Site icon Türkçe Malumatlar

Osmanlı Neden Yıkıldı? İmparatorluğun Çöküşünün Ana Sebebi?

Alphonse de Lamartine Fransız şair ve yazardır. 1790 yılında doğan şair 1869 yılında ölmüştür. Türk İmparatorluğunun yıkılışını görmemiştir ancak yıkılacağını ön görmüştür ve buna göre bir yazı yazmıştır. Alphonse de Lamartine Yunan hayranı bir kişiliktir. Türkiye’ye olan sevgisini çok sık bir şekilde dile getirse de bu sevgisinde samimi olmadığı vurgulanmaktadır. Çünkü Alphonse Yunanistan’ın bağımsızlığını ve Osmanlı’dan ayrılması gerektiğini savunmuştur.

Alphonse’nin eserlerinden bazıları şunlardır;

Türkiye ne alaka diyenleriniz olabilir fakat Osmanlı İmparatorluğunun resmi adı Devlet-i Aliyye’dir ve ayrıca çok sık bir şekilde “Türkiye” ifadesi de kullanılmaktaydı. Yabancı anlaşmalarda özellikle devlet adı “Türkiye” olarak geçmekteydi.

Alphonse de Lamartine Osmanlı İmparatorluğunun çökeceğini önceden görmüştür ve bunun hakkında bir yazı yazmıştır. Yazısında Osmanlının Türklüğünü kaybetmesinden, Türklüğü dışlamasından ve yabancı unsurları sahiplenmesinden dolayı imparatorluğunun çökeceğinden bahsetmektedir. Gerçekten de öyle olmuştur. Sırplar, Yunanlılar, Boşnaklar, Arnavutlar, Araplar, Ermeniler kısaca İmparatorlukta Türk olmayan tüm unsurlar isyan etmiş ve sadece Türkler kan ve can vergisi ödemiştir.

Beyazıt’a, Allah’ın emirlerini unutturmuştu! Persler ve Medlerden aldıkları aşağılık geleneklerle bozulmuş olan Grekler, bu gelenekleri Osmanlı Sarayına sokmakta gecikmediler… Saraylar, yanlız güzel kızlarla değil, aynı zamanda bir bölümü hadım edilmiş, ötekileri ise doğaya ters düşen cinsel ilişkiler için kullanılan güzel oğlan çocuklarıyla doldurulmuştur. Güzel yüzlü ve düzgün vücutlu oğlanlar, içoğlanlığa yükseliyor ve kapı-ağası da bunlardan en iyilerini seçip padişaha gönderiyordu. Böyle aşağılık bir biçimde kullanılan içoğlanlar, imparatorlukta daha büyük rütbelere – makamlara sahip olabiliyor ve kendilerini o makama getiren ahlâksızlıkların sürüp gitmesine olanak veriyorlardı. Bu kötü huy, Türklerin saf ve temiz geleneklerini iyiden iyiye bozmaya başlamıştı.

Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde yaşayan Grek Milletinin, bir milletin temel yaşam ögeleri olan MİLLİ KİMLİĞİ – DİNİ VE MÜLKİYETİ korunmuştur. Greklerin nüfuzları, zenginlikleri, Osmanlı Sarayında Divan (Hükümet – Yönetim) üzerindeki etkileri, imparatorlukta hemen hemen tek başına yürüttükleri ticaretleri, denizcilikte hakimiyetleri, askerlik hizmeti ve kölelik dışı tutulmaları, onları Osmanlı devletinde efendileriyle eşit duruma, hatta kimi konularda üstün duruma bile getirmişti! Soylarından gelen prensler Transilvanya’ya (Romanya’ya), Sırbistan’a, Eflâk ve Boğdan’a, Teselya’da, Epire’e, Mora’ya (bazıları günümüz Grek toprakları!), Ege ve Akdeniz Adalarına Osmanlı padişahları tarafından başkan/yönetici olarak seçiliyorlardı. Osmanlı hükümetinin – Babıâli’nin Grek tercümanları neredeyse Osmanlı Devleti’nin gerçek Dışişleri Bakanlarıydı.

Dünya üzerinde başka milletlerde pek bulunmayan doğal dehaları, çabaları, uysallıkları, inandırma yetenekleri, kölelik zihniyetleri kurnazlıkları, sömürdükleri ve servetlerini paylaştıkları Osmanlı paşalarına karşı gösterdikleri uşakça dalkavuklukları ve nihayet Osmanlılardan daha yüksek – Avrupa düzeyinde olan eğitimleri Grekleri, Osmanlı İmparatorluğu halkları içinde en gelişmiş, aristokrat halk yapmıştı. Görünüşte Grekler Osmanlıların uyruğu – tebaasıydılar, ancak gerçekte imparatorlukta egemen olan onlardı.

Oysa ki bütün imparatorluklarda bir tek egemen millet vardır. Osmanlı zamanında Avusturya İmparatorluğu’nda Alman milleti, Rusya’da Doğu Slav ırkı, Britanya krallığında İngiliz milleti, hatta ABD’de Anglosakson ögeler egemen durumdaydı. İşte bütün bu devletlerin varlıkları ve güçleri, egemen bir milletin önderliğinde gelişti ve sürdü… Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nda, imparatorluğun kurucusu ve sahibi olan egemen millet Türk Ögesi, hep ihmal edilmişti! (Daha doğrusu Türkler, kendilerinden olmayan yabancı unsurları / ırkları ailelerine – mahremlerine alıp, onlara güvenerek, onlara yüksek payeler ve makamlar verip, kendi soydaşları Türkleri ihmal edince, devlet yönetimini yabancılara kaptırmışlardır. İstinasız tüm Türk Devletlerinin yıkılışı, hep bu şekilde olmuştur; içten içe karşılaşılan ihanetler – bireysel iktidar savaşları – entrikalar içten verilen zararlar ve saldırılarla yıkılmıştır! “Kale içten fethedilir” diye boşuna denmemiştir…)

Üç kıtaya yayılan Osmanlı İmparatorluğu’nda egemen Türk ırkından güç alınmaması, topluluklar arasında disiplinden eser bırakmadığı gibi, tebaa arasında birlik ve dayanışmayı da yok etmişti. Böylece devlet, büyüklü – küçüklü depremlere karşı direnememiştir… Bu iğreti milletler topluluğu içinde Osmanlı Devleti’nin kurucusu ve sahibi olan TÜRK IRKI, bir azınlık durumuna düşmüştür! Türklerin bu duruma düşmeleri, Türk Milletini ve bütün Müslümanları üzerken, Türk ve Müslüman olmayan milletleri, onları ayrıcalıklı duruma geçirdiği için sevindirmıştir.

Kaynak: Alphonse De Lamartine Türkiye (Osmanlı) Tarihi İsimli Eserinden http://ahmetsaltik.net/arsiv/2019/06/TURKLERDEN_GIZLENEN_GERCEK_OSMANLI_TARIHI-1.pdf
Exit mobile version