İbn Haldun’dan Irklar Arası Değerlendirme ve Medeniyet

İbn Haldun, siyahi kökenli insanların yani zencilerin her yerde “ahmak” olarak vasıflandırıldıklarını ifade etmektedir. İbn Haldun insanları ve Hayvanları benzer canlılara olarak görür. Bu bakımdan İbn Haldun bu insanları konuşan hayvandan çok, konuşmayan hayvana yakın olduğunu ifade eder. Çünkü Sudan (Zenci) halkının çoğunluğu ormanlarda ve mağaralarda yaşamakta ve bazen ot ile beslenmektedirler. Hatta bu insanlar çok vahşi ve yabani olduklarından, bazen birbirlerini yerler. Bu bakımdan söz konusu kavimler İbn Haldun’a göre, konuşmayan hayvana yakın olmalarından dolayı insan olma vasıflarını kaybetmişlerdir. Bunun temel sebebi sıcaklığın yüksek olmasıdır. İbn Haldun, sıcaklık ve insan bedeni arasında sıkı bir ilişki olduğunu, sıcaklığın insan ruhu ve ahlakı üzerinde etkisi olduğunu ileri sürer. Örneğin Sudan halkının (zencilerin) yaşadıkları sıcak havanın tesiriyle birtakım özelliklere sahip olduklarından söz eder.

Şöyle ki zenciler; işlerinde hafif ve aceleci ayrıca zevk ve keyfe fazla düşkündürler. Hatta bunlar, dans etmeye çok düşkün ve bu nedenle her duydukları müziğe göre dans etmeyi severler. Çünkü ekvatoral bölgelerde sıcaklık, zencilerin bedenlerinin yapısına ve oluşumlarının özüne işlemiştir. Bu özelliklerinden dolayı, İbn Haldun, zencilerin her yerde “ahmak” olarak vasıflandırıldıklarını ifade etmektedir. Yerleşik hayatta olmanın bir zaafı olarak nesebteki dağılmaya da değinen İbn Haldun’a göre, insanların birbirine yardım etmelerini ve dayanışmalarını sağlayan kuvvet asabiyettir. Yani belirttiğimiz gibi kavmin fertleri arasındaki dayanışma ruhudur. Bu da gerçek anlamda ancak bedeviler arasında yer alır. Çünkü dış dünyaya karşı savunmasız olunduğuna inanılması, bu fertleri birlikte hareket etmeye iter. Fakat bu durum yerleşik hayat için geçerli değildir. Zamanla akrabalık ilişkilerinin kopması, aile bağlarının zayıflaması bunun bir neticesidir

İbn Haldun der ki;



Toplumlar modernleştikçe, bedevilik halleri yok olur, bilim, kültür, sanat v.b. uğraşlar toplumda artar, ancak paradoks şudur ki bu uğraşların artması ile birlikte toplumlar bedevi iken sahip oldukları kimi özelliklerini -örneğin savaşçı, mücadeleci olmak- yavaş yavaş yitirirler, bu durum onları diğer kavimlerin saldırılarına açık hale gelirler. Neleri başarmış olurlarsa olsunlar her medeniyetin onu bekleyen bir sonu vardır. Medeniyetler, devletler fanidir. Tarih hiç bir medeniyeti sonsuzlamaz…

Yine Haldun Der ki;

Araplar Deve Yediği için Kıskanç ve Kaba Batılılar Domuz Yediği İçin deyyus, Türkler ise At yediği için Hırçın ve Güçlüdür

Bir Cevap Yazın