Almanlar Saldırıyor, Stalin Ortadan Kayboluyor

22 Haziran 1941’de Sovyet Dışişleri Bakanı Viçeslav Molotov, Rus halkını Alman saldırısı hakkında bilgilendirdiğinde, tüm Rusya buz kesti. Tüm ümitlerinin suya düşmesinden dolayı utanmış gibi görünen Stalin, neredeyse iki hafta boyunca ortalıktan kayboldu ve tek kelime etmedi. Muhtemelen halkının ve Amerika ile İngiltere’nin tepkilerini, aynı zamanda da ilk Alman saldırılarının sonucunu görmek istemişti. Komutanlarıyla bir araya gelerek muhtemel taktikler üzerinde konuşmaya başladı. Stalin’in bir savaş kahramanı olmasında Hitler’in de, dolaylı da olsa bir payı vardı! Ordularının Ukrayna ve Beyaz Rusya’da Stalin baskısına karşı özgürleştirici bir güç olarak karşılanmasını fark edemeyen Hitler, zalim bir ırkçı baskı politikası uygulayarak, Sovyet İmparatorluğu halkını, tekrar Stalin’in liderliği etrafında toplamış, uzun süren savaş sonunda Kızıl Ordu, müttefiklerden önce Berlin’e girerek, Hitler’e son darbeyi vurmuştu. Stalin cepheyi üçe ayırarak, kuzey sektörünü Voroshilov’a, merkezi Timoshenko’ya ve güneyi de Budienny’e verdi. Kendisi de merkezi komutayı üstlendi. Her ne kadar birçok hesap hatası yapsa da, Stalin, baş düşmanı Hitler’in saldırısına karşı hepten de hazırlıksız değildi. Ülkesini ve silahlı kuvvetleri kısa zamanda yeniden organize ederek seferberlik havasına soktu. Fransızların Majino Hattı ile yaptığı gibi tek taraflı bir savunma çizgisi oluşturulması ve statik savunma yapılması taraftarı değildi. Rusya’nın engin arazisine ve iklimine güveniyordu. Modern stratejistlerin en büyük hayali olan ‘tek başına komuta’ lüksüne sahip Stalin’in dezavantajları da yok değildi. Her şeyden önce Kızıl Ordu’nun morali yerlerde sürünüyordu. Köylülerin, mallarının ve ürünlerinin devletleştirilmesini öngören kollektivizasyon politikasına karşı ayaklanmasının üzerinden henüz on yıl bile geçmemişti ve bunu takip eden terör yıllarının izleri henüz çok tazeydi. Ön cepheden gelen haberler de felaketti. Ordu ilk saldırı dalgasında panik içinde dağılmış ve binlerce asker Almanlara esir düşmüştü. Savaşma ruhu yerlerde sürünüyordu. Diğer cephelerde de büyük bir baskı altında kalan Rus askerleri düzenli bir şekilde geri çekiliyordu. En azından onlar daha sonradan tekrar savaşabilir, diye düşünüyordu Stalin. Ama kısaca her açıdan Hitler’in ordusu karşı konulamaz bir şekilde Rusya’nın içlerine doğru ilerliyordu. Kendisinden asırlar önce Napolyon’un yaptığı gibi…

Bir Cevap Yazın