Ömer Hayyam Kimdir?

Ömer Hayyam Kimdir?

1049’da doğduğu anlaşılır. “El-Cebr” adlı eserinde kendisini “Ebü’l Feth Ömer bin İbrahim’il Hayyâm” diye tanıtmasından asıl adının ÖMER olduğunu anlıyoruz. “Hayyâm” sözcüğü, Farsçada “çadır” demek olan “hayme”den gelir ve “çadırcı” anlamındadır. Çağın geleneğine göre kendisine bir mahlas (İkinci ad, takma ad) koymak zorunda olan Hayyâm’ın “çadırcı” adını alması, onun halktan yana, halkın içinden biri olduğunun kanıtıdır.

Ömer Hayyâm doğduğu Nişabur’da ölmüş ve orada gömülmüştür. Ömer Hayyâm, Matematik, Astronomi, Fizik, Metafizik ve Felsefe konularında tam bir bilgindi. 1074-1075 yıllarında Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah ve veziri Nizamülmülk tarafından Merv’de bulunan gözlemevinin başına getirilmiş ve takvimin yeniden düzenlenmesi için görevlendirilmiştir. Ömer Hayyâm tarafından yeniden düzenlenerek 1079’da duyurulan bu takvim, Melikşah’ın ilk adıyla “Takvim-i Celâlî” diye anılmış ve ölçümlerinin Gregorius takviminden daha doğru olması nedeniyle Avrupa’da da beğenilmiş ve tutulmuştur. Bu takvimin halk arasındaki adı “Ömer Hayyâm Takvimi” idi. Ömer Hayyâm, daha önce Gazneliler devrinde Birûnî tarafından bulunup kullanılan Su Terazisini de yapmış ve kullanmıştır. Matematik, Fizik, Astronomi, Metafizik ve Felsefe konularında 10’a yakın eseri ve risalesi (bilimsel makale) bulunan Hayyâm, gerçek bir Matematik bilginiydi. Cebir (Aritmetik) konularını içeren “El-Cebr” adlı kitabı pek çok Batı diline çevrilerek basılmış ve onun zamanımızdan dokuz asır önce bulduğu denklem çözümleri, Yüksek Matematik okutulan Batı üniversitelerinde ders konusu olmuştur. Felsefede İbn-i Sînâ yolunu tutan Ömer Hayyâm, zamanın modası olan Tasavvufa da yönelmiş ancak hiçbir zaman tam bir sûfî (Tasavvuf yanlısı) olmamıştır. Ömer Hayyâm eski Yunan Düşüncesini de incelemiş ve öğrenmiştir. Ömer Hayyâm, yaşadığı dönemde “Hoccetü’l Hak” (Ger- çek Belge, tam gerçeğe ulaşmak için başvurulacak birinci belge) diye anılıyor ve zamanın aydınları kendisine büyük saygı gösteriyorlardı. Yaygın bir adı da “Hakîm Hayyâm-ı Nişâbûrî”(Nişaburlu Filozof Hayyâm)’ydi. Ömer Hayyâm, düşüncelerini RUBAİ (Tam ve doğru yazılışı RUBÂÎ’dir.) adı verilen dört dizelik küçük şiirlerle anlatmış ve şiirde “Rubai” biçiminin yaratıcısı olmuştur. Rubai, belli aruz kalıplarıyla yazılan ve kendisine özgü dış ve iç yapısı olan bir söyleyiş şeklidir. Dış yapı olarak rubaide birinci, ikinci ve dördüncü dizeler uyaklıdır. Dört dize birden de uyaklı olabilir. Önemli olan iç yapı ise “anlatılmak istenilenin en kısa yoldan ve bir mesaj verecek şekilde söylenmesi” olarak özetlenebilir. Bu mesaj verilirken parçaların (rubainin dizelerinin) anadan (ana fikirden) kopmayacak şekilde düzenlenmesi önemlidir. Şekil olarak küçük şiir gibi görünen rubai, hiçbir zaman küçük şiir değildir ve tam ter- sine anlatılmak istenilenin dar bir çerçevede ve bir açıklamaya gerek kalmaksızın verilmesinin gerekmesi nedeniyle büyük şiirdir. Ömer Hayyâm, bu şiir biçiminin yaratıcısı olmakla kalmamış, kitaplar dolusu yazmakla anlatılabilecek şeyleri; aşkı, üzüntüyü, sevinci, özlemi, kuşkuyu, gözyaşını, zamanın ve ölümün acımasızlığını dört dize ile ve en güzel şekilde anlatması nedeniyle yalnız İran Edebiyatı’nın değil, Dünya Edebiyatı’nın ölümsüzlerinden biri olmuştur. Ömer Hayyâm, bugün kesin olarak bilemediğimiz bazı nedenlerle söylediği rubaileri yazmamıştır. Bu rubailer, onun yaşadığı dönemde şiiri ve kendisini sevenler arasında elden ele dolaşmış, dost toplantılarında okunmuş, cönklerde ve el yazması kitapçıkların sayfa kenarlarındaki boşluklarda yer almıştır. Ölümünden sonra çıkan el yazması dergilerde birer ikişer yazılan Ömer Hayyâm rubailerini bir araya toplayan ilk eser, ondan yaklaşık üç asır sonra Şeyh Mahmûd-ı Yerbudâğî tarafından 1461-1462’de Şiraz’da yazılan bir dergidir. 