Neden Hayvanların Çoğu Evcilleştirelemedi?

Yeryüzündeki 148 büyük yaban otobur memeli kara hayvanının -evcilleştirilmeye aday türlerinyalnızca 14 tanesi sınavı geçebildi. Neden geri kalan 134 tür bunu başaramadı? Francis Galton “sonsuza kadar yaban kalmaya mahkum olmuş” türler derken hangi koşullardan söz ediyordu?

Bunun yanıtı Anna Karenina İlkesinden çıkıyor. Evcilleştirilebilmek için yaban adayın pek çok farklı özelliklere sahip olması gerekiyor. Bu gerekli özelliklerden birinin bile eksikliği evcilleştirme çabalarını boşa çıkarıyor, tıpkı mutlu bir evlilik kurma çabalarını boşa çıkardığı gibi. Zebra/insan çiftine ya da başka uyumsuz çiftlere evlilik danışmanlığı oyunu oynayarak evcilleştirmeyi engelleyen en az altı grup neden saptayabiliriz.

Beslenme

Ne zaman bir hayvan bir bitkiyi ya da başka bir hayvanı yese, yediği şeyin biyokütlesinin bu yiyeceği tüketenin biyokütlesine dönüştüğü zamanki verimi yüzde yüzden çok daha azdır: Normal olarak % 10 dolaylarındadır. Yani, 500 kilogramlık bir inek yetiştirmek için yaklaşık 5000 kilogram mısır gerekir. Beri yandan 500 kilogramlık bir etobur yetiştirmek isterseniz onu 50.000 kilogram mısırla beslenmiş 5000 kilogram otoburla beslemeniz gerekir. Hatta otoburlar ile hem etobur hem otobur olanlar arasında, koala gibi yiyeceği bitkiyi kılı kırk yararak seçtiği için çiftlik hayvanı olarak tercih edilmeyen pek çok tür vardır.

Bu temel verimsizlikten dolayı, yiyecek olarak hiçbir etobur memeli hayvan evcilleştirilmemiştir. (Hayır, eti sert ya da lezzetsiz olacağı için değil: Yaban etobur balıkları her zaman yiyi-yoruz, ayrıca ben kişisel olarak aslanburgerin lezzetine kefil olurum.) Bunun tek istisnası sayılabilecek hayvan köpektir, başlangıçta bekçilik yaptırmak ya da ava götürmek üzere evcilleştirilmiştir ama Azteklerin Meksikasında, Polinezya’da ve eski Çin’de köpek cinsleri geliştirilmiş ve yemek amacıyla yetiştirilmiştir. Yine de et kıtlığı çekilen insan topluluklarında köpekler düzenli biçimde son çare olarak yenmektedir: Azteklerin köpeklerden başka memeli hayvanları yoktu, Polinezyalıların ve Çinlilerin yalnızca domuz ve köpekleri vardı. Evcil otobur memeli hayvanlara sahip olma mutluluğuna ermiş insan topluluk-lan (bugün Güneydoğu Asya’nın bazı bölgelerinde olduğu gibi) damak tadı için yemek dışında köpek yemek zahmetine girmemişlerdir. Ayrıca köpekler yalnızca etobur değil aynı zamanda otoburdur: Evinizdeki sevgili köpeğinizin etobur olduğunu sanıyorsanız aldığınız köpek maması paketinin üzerindeki katkı maddeleri listesine bakın. Azteklerin ve Polinezyalıların yemek için besledikleri köpekler sebze ve çöp yiyerek randımanlı bir biçimde semiriyorlardı.

Büyüme Hızı

Sahip olmaya değmesi için evcil hayvanın çabuk büyümesi gerekir. Goriller ve filler otobur olmalarına, yiyecek seçmek gibi kötü huyları olmamasına, çok fazla et vermelerine karşın bu kural gereği elenmektedir. Fil ve goril yetiştiriciliği yapmaya kalkışacak bir kişi, sürüsündeki hayvanların yetişkin hayvan boyutuna ulaşması için 15 yıl mı bekleyecek? Filleri çalıştırmak isteyen günümüz Asyalıları filleri yaban ormanda yakalayıp uysallaştırmayı daha zahmetsiz buluyorlar.

Bir Yere Kapatarak Yetiştirmenin Zorlukları

Biz insanlar başkalarının gözü önünde sevişmekten hoşlanmayız; değerli ol-ma olasılığı bulunan bazı hayvan türleri de bunu sevmez. Kara hayvanlarının en hızlısı olan çitaları, binlerce yıldır evcilleştirmek için çok çaba göstermiş olmamıza karşın bu işi başaramamamızın nedeni budur.

