Hazarlar ve Dini İnancı

740 yılında Museviliği kabul eden Hazar Kağanlığı’nda, sanılanın aksine bu din fazla revaç bulmamıştır. Kabul edilen din yalnızca kağan ve bir kaç devlet adamı tarafından kabul görmüştür. Türk Dini Tengricilik, Hristiyanlık ve İslam’da sâbit kalmıştır. Kağan ise (İbn Fadlan’ın nakline göre) dört ayda bir saraydan çıkardı ve devlet işleriyle fazla uğraşmazdı. Aşina soyundan olduğu iddia edildiği için kabul görürdü. Bir nevî bugünkü sembolik monarklardandı. Yönetim ise kağanın vekili beğe aitti ki kağan vekilleri de genellikle Musevî değillerdi. Beğlerin vekillerinden olan çavşıgırlar ise Müslümandılar ve Müslüman teba ile ilgilenirlerdi. Bu bölgede İslam tüccarlar vasıtasıyla yayılmıştı ve Kağanlık son yıllarını halkının çoğunluğu Müslüman olarak geçirmişti. Ordunun çoğunluğu ise zamanla Harizmli Müslümanlardan oluşmaya başladı. yüzyılın başına kadar genişlemesini sürdüren ve Hazar Denizi’ne adını veren Hazarlar, daha çok Halife Osman’ın başında bulunduğu İslam Devleti ve Sasanilerle savaştılar. Kağanlık doğudan gelen Peçenekler sebebiyle zayıfladı ve Kiev Knezliği tarafından yıkıldı. Hazarların Arap orduları ile çok savaşları olmuştur özellikle Halife Ömer’in Arap ordusu ile Hazar Türkleri kıyasıya çarpıştı. Bu savaşlar ders kitaplarında anlatılmaz.

Hazarlar pek çok halkı içinde barındırmasına rağmen yönetici kadrosu Türklerden oluşuyordu. Hazarlar Yahudi değildir, sadece Yahudi dini olan Museviliği benimsemiştir. Yahudilik ırk, Musevilik ise dindir. Herkes Musevi olabilir ama herkes Yahudi olamaz.

Hazar-İslam savaşları yaklaşık yarım asırdan fazla süren sınır boyu çarpışmalarıyla devam etmiş ve daha sonra da İslam orduları, Emevi Halifesi Muaviye zamanında Kafkas taarruzlarına yeniden başlamıştır. Ancak Arapların 717’de İstanbul’a yürümek üzere Kafkaslar’dan ayrılmak zorunda kalmasıyla, Hazar taarruzu karşısında kalan diğer Arap kuvvetleri geri çekilmiştir. Bunun üzerine Hazar ordusu 717-718 yıllarında Şirvan’a girmiş ve Azerbaycan’ın büyük bir kısmını işgal etmiştir. Bundan sonra Kafkaslar bölgesi, iki devlet arasında sürekli el değiştirdiği için İslam orduları, Kafkasya’nın kuzeyinden öteye geçememişlerdir.[52] Hazarlar, Kafkasya’da ilerleyen Araplara karşı, 731’de büyük bir güç toplayarak karşı saldırıya geçip Arapları ağır bir mağlubiyete uğratarak, geçmişte Hazarlara karşı birtakım başarılan kazanmış, Ermenistan valisi Cerrah’ı öldürdüler.] Hazar ordusu bu savaşta Musul önlerine kadar gelmiştir. Araplar böylece tekrar Azerbaycan’a gerilemek zorunda kaldılar. Buna karşı Sait El-Hareşi komutasında yeniden toparlanan Araplar, Hazarları geri püskürttüler

732-733 yıllarında daha sonraları halife olacak olan Mervan bin Muhammed, Ermenistan’a ve Azerbaycan’a vali tayin edildi. Araplar en önemli başarılarını onun zamanında elde ettiler. Araplar, Semender ve birkaç Hazar şehirini de ele geçirdiler. Bu savaşta ölü ve esirler veren Hazar hakanı, Arap hâkimiyetini ve İslamiyet’i kabul etmek şartıyla barışa razı oldu. Bunun üzerine, yapılan antlaşmaya göre başkent İdil’de iki fakih kalacak ve Hazarlara İslamiyet’i öğretecekti. Ancak Hazar hakanının Müslümanlığı çok uzun sürmemiş ve hakan, Arapların gitmesini müteakip eski dinine dönmüştür. Böylece de İslamiyet, gerek Hazarlar arasında gerekse de bu topraklardaki diğer kavimler arasında güçlü bir şekilde yayılma fırsatı bulamamıştır. Mervan’ın bu seferinden sonra İslam-Hazar ilişkileri genelikle dostane seyretmiştir. İslam halifeliğinde Abbasiler’in iktidara geldiği, 763’ten sonra, Arap-Hazar mücadeleleri eski hızını kaybetmiştir

Hazarların Müslüman ülkelerine son akınları Halife Harun Reşid zamanında olmuştur. Halife Harun Reşit, kumandanı Yezid’i Hazarların üzerine göndermiş ve o da Hazarları Ermenistan’dan çıkarmayı başarmıştır. Bundan sonra Arap kaynaklarında Hazarların hücumlarından bahsedilmemektedir. Böylece Güney Kafkaslar’da hâkimiyet için yapılan Arap-Hazar mücadelesi sona ermiştir.

Bir Cevap Yazın