Sosyalizm ve Marksizm Nedir?

Sosyalizm, sermaye sahipleriyle işçiler arasındaki eşitsizliği, servet ve refah farklarını ortadan kaldırma iddiasında olan bir ideolojidir. Kapitalizme tepki olarak doğmuştur. Kapitalizmi sömürü olarak gören sosyalizm; birlikte hareket etmeye, ortak mülkiyete ve sosyal eşitliğe önem vermiştir. Sosyalizm ile birlikte Avrupa’da meydana gelen işçi hareketleri sonucunda halk, sendikalar kurmaya başlamıştır. Siyasal bir ideoloji olarak sosyalizm, Napoleon Dönemi’nin sona erdiği 1815 ile Karl Marx’ın (Karl Marks) “Komünist Manifestosu”nu kaleme aldığı ve Avrupa’da devrimlerin yapıldığı 1848 yılları arasında ortaya çıkmıştır. Avrupa’da ilk sosyalist partiler, 1860’lı yıllarda kurulmuştur. Kapitalizme alternatifler geliştirmek isteyen sosyalizm, farklı düşünceleri de beraberinde getirmiş ve başlıca iki gruba ayrılmıştır. Reformcu sosyalistler, liberal ideallerin gerçekleşmesinde herkese eşit fırsatlar oluşturulmasını istemiştir. Bu amaçla demokratik formüller önermiş ve ihtilalci tutumu reddetmiştir. Devrimci radikal sosyalistler ise piyasa ekonomisini yıkmayı, özel mülkiyeti ortadan kaldırmayı ve kapitalist sistemin yerine komünist bir sistem getirmeyi hedeflemişti.

Marksizm, Alman Filozof Karl Marx’ın klasik Alman felsefesini, Fransız sosyalizmini ve İngiliz siyasal düşüncesini bir araya getirerek oluşturduğu ideolojidir. Önceki sosyalist düşünceleri hayalci olarak niteleyen Marx, Frederich Engels’le (Fridirih Engels) birlikte bilimsel sosyalizmi ortaya koymuştur. Marx, tarihin geçmişten itibaren bir sınıf mücadelesinin sonucunda oluştuğuna inanmıştır. Ona göre XIX. yüzyılda egemen sınıf burjuvazidir. Üretim araçlarını elinde bulunduran burjuvazi, işçi sınıfının sömürülmesine olanak tanımıştır. Kapitalizmin gelişmesiyle birlikte, sömürülen işçi sayısı da artmıştır. Karl Marx, yapılacak ihtilal için tüm işçileri sınır tanımadan birleşmeye ve devrimci partiler kurmaya çağırmıştır. Bu anlayışa göre işçiler, bir kez iktidara geldikten sonra üretim araçlarını özel mülkiyetten çıkaracak ve bir proleterya diktatörlüğü kurarak iktidara el koyacaktır. El emeğinden başka bir varlığı bulunmayan proleterya; ardından sınıfsız ve devletsiz, komünist bir toplum düzeni kuracaktır. Devrimci radikal sosyalistlerle reformcu sosyalistler ilk kez XIX. yüzyılın sonlarında karşı kaşıya gelmiştir. 1917 Rus Devrimi’ne kadar komünizm ve sosyalizm eş anlamlıyken bu devrimden sonra sosyalist partiler, kendilerini yeniden tanımlamak zorunda kalmıştır. Buna göre kapitalizmin reformlar yoluyla dönüştürülmesi gerekliliğini düşünen ve siyasal hayatta çoğulculuğu kabul eden reformculara sosyalist denmiştir. Kapitalizmi reddeden ve ihtilal yoluyla ele geçirilen iktidarın tek partinin elinde olması gerektiğine inanan devrimcilere ise komünist denmiştir

Bir Cevap Yazın