Daha önce sözünü ettiğim gibi, Eski Mısırlılar, Asurlular, günümüz Hintlileri av arkadaşı olarak çitaları köpeklerden çok daha üstün tutarlardı. Hindistan’daki bir Moğol imparatorunun bin çitalık bir ahırı vardı. Ama varlıklı pek çok prensin yaptığı büyük yatırımlara karşın çitaların hepsi ormanda yakalanmış ve uysallaştırılmış çitalardı. Prenslerin çitaları bir yere kapatıp yetiştirme çabaları başarısızlıkla sonuçlandı, hatta çağdaş hayvanat bahçelerinde biyologlar ancak 1960 yılında ilk kez bir çitaya doğum yaptırmayı başardılar. Ormanda erkek çita kardeşler bir dişiyi günlerce kovalarlar, uzun bir kovalamaca halinde süren bu kaba kurlaşma, dişinin yumurta oluşturması ya da cinsel ilişkiyi kabule hazır olması için gerekli gibi görünür. Çitalar bu incelikli kurlaşma törenini bir kafesin içinde yapmayı genellikle kabul etmezler.

Hiçbir hayvanın sahip olmadığı kadar ince ve hafif yünüyle paha biçilmez değerde olan Andlar’ın yaban devesi vikunyayı evcilleştirme planları da benzer bir sorun yüzünden suya düştü. Eski İnkalar yaban vikunyaları bir ağıla kapatır, yünlerini kırkar sonra onları canlı olarak koyuverirlerdi. Bu çok değerli yünü elde etmek isteyen çağdaş tüccarlar ya aynı yönteme başvurmak ya da yaban vikunyaları düpedüz öldürmek zorun-dalardı. Para ve ün gibi teşvik edici şeylere karşın yün üretimi için vikunyaları bir yere kapatarak yetiştirme çabaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır; bunun nedenlerinin arasında vikunyaların çiftleşmeden önce kapalı bir yerde tutulduklarında yapamayacakları uzun ve ayrıntılı kurlaşma törenleri; erkek vikunyaların birbirlerine gösterdikleri şiddetli tahammülsüzlük; hem bütün bir yıl boyunca beslenme bölgesine hem de ondan ayrı olarak bütün bir yıl boyunca uyku bölgesine gereksininim duymaları vardır.

Kötü Huyluluk

Kuşkusuz yeterince büyük bütün memeli türleri bir insanı öldürebilir. Domuzlar, atlar, develer, sığırlar insan öldürmüştür. Yine de bazı büyük hayvanlar çok daha kötü huyludur ve ötekilere göre iflah olmaz derecede tehlikelidir. Evcilleştirilmeye görünüşte en uygun pek çok aday insanları öldürme eğilimleri yüzünden elenmiştir.

