Rıza Nur: Mondros Ateşkesi ve İngilizlerin Türklere Zulmü

Bu ateşkesin yedinci maddesi üstü kapalı olarak Osmanlı Devleti’nin iç işlerinde müdahale kapısını açıyordu . Ateşkesi Rauf Bey ingiliz Amirali Kaltrop’un baskısı ile Hükümet’ten talimat gelmeden Müttefiklerin verdikleri sözlü güvenceye inanarak imza etmişti. Bu konuda Milli Mücadele sırasında Rauf Bey’den bizzat, “Bizi .aldattılar!” sözünü birkaç defa işitmişimdir. Oysa imza edilmeseydi. İngilizlerle Fransızlar arasındaki çekişmeden dolayı daha iyi şartlada bir ateşkesyapmak mümkündü. Bu güvenceye göre müttefikler Türkiye’yi işgal altına almayacaklardı; fakat Avrupalılar’ın sözlerine değil,”‘imzalarına bile inanmamak gerekir.

Nitekim ateşkesin imzasından sonra İtilaf Devletleri İstanbul’a girdiler. Donanmalarını denizlerimize getirdiler. Büyük ordularını yurdumuza soktular. İstanbul’u işgal altına aldılar. Bu işgal güya resmen yoktu; fakat fiilen mevcut olmuştu. Sonra da ateşkesin yedinci maddesi sayesinde Fransızlar Adana’yı işgal ettiler. İngilizler yavaş yavaş İzmit , Eskişehir, Ankara, Konya, Samsun, Sivas, Trabzon ve Erzurum’a kadar asker soktular. Türkiye’yi büsbütün zayıflatacak, anarşi çıkaracak her türlü önlem, propoganda ve dolap çevirmeye koyuldular. Bağımsızlık vaadiyle Çerkes, Rum gibi çeşitli unsurları, çeşitli mezhep sahiplerini Türkler aleyhine kışkırttılar. Ordularımızı dağıttılar, elimizden silahlarımızı aldılar. Bizim silahlarla Rum ve Ermenileri silahlandırdılar . Hükümete ve Türk milletine türlü hakaretler yaptılar. Hele Yunan ordu ve donanmasını da beraber getirmeleri dayanılacak hakaretlerden değildi. Rumlar ve Ermeniler şımarıp yüzlerindeki maskeyi attılar. Türk’ü yoketmek, bağımsızlıklarını ilan edip Türk’ün yerine geçmek olan niyetlerini meydana döktüler. Aleyhimize yapmadıkları bir şey kalmadı. Bu iki millet İngilizlere asker ve memur da yazıldılar. Onlan her gün Türk aleyhine kışkırttılar. Fener Patrikhanesi Bizans bayrağını açmış, İstanbul’un Yunanistan’a verilmesi için açık açık çalışmıştır.

İstanbul’da İngiliz zulmü müthişti. Geceleri baltalarla Türk evlerinin kapılarını kırıp içeri girdiler, yağmalar yaptılar. Irza tecavüz ettiler. Bu işlere çoğunlukla Rum ve Ermeni askerleri önayak oluyorlardı. Sokaklarda subaylanmıza olmadık hakaretleri reva gördüler. Rumlar Ayasofya Camisi’ni kilise yapmaya kalkıştılar. İstanbul’un Yunan’a ilhak olunması için olağanüstü çaba sarfettiler. İngilizler Türk’te ne buldularsa Rum’un, Ermeni’nin malıdır diye elinden alıp onlara verdiler. Bir bölümünü de souvenir yani (hatıra) diye kendileri aldılar. Bu hareketleriyle İngilizler ve Fransızlar bütün Türk Milletini kendilerinden soğutmuşlardır. Hatta Anadolu Hıristiyanlan bile bunlardan soğumuşlardır. Çünkü arada onlann da malına, kan ve kızına tecavüz ediyorlardı. İngiliz ve Fransız askerleri sokaklarda yalnız MüslümanIann değil, Hıristiyan kadınlannın da memelerini sıkmak, onlara edeb yerlerini göstermek, evlerinde zorla oturmak, kira vermemek, bir de ev eşyasını satıp parasını ceplerine indirmek, körkütük sarhoş olmak, gelene geçene sarkıntılık etmek gibi çirkin şeyleri bol bol yapmışlardır. Oysa sözde buralara Hıristiyanları muhafaza etmek için geliyorlardı . İngilizler bir aralık Kafkasya’ya da pençe atmışlar , Batum’a inip Baku’ye kadar da gitmişler , oradaki Türk Cumhuriyeti’ni yok etmişler ve Kars çevrelerini Ermeniler’e teslim etmişlerse de nihayet çekilmeye mecbur olmuşlardır. Türkler’in bu dönemdeki hayatları ateşten gömlektir. Bütün umutlar yok olmuş, boyunlar bükülmüş , herkes bir köşeye çekilmişti. Hele bunların ve özellikle Rum ve Ermeniler’in hakareti Türkler’e pek güç geliyordu . İstanbul’daki aydın gençlik de umutsuzluğa düşmüştü . Bazıları hiç olmazsa bir şeycikler kurtarabilmek için İngiliz ve çoğunluğu Amerika mandası istiyordu. Bunlar hep şaşkınlık belirtisi idi.

Kaynak: Rıza Nur Türk Tarihi Cilt 1-2 Sayfa 127

Bir Cevap Yazın