Timur’un Yenilmeyen Ordusu

İbn Arabşah Der ki; ”Timur’un ordusu sefere çıktığında, sanki vahşi hayvanlar yeryüzüne salınmış, gökteki yıldızlar yere yağmış, dağlar ayaklanmış, kubbeler devrilmiş ve saldırıya geçtiğinde, yer yerinden oynamış gibi olurdu.”

İbn Arabşah burada doğru bir açıklama yapmış. Gerçekten zamanın en güçlü ordusuna sahiptir Timur. Ordusunda her türlü cengaver vardır. Timur Müslüman olmasına rağmen ordu içinde büyücülerin ve şamanların (kamlar) varlığından da söz edilir. Gerçi bunlar yarı Müslüman-Yarı Şaman gibiler. O zamanlar daha Türkler gerçek manada İslamlaşmadığı için gerçek %100 İslami bir anlayıştan söz edilemez. Lakin Timur gireceği her savaşta önce alimlerin görüşünü alır ve alimlerin, evliyaların hayır dualarına almadan savaşa girmezdi. Timur’un ordusu gerçekten çok büyüktü. Yıldırım Bayezıd Han’ın Timur’a gönderdiği elçi geri gelip Yıldırım’a rapor verdiğinde, Timur’un ordusunun denizdeki kumlar kadar çok olduğundan bahseder ama Yıldırım elçiyi azarlar ve bu Tatarlar seni gözünü korkutmuş der. Yıldırım’ın bu kibirli ve üstten bakan hali ona Ankara savaşında pahalıya patlayacaktır. Timur’un ordusunun ne kadar güçlü olduğunu şuradan da anlayabiliriz. Yıldırım Bayezid kimseye yenilmeyen ve Avrupa’nın en güçlü şövalyelerini dize getiren bir cihangirdir. Rakibi yoktur. İşte Timur hayatında hiç yenilmemiş Yıldırım’ı yenmiştir.

Timur’un ordusu dünyadaki pek çok ordudan farklıydı. Orduda filleri ve develeri çok kullanmıştır Timur. Klasik bir Avrupa ordusunun hayal edemeyeceği taktikleri vardır. Turkcemalumatlar ekibine göre Timur’un ordusundaki filler ve develer Yıldırım’ın ordusunda olsaydı Yıldırım soluğu İspanya’da alırdı diye düşünüyoruz. Ancak böyle orduyu yönetmekte zordur. Timur zoru da başardı. Timur ayrıca savaş taktiklerini de çok iyi bilirdi. Savaşı daha başlamadan kazanmanın yolunu arardı ve iyi bir satranç ustasıydı. Timur’un ordusunda çok sayıda atlı asker de bulunmaktaydı. Filler, Devlet, Atlılar gerçekten tek düze Avrupa ordularına göre gayet ürkütücü. Timur’un ordusunda bazı kadınların at üstünde doğum yaptıkları bile söylenir. Böyle gözü kara bir ordu işte. Timur bilimsel konulara da önem verirdi. Hem dini hem de bilimsel konulara çok büyük önem veren bir liderdi. Savaştan önce askerlerin moralini yükseltmek için elinde geleni yapardı. Hatta yine Yıldırım’ın elçisi Yıldırım’a rapor verirken şunu söylemiştir; “Timur’un ordusunda çok sayıda evliya ve ermiş var. Onların duaları bu orduyu yenilmez yapıyor. “

Timur, iyi bir önder olmasının yanı sıra aynı zamanda savaş stratejilerinde kendini aşmış biriydi. Savaş öncesinde gerek istihbarat teşkilatı gerekse de elçilik müessesesiyle düşmanlarını tanıyıp onların hareketlerini takip edip buna göre harp hazırlıklarını yapmaktaydı. Timur hile ve aldatma sanatında da ustaydı. Bir takım stratejiler geliştirerek hile yoluyla düşmanı alt etmeye çalışırdı. Mesela düşman ağzıyla sahte mektuplar yazma, sefer yönünü değiştirme, sayıca üstün görünme hilesi, Savaş esnasında düşman askerlerinin moralini bozmak ve düşman asker sayısına göre strateji geliştirme gibi yöntemlere başvurduğu bilinmektedir.

Timur hem göçebe bozkır geleneği ile birlikte ordusuna kattığı yeni birimler ile dinamik bir ordu kurmuştur. Timur Cengiz Han’ın eski İmparatorluğunu diriltmek istiyordu. Tüm cengaverleri bayrağı altında toplamak niyetindeydi ancak Cengiz Han’dan Timur’un bir farkı vardı bu ise Müslüman oluşuydu. Timur koyduğu yasaları da hem İslam şeriatına hem de Cengiz şeriatına uydurmaya çalışırdı. Ancak İslami tarafı daha ağır bastığı için Asya’nın kısa sürede İslamlaşmasını sağladı. Hedefi Çin’i de Müslüman yapmaktı ama sefere giderken yolda hayata gözlerini yumdu. İslami tarafı ağır bastığı için ve yaptığı bazı savaşlar Türk dünyasına zarar verdiğinden dolayı Türkçü, Irkçı ve Turancı olan Doktor Rıza Nur tarafından da şiddetle eleştirilmiştir.

Rıza Nur’dan bu konu hakkında ufak bir alıntı:

Timur’un fetihlerinin sonucu ancak Türk Dünyası’na darbe olmaktan bu dünyada bir zayıflama dönemini yaşatmaktan öteye gidememiştir. Bu darbenin en önemli payı ise Altın Ordu Devleti ile Osmanlı Devleti’ne isabet etmiştir. Pek güzel esaslar üzerine daha başlangıcında büyük bir dirlik ve yetenek göstermiş olan Osmanlı dönemi bu darbeyle adeta çökmüş ve yok olmuştu . İşte Timur darbesinin etkisiyle Orta Asya’da, İran, Kafkasya, Irak ve Suriye’deki Türkler’de, Anadolu’da açıkça bir zayıflama dönemi başlamış, anarşi doğmuş ve bu anarşi bütün Türk Yurdu’nu kaplamıştır Bunların sonucu da Türklükte büyük bir çöküntü olmuştur. Orta Asya; bu anarşi ile yüzyıllarca ve Rus istilasına kadar çalkalandığı gibi, hala süren derin bir tutuculuğun ve cahilliğin kucağına da düşmüştür. Timur darbesi sersemliği geçer geçmez, Osmanlı devleti kendini toplayıp yeniden canlanmıştır. Qsmanlı padişahları Avrupa’da ilerlemeye, Avrupalılar’ı titretmeye başlamışlardır. Lehistan’ı, Macaristan’ı ele geçirip Viyana kapılarına gelmişler. Kızıl Elma’ya dayanmışlar, Adriyatik Denizi’ne varmışlardır. Yavuz Sultan Selim ise Avrupa’nın fethinin yanlışlığını görüp Devleti bu yoldan çevirmek istemiş, Doğu’ya Türk Yurdları’na varmak planını uygulamıştır. Işte bu Hanedandan yalnız bu koca Türk Hakanı eski Türk Imparatorlukları ve Cengiz’in Türk milliyetçiliği politikasını uygulayıp bütün Türkleri bir bayrak altına toplamak amacını gütmüştür. Mete’lerden, Kül Tegin’lerden ve Cengiz Han’dan sonra Türkçülük ve Pantürkizm onurunu bu ulu Yavuz’a vermek gerekir. Yavuz bu işi başarıyla yürütebilmek için Müslümanlık Dünyası’nı da ele almayı düşündü.

Bir Cevap Yazın