En açık örneklerden biri boz ayıdır. Ayı eti pahalı bir yiyecektir, boz ayıların 900 kiloyu bulanları vardır, (avcılıklarının üstüne yoktur ama) temelde otoburdurlar, bitkisel yiyecek yelpazeleri çok geniştir, insanların çöpleriyle semirirler (bu yüzden de Yellowstone ve Glacier Ulusal Parkı’nda büyük sorunlara yol açarlar), oransal olarak hızlı büyürler. Boz ayılar bir yere kapatıldıklarında uslu dursalar et üretimi için onlardan iyisi olmaz. Japonya’da yaşayan Ainular bir törenin parçası olarak boz ayı yavrularını düzenli biçimde yetiştirerek bu deneyi yaptı. Anlaşılabilir nedenlerden dolayı Ainular yavruları bir yaşında kesip yemenin akıllıca bir şey olacağını anladılar. Boz ayıları bir yıldan daha uzun bir zaman elde tutmak intihar demek olurdu; uysallaştırılmış yetişkin bir ayı bilmiyorum ben. Aynı derecede apaçık nedenlerden dolayı evcilleştirilememiş olan bir başka olası aday da Afrika mandasıdır. Çabuk büyüyerek bir ton ağırlığa ulaşır, iyi gelişmiş aşamalı bir üstünlük düzenine sahip sürüler halinde yaşarlar, bu özelliğin erdemleri aşağıda tartışılacaktır. Ama Afrika mandasının büyük memeli hayvanlar içinde en tehlikelisi, en güvenilmezi olduğu düşünülür. Onu evcilleştirmeye çalışacak kadar aklından zoru olan biri ya çabalarken ölmüştür ya da manda fazla büyüyüp iğrençleşmeden önce mandayı öldürmüştür. Aynı şekilde dört tonluk otobur gergedanlar da o kadar tehlikeli olmasalardı harika birer çiftlik hayvanı olurlardı. Gergedanlar Afrika’da her yıl, aslanlar da içinde olmak üzere, öteki memelilerin öldürdüğünden fazla insan öldürürler. Azgınlıklarıyla ün salmış bu adayların elenmiş olmasına şaşıracak insan azdır. Ama tehlikeleri o kadar iyi bilinmeyen başka adaylar da söz konusudur. Örneğin, yaban at ailesine giren türlerin sekizi huy bakımından büyük farklılıklar gösterir, oysa bu sekiz tür genetik olarak birbirlerine öylesine yakındır ki kendi aralarında çiftleşip (genellikle kısır olmasına karşın) sağlıklı yavrulara sahip olabilirler. Bunlardan ikisi, at ile (eşeğin atası) Kuzey Afrika eşeği başarıyla evcilleştirilmiştir. Kuzey Afrika eşeğinin yakın akrabası, yabaneşeği olarak da bilinen Asya eşeğidir. Batı uygarlığının ve evcilleştirilen hayvanların beşiği olarak da bilinen Bereketli Hilal yabaneşeklerinin anayurdunun sınırları içinde bulunduğu için eski halklar yabaneşekleriyle pek çok deney yapmış olsalar gerekir. Sümerlerden ve daha sonra anlatılanlardan öğrendiğimize göre yabaneşekleri düzenli olarak avlanıyordu, ayrıca yakalanıp eşeklerle ve atlarla melezleştiriliyordu. Eski metinlerde sırtlarına binmek ya da arabalara koşmak için kullanılan at benzeri hayvanlar olarak tanımlananlar belki de bu yabaneşekleriydi. Ama Romalılardan tutun da günümüz hayvanat bahçesi bakıcılarına kadar onlarla ilgili bir şeyler yazmış herkes onların çabuk öfkelenme, insanları ısırma huyundan söz etmiştir. Sonuçta ataları olan eşeklere başka bakımlardan benzemelerine karşın yabaneşekleri hiçbir zaman evcilleştirilememiştir.

Afrika’ nın dört zebra türü daha da beterdir. Evcilleştirme çabaları onları arabalara koşmak kadar ileriye gitmiştir: 19. yüzyılda Güney Afrika’da koşum hayvanı olarak denenmişler, tuhaflıklarıyla ünlü Lord Walter Rothschild, Londra sokaklarında zebraların çektiği bir arabayla dolaşmıştır. Heyhat, zebralar yaşları büyüdükçe akıl almaz derecede tehlikeli olurlar! (Tek tek pek çok atın da kötü huylu olduğunu yadsımıyorum ama zebralar ve yabaneşekleri çok daha istisnasız böyledir.) Zebraların insanları ısırma ve bırakmama gibi sevimsiz bir huyları vardır. Bu yüzden de Amerika’daki hayvanat bahçesi bakıcılarını her yıl kaplanlardan çok zebralar yaralar! Ayrıca zebraları kementle yakalamak da gerçekten olanaksızdır -hatta atları kementle yakalayarak rodeo şampiyonalarını kazanan kovboylar için bile bu böyledir- çünkü kendilerine doğru uçarak gelen ilmiği izleme ve başlarını eğerek ilmiğe yakalanmama gibi şaşmaz bir yetenekleri vardır. Bundan dolayı bir zebrayı eyerleyip sırtına binebilen (olduysa) pek az kişi olmuştur, Güney Afrikalıların evcilleştirme hevesleri de yok olup gitmiştir. Avrupa muşunu ve Güney Afrika geyiğini evcilleştirmek için günümüzde yapılan ve başlangıçta umut verici görünen deneylerin daha başarılı olamamasında, tehlikeli olması muhtemel büyük bir hayvanın önceden kestirilemeyen saldırgan davranışlarının da payı vardır.

