Türk Tarihi: Yavuz ve İsmail Mücadelesi

23 Ağustos 1514 Çaldıran Meydan Muharebesi. Resmin sağ üst köşesindeki Yavuz Sultan Selim, önünde Baltacısı, onun karşısında sol taraftaki ise Türk Tarihinin en ilginç devletini kuran, Şeyhlikten Şahlığa geçen Şah İsmail ve önünde Baltacısı.

Bu karşılaşma Yavuz ve Şah İsmail için bir ilk değildi. Zira Şah İsmail 1507’de Erzincan’ı kuşatma altına aldığında Yavuz sancağı Trabzon’dan çıkmış ve bölgeye gelmişti. Hatta Erzincan’a ilerlerken sarp dağları aşmak zorunda kalan hükümdar, tıpkı dedesi Fatih gibi atından inmiş Yaya bir şekilde yoluna devam ederek Şah İsmail’i Erzincan’dan uzaklaştırmayı başarmıştı. Yavuz, şehzadelik faaliyetlerini ve hükümdarlığını Şah İsmaili ortadan kaldırmaya adadı. İstediği manada bu işi bitiremese de, Şah İsmail bir daha Yavuz’un karşısına çıkmaya cesaret edemedi. Çaldıran Muharebesinde Osmanlı tabur düzeni, top ve tüfek etkili olduğu kadar, bir o kadar meşhur olan gelişme varsa o da iki hükümdarın mektuplaşmasıdır. Yavuz, Şah İsmail’e yazdığı mektupta hakaretamiz cümleler sarf ediyor, onu dini yıkmakla itham ediyor ve karşısına çıkmasını İstiyordu. Onun amacı Şah İsmail’i Tebriz’den koparıp kendi üzerine çekmek ve bildiği topraklarda, Anadolu’da savaşmaktı. Fakat, Şah İsmail bu tahriklere aldanmadı. Cevapta bu mektubu afyon yemiş katipler yazmış olmalı diyerek Yavuz’a, afyon gönderdi ve avda olduğunu söyledi.

Yavuz, Şah İsmail topraklarına yaklaştıkça, hakaret ve aşağılamanın boyutunu artırıyordu. Bu mektuplaşma bir bakıma taktik savaşları idi. Yavuz mesafeyi uzatmak istemiyor, Şah İsmail de onu kendi üzerine çekmeye çalışıyordu. Hatta Yavuz, Şah İsmail’e “Sen nasıl hükümdarsın, topraklar hükümdarların nikahlı eşidir. Bir yabancının eşin üzerinde nasıl tasarruf etmesine izin veriyorsun, bu mertlik kitabında yazmaz, zırh ve miğfer giymeyi haketmiyorsun” diyerek kadın elbisesi gönderse de Şah İsmail tahriklere kapılmadı.

Şah İsmail ve Yavuz’un ordu profili son derece ilginçtir. Cesaret söz konusu ise hiç şüphesiz Şah İsmail’in ordusu açık ara öndedir. Zira Şah İsmail, şeyhlikten geldiği için ordusunun gözünde ona inananlar açısından bir “Tanrı” idi. Onun için ölüm, cennet demekti. Kuvveti ölüme Susamış atlı birliklerden oluşuyordu ve hiç top ve tüfeği yoktu. Taktik çok standarttı. Safevi kuvvetleri Tanrı’nın emri ile hücum eder ve ortalığı kasıp kavururdu. Osmanlı kuvvetleri ise ateşli silah ile donatılmış, dahası süpriz yapmayı sever bir mahiyette idi.

Kaynak: Kasım Bolat

Bir Cevap Yazın