Site icon Türkçe Malumatlar

İbn-i Sina Ameliyatı Son Çare Olarak Görüyordu

Kendisi de bir cerrah olduğu halde, cerrahiye her zaman için son çare olarak başvurulmasını, önemsiz hastalıklar için ilaç verilmemesini öğütlemişti. Tıpta en önemli şeyin doğru teşhis olduğunu, teşhisin doğru yapılabilmesi için de hastanın gerektiği ölçüde ve hassasiyette gözlem altında tutulması gerektiğini vurgulamıştı. Bugün halen Paris Tıp Fakültesi’nin büyük konferans salonunda İbn-i Sina’nın portresi yer alır. Ayrıca Ingolstadt Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki en büyük amfiye de Batı’da anıldığı şekliyle Avicenna ismi verilmiştir. Aynı fakültenin doktora yönetmeliğine göre sınavda İbn-i Sina’dan bir soru sorulması zorunludur. Bu büyük tıp dehası “İlmi tıbbı iki satırda topluyorum.” diyerek şu ünlü vecizesini dile getirmişti: “Sözün güzelliği kısalığındadır. Yediğin zaman az ye, yedikten sonra beş saat daha hiçbir şey yeme. Midenin üçte birini havaya, üçte birini suya, üçte birini de yemeğe ayır.” Bu tavsiyesi, günümüzde de geçerliliğini korumakta. Felsefe ile de yakından ilgilenen ve aynı zamanda bir filozof da olan alim, bilimleri madde ve biçim bakımından üçe ayırıyordu: Doğa bilimleri ya da aşağı bilimler (El İlm’ül-Esfel); Maddesinden ayrılmamış biçimlerin bilimi, Metafizik (Mabad’üt-Tabia); Mantık ya da yüksek bilimler maddesinden ayrılan biçimlerin bilimleri, Matematik ya da orta bilimler (El İlm’ül-Evsat); Ancak insanın zihninde maddesinden ayrılabilen, bazen maddesiyle birlikte, bazen ayrı olan biçimlerin bilimi. Hayatı boyunca dört yüz elli civarında eser kaleme alan İbni Sina’dan geriye, tıp ve felsefe üzerine yazdıkları olmak üzere, iki yüz elli eseri kalmıştı. Kitaplarının hepsi başta Latince olmak üzere birçok dile çevrilmiş olan alimimizin başlıca eserleri ise şöyleydi; Kitab’ül-Necat (Kurtuluş Kitabı) Risale Fi-İlm’ül-Ahlak, (Ahlak Konusunda Kitapçık) İşarat ve’l-Tembihat, (Belirtiler ve Uyarılar) Kitab’üş-Şifa (Şifa Kitabı) Kitab’üş-Şifa adlı eserini bir felsefe ansiklopedisi şeklinde kaleme alan İbn-i Sina, Kitâbü’l-İnsâf’da ise Aristo felsefesine yeni açılımlar getiriyordu. İlmi araştırmalarının yanı sıra şiir de yazan İbn-i Sina, diğer kitaplarını ağırlıklı olarak Arapça yazmasına karşın şiirlerinin çoğunu Türkçe yazmıştı. On sekiz ciltlik Kitab’üş-Şifâ’da tıptan ziyade matematik, fizik, metafizik, teoloji, ekonomi, siyaset ve musiki konularını incelemiş, aynı kitapta dağların oluşumu ile ilgili orijinal saptamalarda bulunmuştu. İbn-i Sina’nın aynı zamanda matematik, fizik, kimya ve astronomi alanında da çalışmalar yaptığını biliyoruz. Öyle ki yerin çapını ve boylamlarını hesaplaması sırasında ulaştığı değerler, bugünki modern astronomide kullanılan değerlere çok yakındı. Kimya alanında da geniş çaplı araştırmalar yapmış olmasına ve çalışmaları zamanında çok değer görmesine rağmen İbn-i Sina, astrolojiye hiç itibar etmemiş olmasıyla da dikkat çeker. Hayatının son on dört yılını İsfahan’da geçirmiş ve dönemin hükümdarı Alau’-Devle’den ve saray çevresinden büyük saygı görmüştü. Hükümdara eşlik ettiği bir sefer sırasında hastalanınca, her ne kadar kendi kendini tedavi etmeye çalışsa da, Tıbbın Hakimi, bağırsaklarındaki kolik sancılara ve aşırı bitkinliğe daha fazla dayanamayıp 21 Haziran 1037’de Hemedan’da bu dünyayı terk etmişti. Geride onlarca insanın hayatını dolduracak kadar bilimsel bir külliyat bırakarak…

Exit mobile version