Site icon Türkçe Malumatlar

Genel Vergi Hukuku: Kaynak İlkesi

Genel Vergi Hukuku: Kaynak İlkesi

Vergi kanunlarının yer bakımından uygulanmasında genel ilke, diğer kanunlarda olduğu gibi, bir devletin kanunlarının o devletin ülkesinde uygulanabilmesidir. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesinde ister vatandaşlar ister yabancılar tarafından gerçekleştirilsin, bütün işlem ve ekonomik faaliyetlerden ve sahip olunan varlıklardan Türk vergi kanunları uyarınca vergi alınmaktadır. Başka bir deyişle, kaynağı Türk ekonomisi olan bütün vergi konularının, Türk kanunlarına göre vergilendirilmesi gerekmektedir. Mali hukukta buna kaynak ilkesi, uluslararası hukukta ise kanunların mülkîliği ilkesi denilmektedir. Türk vergi kanunları, kural olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenlik alanı içinde uygulanmaktadır. Vergilendirme yetkisi, devletin ülkesi üzerindeki egemenliğine dayandığından ve onun mali alandaki görünümünü oluşturduğundan, vergi kanunlarının mülkîliği ilkesi bu kabulün tabiî sonucudur. Başka bir deyişle, vergilendirme yetkisi, kural olarak, sadece ülkenin mali sınırları içinde uygulanabilmektedir. Bu anlamda bir ülkenin mali sınırları gümrük sınırlarına eşittir. Gümrük sınırlarının coğrafî sınırlardan farkı, coğrafî sınırlar içinde kalan bazı alanların mali yükümlülükler açısından ülke dışı sayılmalarıdır. Bu itibarla, serbest bölgeler, serbest liman ve antrepolar, gümrük sınırları dışında sayıldığından vergilendirme yetkisinin kullanılabileceği alanın dışında tutulmaktadır. Vergi kanunlarının mülkîliği ilkesine göre, bir devlet egemenlik yetkisine dayanarak ülke sınırları içindeki şeylerden, gelirlerden, harcamalardan ya da işlemlerden vergi alma yetkisine sahiptir. Bu bakımdan, vergiyi doğuran olayı şahsında gerçekleştiren kişinin, o devletin vatandaşı olup olmaması önemli değildir. Bu ilke, devletin ülkesi sınırları içinde egemen olması ve bunun sonucu olarak başka kanunların bu sınırlar içinde uygulanmasına izin vermemesi gerektiği düşüncesinden kaynaklanmaktadır.

Devletler ülke sınırları içinde vergilendirme yetkisini, Anayasanın ve siyasîiktisadî gelenek ve şartların belirlediği kayıtlar çerçevesinde serbestçe kullanabilmektedir. Ancak, bu yetkinin kullanılması, kaçınılmaz olarak, devletler arası ilişkilerden doğan vergilendirme sorunlarına yol açmaktadır. Bu tür ilişkilerin çok yoğun ve gelişmiş olduğu günümüzde devletler vergilendirme yetkisinin sınırlarını bu hususları dikkate alarak belirlemek zorunda kalmaktadır. Devletlerin çoğu, esas olarak kaynak ilkesini benimsemektedir. Bu ilkeye göre, bir devletin ülkesinde bulunan vergi konuları ve gerçekleşen vergiyi doğuran olaylar o devletin vergilendirme yetkisine tâbidir. Bu ilkenin katı biçimde ve tek başına uygulanması hâlinde, vergi mükellefi olacak kişilerin tâbiiyeti ve ikametgâhı önem taşımamaktadır. Bu ilke yönünden önemli olan husus, verginin kaynağının hangi ülke ekonomisi olduğudur. Örneğin, Türkiye’de yaşayan bir İngiliz ya da Alman, ikametgâhı Türkiye dışında olsa bile, Türkiye’de yaptığı işler, elde ettiği gelirler ya da sahip olduğu servet unsurları nedeniyle, Türk vergi kanunlarına tâbi olarak vergi mükellefi sayılmaktadır. Bu anlamda kaynak ilkesi, vergi kanunlarının mülkîliği ilkesinin bir başka görüntüsü ve ifadesidir.

Exit mobile version