Korku ve Telaş Eğilimi

Otobur büyük memeli türler yırtıcı hayvanlardan ya da insanlardan gelecek tehlikelere karşı çok farklı tepkiler gösterirler. Bazı türler bir tehditle karşılaştıklarını sezdikleri zaman tedirginleşirler; hızlıdırlar ve hemen kaçmaya programlanmışlardır. Bazı türlerse daha yavaştır, o kadar tedirgin olmazlar, sürünün arasına sığınırlar, tehdit karşısında ayak direrler, gerekli oluncaya kadar kaçmazlar. Geyik ve antilop türlerinin çoğu (rengeyiği gibi çarpıcı bir örnek dışında) birinci tür hayvanlardır, koyun ve keçi ise ikinci tür. Hiç kuşku yok, rahatsız türleri kapalı bir yerde tutmak güçtür. Kapalı bir yere kondukları zaman ya telaşa kapılırlar ya bu büyük sarsıntının etkisiyle ölür ya da kaçıp kurtulmak isterken çite çarpa çarpa hırpalanırlar. Örneğin, Bereketli Hilal’in bazıyörelerinde binlerce yıl en sık avlanmış hayvan türü olan ceylanlar böyledir. O bölgedeki ilk yerleşik halklar için en kolay evcilleştirilebilir memeli türü ceylanlardı. Ama hiçbir ceylan türü evcilleştirilemedi. Birden fırlayan, körlemesine duvarlara saldırıp çarpan, neredeyse 10 metre havaya sıçrayabilen, saatte 75 kilometre hızla koşan bir hayvanı gütmeye çalıştığınızı düşünün bir kez!

