Site icon Türkçe Malumatlar

Modele Dayalı Gerçeklik

Bilimkurgu filmi Matrix’te farklı bir gerçeklik seçeneği sunulur; insan ırkı akıllı bilgisayarlar tarafından yaratılmış sanal bir gerçeklik içinde olduğunu bilmeden yaşarken, bilgisayarlar onların biyoelektrik enerjilerini (bu her ne demek ise) emerler. Belki de bu çok zorlama bir senaryo değildir, çünkü pek çok insan Second, Life gibi web sayfalarında yaratılmış sanal gerçeklikte oyalanarak geçirir zamanının çoğunu. Bilgisayarlar tarafından yaratılmış bir pembe dizinin karakterlerinden biri olmadığımızı nasıl bileceğiz? Yapay ve hayali bir dünyada yaşasaydık, olayların mantıklı ve tutarlı olması veya herhangi bir yasaya uyması gerekmeyecekti. Gücü elinde tutan uzaylılar, örneğin, dolunay aniden ikiye bölündüğünde veya diyet yapan herkes birdenbire deli gibi muzlu pasta yemek istediğinde insanların göstereceği tepkileri çok ilginç veya eğlenceli bulabilirdi. Uzaylıların tutarlı yasalar uygulamaları durumunda bizim sanal olanın ötesinde bir başka gerçeklik olduğunu anlamamızın hiçbir yolu olmazdı. Uzaylıların içinde yaşadığı dünyayı “gerçek”, sanal dünyayı da “sahte” olarak nitelendirmek kolay olurdu. Ancak, sanal dünyada yaşayan varlıklar kendi dünyalarını dışarıdan göremiyorlarsa -tıpkı bizim gibi- kendi gerçeklik resimlerinden kuşkulanmaları için hiçbir neden yoktur. Bu, her birimizin bir başkasının rüyasına ait birer hayal oluğunu söyleyen düşüncenin çağdaş uyarlamasıdır.

Bu örnekler bizi bu kitap için önemli olan bir sonuca götürüyor: Görünenden veya kuramdan bağımsız bir gerçeklik kavramı yoktur. Biz modele dayalı gerçeklik dediğimiz bir görüşü kabul edeceğiz; buna göre bir fizik kuramı -genellikle matematiksel bir doğası olan- bir modeldir ve aynı zamanda modelin unsurlarını gözlemle bağdaştıran bir kurallar dizisidir. Bu görüş, bize çağdaş bilimi yorumlayabileceğimiz bir çerçeve sağlar. Felsefeciler, Platon’dan bu yana yıllar boyunca gerçekliğin doğası üzerine tartıştılar. Klasik bilim, özellikleri belirli gerçek bir dış dünyanın var olduğu ve bu özelliklerin gözlemleyenin algısından bağımsız olduğu inancına dayanır. Klasik bilime göre, belirli nesneler vardır ve bunlar hız ve kütle gibi, değerleri iyi tanımlanmış fiziksel özelliklere sahiptir. Bu bakış açısına göre kuramlarımız bu nesneleri ve özelliklerini açıklama girişimleridir, ölçümlerimiz ve algılarımız da onlara karşılık gelir. Hem gözlemci hem de gözlemlenen, nesnel bir varlığı olan bir dünyanın parçasıdır ve onların arasındaki ayrım özel bir önem taşımaz. Bir başka deyişle, park alanındaki bir yer için kavga eden bir zebra sürüsü gördüğünüzde, orada gerçekten park alanındaki bir yer için kavga eden bir zebra sürüsü var demektir. Bunu izleyen bütün gözlemciler aynı niteliklerin ölçümlerini yapacaktır ve kendilerini gözlemleyen olsun ya da olmasın, zebra sürüsü bu niteliklere sahip olacaktır. Felsefede bu inanca gerçekçilik denir.

Büyük Tasarım | Stephen Hawking

Exit mobile version