158 rubaiyi içeren bu dergi, bugün Oxford’daki Bodleian kütüphanesindedir. Bu dergiden bir yıl sonra (1462-1463) Yâr Ahmed Reşîdî-i Tebrîzî, Ömer Hayyâm rubailerini “Tarab Hâne” (Sevinç Evi) adını verdiği dergide toplamıştır. Bugün İsta nbul Üniversitesi ve Nûr-ı Osmânî kütüphanelerinde birer nüshası (el yazması kopya) bulunan Tarab-Hâne’nin incelenmesinden 1462-1463’de yazılan ilk Tarab-Hâne’de 400 kadar rubai bulunduğu anlaşılmaktadır. Daha sonraki asılarda sayıları 1000’i aştığı halde Doğu dünyasında unutulmaya yüz tutan Ömer Hayyâm rubailerini, Avrupa’ya ilk tanıtan İngiliz Profesör Thomas Hyde’dir. Thomas Hyde, 1700’de yayımladığı “Eski Pars, Medyalı ve Farsîlerin Din Tarihi” adlı eserinde Ömer Hayyâm’ı anlatmış ve çevirilerini yayımlamıştır. Ömer Hayyâm, İngiliz yazar ve araştırmacı Fitzgerald’ın 1859’da İngilizceye büyük bir ustalıkla çevirdiği rubailerle Batıda büyük ün kazandı. Fitzgerald’ın çevirisini başka Avrupa ülkelerinde yapılan çeviriler izledi; İngiltere’de yalnız bir yılda (1913) yapılan Ömer Hayyâm çevirilerinin sayısı 120’ye ulaştı. Fitzgerald’tan sonra Fransa, Danimarka, Rusya gibi Avrupa ülkelerinde Ömer Hayyâm’ı yeniden ele alıp inceleyen yazar ve düşünürler ortaya çıktı. Bunlardan Danimarkalı Arthur Christenson ve Rus Zhukovski Ömer Hayyâm’ı ve rubailerini derinliğine incelediler. Ülkemizde yapılan ilk Ömer Hayyâm çevirisi, 1903’te Mekteb-i Sultanî (Galatasaray Lisesi) Farsça öğretmeni Muallim Feyzi Efendi’nin “Hayyâm” adıyla yayımladığı küçük bir antolojidir. Muallim Feyzi Efendi’den günümüze kadar yapılan Ömer Hayyâm çevirileri ve incelemelerinde en dikkati çeken özellik bunlardaki rubai sayısının birbirinden çok farklı oluşudur; örneğin Ömer Hayyâm rubailerini Os- manlıca ve düz yazı olarak çevirenlerden Hüseyin Danış’ın “Rubâiyyat-ı Ömer Hayyâm” adlı eserinde (Bu kitap Rıza Tevfik ve Hüseyin Danış’ın ortak çalışması olarak 1922’de basılmış, 1927’de Hüseyin Danış aynı kitabı ikinci defa yayımlamıştır.) 397, Abdullah Cevdet’in kitabında4 576 ru- bai vardır. Türkçe ve düz yazı ile çeviri yapanlardan, Abdülbâki Gölpınarlı 5 497, Asaf Hâlet Çelebi 388 rubai yayımlamıştır. Ömer Hayyâm rubailerini Farsça metinleriyle birlikte yayımlayıp şiirleştiren Hamâmîzade İhsan7 345 rubai çevirmiştir. Rubai metinlerinin Türkçe okunuşlarını da yazarak çeviri yapanlardan Rüştü Şardağ’ın kitabında 265, Mehmet Kanar’ın İranlı yazar Sâdık Hidayet’ten çevirdiği Hayyam’ın Teraneleri’nde9 143 rubai vardır. 3 Hüseyin Danış – Rıza Tevfik, Rubâiyyât-ı Ömer Hayyâm, Evkaf mat. İst. 1922. 4 Abdullah Cevdet, Rubâiyyât-ı Hayyâm, İkbal küt., İst.1926. 5 Abdülbâki Gölpınarlı, Hayyâm (Rubailer), Remzi kit., İst. 1953. 6 Asaf Hâlet Çelebi, Ömer Hayyâm Rubaileri, Hece yay., Ank. 2003. 7 Hamâmîzade İhsan, Ömer Hayyâm Rubaileri, Altın kit., İst. 1965. 8 Rüştü Şardağ, Bütün Yönleriyle Hayyâm Rubaileri, Özgür yay., İst. 1985. 9 Sâdık Hidayet, Hayyâm’ın Teraneleri, Çev. Mehmet Kanar, YKY yay., İst. 2000.

Kaynak: Ömer Hayyam Rubaileri.

Bir Cevap Yazın