
Cengiz Han’ın ordusu, bir düşman memleketini istila ettiği zaman, belirli bir plan izlerdi. Bu usul, Moğollar 1270 senesine doğru Mısır’a doğru yürüyüşlerinde Memlüklar tarafından durduruldukları zamana kadar mutlak başarılarla sonuçlandı.
Hanın genel karargahında bir kurultay toplantıya davet edilirdi. Fili hizmette kalmalarına izin verilen yüksek rütbeli subaylar dışında, bütün diğerleri bu mecliste hazır bulunmakla yükümlüydüler. Burada durum görüşülür ve savaş planı yapılırdı. Yollar belirlenir ve muhtelif fırkalara şu veya bu görev verilirdi
Casuslar gönderilir, bilgi alınabilecek adamlar yakalanıp getirilirdi.
Kastedilen memleket aynı zamanda bir çok noktalarından istila edilirdi. Ayrılan fırkaların, muhtelif kolorduların her birinin belirli bir hedefe yürüyen başkumandanları vardı. İstediği manevrayı yapmakta, nasıl isterse düşmana o şekilde hücum etmekte serbesttiler. Fakat haberciler vasıtasıyla Han’ın veya Orhun genel karargahıyla daima temasta bulunmaya mecburdular.
Ayrılan fırkalar, memleket tahrip edilirken, korunaklı büyük şehirlerin önüne gözcü birlikleri yerleştirirlerdi. Memleketten erzak toplanır ve eğer savaş uzun süre devam edecekse, geçici menzil teşkilatı kurulurdu. Moğollar arkalarında nadiren korunaklı bir şehir bırakırlardı. Genellikle şehri kuşatırlar, bir iki fırka esirler ve savaş aletleriyle geride kalır, ordunun büyük kısmı yoluna devam ederdi.
Eğer düz ve çıplak bir yerde düşman ordusuyla karşılaşırlarsa, Moğollar bir veya iki usul takip ederlerdi. Eğer mümkünse bir gün, bir gecelik seri yürüyüşle, iki veya daha fazla Moğol fırkası, belirli bir saatte savaş yerinde toplanmak suretiyle düşmana baskın verirlerdi. 1241’de Peşte civarında Macarlara karşı da böyle hareket ettiler. Eğer bu hızı sağlayamazlarsa, seri hareketlerinde düşmanı veya kanatlarından birini saralardı. Başka tedbirleri de vardı: Kaçıyor gibi görünürler ve düşman kuwetleri dağılıncaya kadar geri çekilirlerdi. Düşman dağıldığı zaman bineklerini değiştirirler ve geri dönerek hücuma geçerlerdi. Bu manevra Dinyeper civarında koca bir Rus ordu sunu hezimete uğrattı.
Bu görünürde geri çekilmelerde genellikle saflarını açarlardı ve böylelikle düşman farkına varmadan kuşatılmış olurdu. Eğer düşman ordusu toplu kalır ve mertçe savaşırsa, Moğolların kuşat ma hattı, düşmanın geri çekilmesine yol bırakmak için açılırdı. O zaman da düşmana geri çekilirlerken taarruz ederlerdi. Buhara ordusunun kaderi de bu olmuştu. Bu tedbirlerin çoğunu hünerleri onlardan eksik olmayan Türkler ve Moğolların kısmen ataları olan Hunlar da kullanmışlardı. Kataylar süvari kolları halinde manevraya alışmışlardı. Çinliler ise savaş düzenlerini çok iyi biliyorlardı. Cengiz Han şüphesiz ki, bu tecrübelerden faydalandı, fakat mücadelede en büyük etken yenilmez kararı, yerinde harekete geçmek gibi özel bir yeteneğe sahip olması ve adamlarını demir gibi bir düzene tabi tutması olmuştur. Bizzat Çinliler bile Cengiz’in ordusunu Tanrı gibi idare ettiğini söylüyorlardı. Önemli kuvvetlerini, görünürde hiç zahmetsiz geniş arazi üzerinde bir yerden bir yere sevk edişi, birbirin den çok uzak meçhul kıtalarda, birçok savaşları aynı zamanda idare edişinde gösterdiği zeka ve beceri, daima olumlu sonuçlar veren kuşatmaları, parlak zaferleri, bütün bunlar bir araya geldiği zaman bütün Avrupa’nın görülmeyecek bir insanla karşı karşıya olduğumuzu anlarız.
Kaynak: Harold Lamb, Moğolların Efendisi Cengiz Han