Toplumsal Yapı

vcilleştirilmiş büyük memeli hayvan türlerinin hemen hemen hepsinin yaban atalarının üç ortak özelliği olduğu ortaya çıkmıştır: Sürüler halinde yaşarlar; sürünün üyeleri arasında iyi gelişmiş aşamalı bir üstünlük düzeni vardır; sürüler karşılıklı olarak birbirini dışlayan egemenlik bölgelerinden ziyade üst üste binen yayılma alanlarında yaşarlar. Örneğin, yaban at sürülerinde bir aygır, beş-altı taneye kadar kısrak ve onların tayları bulunur. A kısrağı B, C, D, E kısraklarından daha üstün rütbelidir; B kısrağı A kısrağına göre alt rütbelidir ama C, D, E kısraklarının üstündedir; C kısrağı A ve B kısraklarının altındadır ama D ve E kısraklarının üstündedir; bu böylece sürer gider. Sürü hareket halindeyken üyeleri beylik bir düzeni hiç bozmazlar: En arkada aygır vardır, en önde en üst rütbeli kısrak, kısrağın arkasında yaş sırasına göre, en genci başta olmak üzere tayları; daha sonra sırasıyla öteki kısraklar, her birinin arkasında yaş sırasına göre tayları. Böylece aynı sürüde pek çok yetişkin at, her biri kendi rütbesini bilerek ve bir-biriyle sürekli boğuşmaksızın bir arada bulunabilir. Bu toplumsal yapı evcilleştirmeyi çok kolaylaştıran bir yapıdır çünkü aşamalı önem sırasının en başına insan geçer. Aynı sürü ailesinden gelen evcil atlar normal olarak en yüksek rütbeli kısrağı nasıl izlerlerse insan önderlerini de öyle izlerler. Koyun, keçi, inek, köpek cinsi (kurt) sürülerinde de bunun benzeri bir sıra vardır. Yavrular böyle bir sürünün içinde büyürken yakın çevrelerinde düzenli olarak gördükleri hayvanları bellerler. Yaban doğadayken belledikleri hayvanlar kendi türlerinin üyeleridir ama yakalanıp bir yere kapatılan sürü hayvanı yavrular ise yakın çevrelerinde insanları görürler ve bellerler. Böyle toplumsal hayvanlar güdülmeye yatkındırlar. Birbirlerine tahammül ettikleri için onları bir araya toplamak olanağı vardır. Üstün bir önderin arkasına içgüdüsel olarak takılıp gittikleri ve insanları önder olarak belledikleri için bir çoban ya da çoban köpeği onları kolayca istediği yere sürebilir. Sürü hayvanları kalabalık halde bir ağıla kapatıldıklarında hiç rahatsız olmazlar çünkü yaban doğada sıkışık kalabalık gruplar halinde yaşamaya alışkındırlar. Bunun tam tersine, başına buyruk yalnız yaşayan hayvan türlerinin üyelerini gütmek olanaksızdır. Birbirlerine tahammül edemezler, insanları bellemezler ve içgüdüsel olarak baş eğen hayvanlar değildirler. (Yaban doğada başına buyruk yalnız yaşayan) kedileri bir insanın arkasına takılmış sıra halinde giderken ya da bir insanın onları önüne katıp güttüğünü gördünüz mü hiç? Bütün kediseverler kedilerin insanlara, köpeklerin içgüdüsel olarak baş eğdiği gibi baş eğmediğini bilir. Başına buyruk memeli türleri arasında yalnızca kediler ve kır sansarları evcilleştirilmiştir, çünkü bizim bunu yaparken amacımız onları yemek için büyük sürüler halinde yetiştirmek değil tek başına avcı ya da ev hayvanı olarak beslemekti. Başına buyruk ve tek başına yaşayan türlerin çoğunun böylece evcilleştirilememesi sürü hayvanı türlerinin çoğunun evcilleştirilebileceği anlamına gelmiyor. Pek çoğu herhangi bir nedenden dolayı ya da çeşitli ek nedenler yüzünden evcilleştirilemez. İlkin, sürü hayvanı türlerinin pek çoğunun yayılma alanları birbiriyle üst üste binmez, başka sürülere kapalı alanlardır. Böyle iki sürüyü bir arada bir yere kapatmak tek başına gezen bir türün iki erkeğini aynı yere kapatmaktan daha kolay değildir. İkincisi, yılın bir bölümünde sürü halinde yaşayan pek çok tür, üreme mevsiminde yalnız yaşar, kavgalaştıkları, birbirlerinin varlığına tahammül edemedikleri bir dönemdir bu. Geyik ve antilop türlerinin (yine rengeyiği dışında) çoğu için bu doğrudur, ayrıca Afrika’nın o ünlü sürücül antilop türlerinin hepsinin evcilleştirilmesini engelleyen de budur. Afrika antilopları denince ilk gözümüzün önüne gelen şey “utkun bir ucundan öteki ucuna kadar yayılmış çok kalabalık ve büyük sürüler”dir ama aslında bu sürülerin erkekleri üreme mevsiminde tek tek kendi toprak bağımsızlıklarını ilan eder ve birbirleriyle kıyasıya dövüşürler. Bu yüzden o antiloplar, koyunların, keçilerin ya da sığırların kalabalık ağıllarda kapalı tutulduğu gibi tutulamazlar. Başına buyruk davranma, sert huyluluk ve büyüme hızının yavaşlığıyla birleşince gergedanların çiftlik avlularına girmesi olanaksızlaşmıştır. Son olarak, yine geyiklerin ve antilopların çoğu içinde olmak üzere pek çok sürü hayvanı türü arasında iyice belirlenmiş aşamalı üstünlük sırası diye bir şey yoktur ve içgüdüsel olarak üstün bir önderi bellemeye (bunun sonucunda da yanlışlıkla insanları bellemeye) hazır değildirler. Sonuçta pek çok geyik ve antilop türü uysallaştırılmıştır (bütün o gerçek Bambi öykülerini düşünsenize), ama böyle uysal geyik ve antilopların koyunlar gibi sürüler halinde güdüldüğünü görenimiz olmamıştır. Bizim evcil koyunların atası olan Asya’nın muflon koyunuyla aynı soydan gelen Kuzey Amerika’nın Kanada koyunu da bu sorun yüzünden evcilleştirilemedi. Kanada koyunu bizim için uygundur ve pek çok bakımlardan muflon koyununa benzer ama önemli bir farkı vardır: Muflon koyunlarında bazı tekler üstünlüklerini tanıdıkları başka teklere boyun eğer, bu özellik Kanada koyunlarında yoktur.

Şimdi gelin bu bölümün başında ortaya attığım soruna dönelim. İlkin, hayvanların evcileştirilmesiyle ilgili en şaşırtıcı şey, bazı türlerin yakın akrabaları evcilleştirilmezken o türlerin evcilleştirilmesinde göze çarpan görünüşteki rasgeleliktir. Evcilleşme adaylarından pek azı dışında hepsinin Anna Karenina İlkesi yüzünden elendikleri anlaşılıyor. İnsanlarla hayvan türlerinin pek çoğunun evliliği olası pek çok nedenlerden biri ya da daha fazlası yüzünden mutsuz evliliğe dönüşüyor. Bu nedenlerin arasında hayvanın beslenme şekli, büyüme hızı, çiftleşme alışkanlıkları, huyu, korku ve telaşa kapılma eğilimi, toplumsal örgütlenme biçimlerinin çeşitli özellikleri bulunuyor. Yaban memeli türlerinin küçük bir yüzdesi, tek tek bütün bu maddeler açısından uygun oldukları için insanlarla mutlu evlilikler kurabildi.

Kaynak: Tüfek, Mikrop ve Çelik

One comment

Bir Cevap Yazın