selçuklularda Eğitim, Bilim ve Sanat

Türk Tarihi: Selçuklularda Eğitim, Bilim ve Sanat

İslam dünyasında öğretim ve eğitim bakımından Selçuklu Devleti çağının bir dönüm noktası olduğu bilinmektedir. Daha önceleri dağınık olarak yapılan öğretim ilk kez Sultan Alparslan zamanında programa bağlanmış ve devlet himayesi altına alınmıştır. Selçukluların eğitime önem vermelerinde sınırları genişleyen devletin memur ihtiyacını karşılamak, yeni fethedilen ülkelerin mânen ve kültürel olarak fethini sağlamak için gerekli unsurları yetiştirmek, Şiilik ve Batınilik gibi düşüncelerle ilim yolu ile mücadele etmek amaçlanmıştır. Devlet bütçesiyle Alparslan ve Nizamülmülk tarafından Bağdat’da açılan Nizamiye Medreseleri dönemin tanınmış ilim ve fikir adamlarını bünyesinde toplamış ve zengin kütüphanelerle donatılmıştır. Bağdat Nizamiye Medreseleri’nde, Gazalî 1091-1095 yılları arasında müderrislik ve rektörlük yapmıştır. Dinî ilimler ve müspet bilimlerde eğitim yapılan bu medreseler kendinden sonraki Selçuklu ve Osmanlı medreselerine örnek olurken Batı Avrupa üniversitelerinin de kuruluşları sırasında onlardan esinlendiği ileri sürülmüştür. Yine o dönemde İsfahan, Nişabur, Merv, Belh, Herat gibi merkezlerde birer benzeri kurulan Bağdat Nizamiyesi’nin ders konuları ve programları bütün İslam ülkelerinde ve Osmanlılar dâhil, İslam-Türk devletlerinde yüzyıllar boyunca takip ve tatbik edilmiştir.

Müslüman Türkler Bağdat’a ve diğer İslam bilim ve kültür merkezlerine ulaştıktan sonra, İslam biliminin en ihtişamlı dönemlerinde bilimin her dalı ile ilgilenmişler ve Farabi, İbni Sina, el-Harezmî, el-Ferganî gibi astronom, tabip, filozof ve âlimler yetiştirmişlerdir. Ömer Hayyam tarafından bu dönemde Takvim-i Celali hazırlanarak Melikşah’a sunulmuştur.

Selçuklular İslam medeniyetine uymakla kalmamışlar, kendi şahsiyet ve zevklerinden bu medeniyete büyük ölçüde katkıda bulunarak, kendi sanat ve görüşlerini de ortaya koymuşlardır. İdareleri altında bulunan Çin sınırlarından İstanbul Boğazı, Akdeniz ve Karadeniz kıyılarına, Mısır ve Yemen’e kadar Horasan, İran, Anadolu, Suriye ve Irak topraklarında egemenlik kurdukları ülkelerde cami, medrese, kümbet, hastane, kervansaray, kale ve köprü gibi bir çok mimari eserler meydana getirmişler ve islam dünyasına yeni yapı tipleri hediye etmişlerdir . Melikşah zamanında yapılan İsfahan Mescid-i Cuma, Gülpayegân Cami, Kazvîn’deki Mescid-i Cuma günümüze kadar gelenlerden bazılarıdır. Şiir ve edebiyat sahasında büyük ilerlemeler kaydedilen Selçuklu devrinde özellikle Fars (İran) edebiyatı çok gelişmiştir. Türk sultanlarının maddi ve manevi himayeleri sayesinde Ömer Hayyâm başta olmak üzere İran edebiyatının en seçkin isimleri bu çağda yetişmişlerdir.

Bir Cevap Yazın