Temel İktisadi Sorun

Temel İktisadi Sorun

Bir an için günlük yaşamınızı düşünmenizi istiyoruz sizden. Yani, gün içinde yaptıklarınızı, elde ettiklerinizi ve edemediklerinizi, çevrenizde gün içinde gelişen olayları düşünün bir an için. Şu anda sahip olmayı istediğiniz ama sahip olamadığınız bir şey var mı? Ya da şu anda sahip olduğunuz ama daha fazlasına sahip olmayı istediğiniz bir şey? Eğer bu sorulara verdiğiniz cevap “Hayır” ise sizi kutlarız. Ya “bir lokma-bir hırka” yaşam biçimini ve felsefesini içine sindirmiş bir ulu kişisiniz ya da Sabancı ailesi ile yakın bir akrabalık ilişkiniz var. Sizin dışınızda kalan herkes, yani bizler, yaşam standardımızın sınırlarını sürekli zorlama ihtiyacı içindeyiz. Bir diğer deyişle, hepimizin sonsuz istekleri ve ihtiyaçları var ancak bunların bir kısmını karşılayabiliyor, büyükçe bir kısmını ise ertelemek zorunda kalıyoruz. İşte bu basit gerçek iktisat biliminin temelini oluşturmaktadır: Hepimiz kıtlık sorunu ile karşı karşıyayız. İlk bakışta ihtiyaçlarımızın tamamını gideremediğimize göre çok sayıda ve türde kıtlık sorunu ile karşılaştığımızı düşünebilirsiniz. Şu anda sahip olmak istediğiniz çok sayıda şey söz konusu olabilir: Daha geniş bir evde yaşamak, bir arabaya sahip olmak, tüm sorunlarınızı unutturacak uzun ve lüks bir tatile çıkmak, kitap okumaya daha fazla zaman ayırmak. Bu listeyi sonsuza kadar uzatabilirsiniz. Ancak biraz daha ayrıntıya indiğinizde, bu isteklerinizi karşılama gücünüzü sınırlandıran iki faktörden söz etmek mümkündür: Harcama gücünüzün ve zamanınızın sınırlı olması.

Harcama gücünün sınırlı olması hepimizin yakından bildiği bir kıtlıktır. Hepimiz istediğimiz şeyleri satın almaya olanak tanıyacak ölçüde yüksek bir gelire sahip olmayı isteriz. İsteklerimizin büyükçe bir kısmını karşılayamamamızın nedeni yeterli gelir düzeyine sahip olamayışımızdır. Ancak, zamanın sınırlı olması da aynı ölçüde önemli bir kıtlık kaynağıdır. Yapmayı istediğiniz birçok şey (uzun bir tatile çıkmak, film izlemeye daha fazla vakit ayırmak, arkadaşlarınızla daha sık ve uzun süreli telefonla konuşmak gibi) paranın yanında zaman da gerektirir. Harcama yapma gücünüzün sınırlı olması gibi, isteklerimizi karşılayabilmek için bir gün içinde sahip olduğumuz zaman da sınırlıdır. Harcama gücümüzün ve zamanın sınırlı olması nedeniyle isteklerimizi bir sıraya sokmak, bazılarını ertelemek zorunda kalırız. Daha iktisadi bir ifadeyle, karşı karşıya olduğumuz kıtlık sorunu bizi tercih yapmaya zorlar. Sınırlı zamanımızı çalışma, eğitim, uyku, alışveriş gibi çeşitli faaliyetler arasında dağıtmamız (tahsis etmemiz) gerekir. Benzer şekilde, sınırlı harcama olanaklarımızı da kira, beslenme, seyahat gibi mal ve hizmetler arasında dağıtmak zorunda kalırız. Dolayısıyla, bir şeyi satın almayı ve yapmayı tercih ettiğimizde, aynı zamanda bir şeyleri almamayı ve yapmamayı da tercih ediyoruz demektir. İşte iktisat, bireyler olarak yaptığımız tercihleri ve bu tercihlerin ekonomi üzerindeki etkilerini inceler. Dolayısıyla, bireylerin kıtlık koşulları altında tercihlerini nasıl yaptıklarını incelemek iktisadın başlangıç noktasını oluşturur. Nitekim kitabınızın giriş niteliğindeki bu bölümünden sonra gelen ilk konu “Kıtlık, Tercih ve Fayda” başlığını taşımaktadır. Şu ana kadar bireysel olarak ele almaya çalıştığımız konunun boyutlarını biraz daha genişleterek tüm toplum bazında düşünmeye çalışalım. Toplumun amacı nedir? Daha yüksek bir yaşam standardı (refah seviyesi), sokakların daha güvenli olması, daha iyi eğitim, daha temiz bir çevre ve diğerleri… Peki, toplumsal bazda bu amaçlara ulaşmayı engelleyen nedir? Aslında, bu sorunun cevabını daha önce öğrendiniz: Kıtlık. Toplumsal bazda düşünüldüğünde, sorun kaynakların kıt olmasıdır. Burada sözü edilen kaynaklar, ihtiyaçlarımızı karşılayacak mal ve hizmetlerin üretilmesinde kullanılan şeylerdir. İktisatçılar kaynakları üç gruba ayırırlar:

İş gücü: Mal ve hizmetlerin üretilmesinde insanlar tarafından harcanan zaman.

Sermaye: Mal ve hizmetlerin üretilmesinde insanlar tarafından kullanılan uzun ömürlü araçlardır. Bu araçlar arasında yer alan bina, makine, teçhizat gibileri fiziki sermaye, çalışanların sahip olduğu bilgi ve beceri ise beşeri sermaye olarak adlandırılmaktadır.

Toprak: Üzerinde üretimin gerçekleştirildiği fiziki yüzeydir. Bu yüzeyin altında veya üstünde yer alan doğal kaynaklar da toprak üretim faktörü içerisinde değerlendirilirler (petrol, demir, kömür, ağaçlar gibi).

Ekonomide üretilen her şey bu kaynakların bir şekilde bir araya getirilmesi ile ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bu konunun anlatıldığı iktisat dersinizi düşünelim. Şu anda “üniversitede ders almak” adını verebileceğimiz bir hizmeti tüketmektesiniz. Bu hizmeti üretebilmek için ne gibi kaynaklar bir araya getirilmektedir? Öncelikle, hocanız iş gücünü ortaya koymakta ve çeşitli türdeki sermaye bu süreçte kullanılmaktadır. Fiziki sermaye olarak oturduğunuz sıralar, tahta, varsa projektör cihazı ve sınıfınızın bulunduğu bina gibi sermaye unsurları bu üretim sürecinde yer alır. Hocanızın ders notlarını hazırlamakta kullandığı bilgisayarı da sermaye unsurları içerisinde değerlendirmek gerekir. Bu hizmetin üretilmesi sürecinde sadece fiziki sermaye değil, beşeri sermaye de kullanılmaktadır. Örneğin, hocanızın uzmanlığa dönük bilgi birikimi ve ders anlatma becerisi beşeri sermaye arasında yer almaktadır. Son olarak sınıfınızın bulunduğu binanın üzerinde inşa edildiği toprak da bir kaynak olarak bu hizmetin üretilmesinde kullanılmaktadır. Sıralanan bu üç kaynağın dışında başka nesneler de sözünü ettiğimiz hizmetin üretilmesi sürecinde kullanılmaktadır. Örneğin hocanızın kullandığı tebeşiri ele alalım. İlk bakışta bunu da sermaye kategorisi içerisinde düşünebilirsiniz; ancak, bu bir sermaye unsuru değildir. Zira bu amaçla kullanılan tebeşir uzun ömürlü değildir. Bir aracın sermaye kategorisinde değerlendirilebilmesi için birkaç yıl veya daha uzun süre üretim sürecinde kullanılabilmesi gerekir. Oysa tebeşir, dersin verilmesi (yani, hizmetin üretilmesi) sırasında kullanılır ve biter. Bu nedenle, iktisatçılar üretim sürecinde kullanılan bu tür kaynakları sermaye değil ham madde olarak kabul ederler. Toplumsal bazda düşünüldüğünde, mevcut kaynaklar arzulanan tüm mal ve hizmetlerin üretilmesinde yetersiz kalır. Bir diğer deyişle, toplum da kaynakların kıtlığı sorunu ile karşı karşıyadır. Bu da toplumsal bazda da tercih yapılması gereğini gündeme getirir. Tıpkı bireysel bazda olduğu gibi, tercihlerin söz konusu olması durumunda kıt kaynakların bir şekilde dağıtılması (tahsis edilmesi) gerekmektedir. Bir diğer deyişle, hangi isteklerin karşılanacağına, hangilerinin erteleneceğine karar verilmesi zorunludur. Kaynakların kıt olması ve bu durumun bizi tercih yapmak zorunda bırakması, iktisat derslerinizde inceleyeceğiniz tüm sorunların temelini oluşturmaktadır. Bu sorunlar, “ne, ne kadar, nasıl ve kimin için üretilecektir?” soruları ile özetlenebilir.

Bir Cevap Yazın