Site icon Türkçe Malumatlar

Türk Dili ve Gelenek

Göktürkler, Japon denizinden, Hazar denizine kadar uzanan çok büyük bir imparatorluk haline gelince, VI. Yüzyılın sonlarına doğru Çin’in kışkırtmalarıyla ikiye bölündü. Doğu Göktürk devleti, Çin hakimiyetine girdi. Doğu Göktürklerin başında kağan olarak ŞE-TU(İşbara kagan) Kağan vardı.

Şe-tu kağan, Çin imparatorunun mektupla bildirdiği tüm emirlerini kabul etmek istiyordu. Ancak, emirlerin bir kısmını asla kabul edemeyeceğini, buna gücünün yetmeyeceğini imparatora bir mektup yazarak bildirdi.
Doğu Gökturk devleti kağanı Şe-tu ‘nun Çin imparatoruna MS. 585 yılında yazdığı mektup şöyleydi:

“Oğlum, şimdi yanınızda olacaktır. Size bağlı kalacak, haraç vereceğim. Size her yıl vergi olarak kutsal soydan üretilmiş atlar göndereceğim. Her gün bütün zamanımı size verecek, buyruklarınızdan başka boyun eğeceğim birşey olmayacaktır. ANCAK, Dilimizi değiştiremem. Uzun saçlarımızı kestiremem. Halkıma Çinli elbisesi giydiremem. Adetlerinizi, kanunlarınızı alamam. Buna imkan yoktur. Bizim Törelerimiz ve geleneklerimiz, çok eski çağlardan gelir ki, ben bile bunlardan bir tanesini değiştirmeye şimdiye kadar cesaret edemedim. Çünkü bütün bir Türk milleti aynı kalbi taşıyor.”

Doğu Gökturk devleti kağanı Şe-tu


Türk kültürü,Türk dili ve geleneklerini değiştirmeye Kagan’nın bile gücünün yetmeyeceğini bildirmişti. Her esareti kabul etmek zorunda kalsalar dahi, bu konulardan taviz vermek yerine ölmeyi tercih edeceklerini bildirmişti. Bu mektuptan sonra, Çin imparatoru artık Türk kültürünü, dilini ve geleneklerini değiştirmekten vazgeçerek, ekonomik ve siyasi yaptırımlarla anlaşmışlardı. İşte çok büyük gayretlerle, bin yıllarca korunan Türk kültürü ve gelenekleri sayesinde, Çin esareti altında yaşayan bir kısım Göktürkler, kısa süre sonra esaretten kurtulup, tekrar Japon denizinden Hazar denizine kadar uzanan ikinci Göktürk devletini kurdular. İşte bunun için, bugün küresel işgalciler, öncelikle bize Türk kültürünü ve dilini kaybettirerek, bağımsızlığa gidecek tüm yollarımızı kapattırıyorlar. Araplaşmak bu yüzden, batılılaşmak bu yüzden mecbur edildi.

Türk Titre ve Özüne Dön!

Küçük ve zayıf Yunanistan kurulduğu günden beri Megalo İdea yani Bizans İmparatorluğunun diriltilmesi düşüncesinin ardında koşarken, dağınık ve geri Arap İran Körfezinden Atlas Denizine kadar Arap Birliği isteğinin arkasında iken, Afrika’nın yeni çelimsiz devletleri kendilerine göre birer dış hedef gözetirken, geçmişin nice büyüklerinin mirasçısı olan Türk milleti millî bir ülkü gütmekten alıkonuyor ve bunu dış düşmanlar değil, Türk aydını olarak bilinen bir güruh yapıyor.

Peki ama senin dışarıda gözün yok diye başkalarının sende gözü olmayacak mı sanıyorsun budala? İşte örnekleri ortada: Sen uyuşuk uyuşuk oturduğun için, milletine dış hedef göstermediğin için başkaları seni dış hedef gösteriyor ve Kıbrıs’tan sonra sıranın İmroz’a, İstanbul’a ve Ege’ye geleceğini açıkça söylemekten çekinmiyor. Bugün Türkiye’de bir Kürtlük ve Kürtçülük akımı varken ve bunlar sıkı yönetim mahkemelerine kadar götürülmüşken bunları mebus ve senatör yapmak, bunları memleketin kilit noktalarına getirmek doğru mudur?

Mütareke yıllarında kurtuluş olarak Bolşevikliği yahut Amerikan mandasını gören soysuzlaşmış aydınlar gibi, bugün de yine Moskova veya Amerikaya yüz döndürmüş olan soysuz aydınlarla Türkiye’nin kurtuluş davası yürütülemez. Didişmelerini yalan ve iftira kampanyasıyla yapan siyasî partilerden hiçbir hayır yoktur. Oy toplamak için Kürt şeyhlerine yahut İmroz Rumlarına taâviz vermenin bir vatan ihaneti olduğunu anlamaktan âciz aşağılıkların millet kaderinde söz sahibi olması korkunç bir felâkettir.

Exit mobile version