Burun Son Derece Önemlidir!

Arkaik bir duyu olan koku duyusu evrim sırasında yüz milyonlarca yıl boyunca hemen hemen hiç değişmeden bize aktarılmıştır. İnsanlarda, bu muhafazanın sonucunda koku iletileri duygusal yaşamımıza doğrudan müdahale eder ve çevremizden gelen enformasyonları sıkı sıkıya duygularla bağlar. O halde, hoş yahut kötü olsun, kokuların duygusal içeriği dünya ile olan ilişkimizin temellerinden birini oluşturur. Koku iletilerinin burun deliğimize gelen moleküllerin mahiyeti ile alakalı önemsiz bir veri akışına indirgenemeyeceğini her gün görüyoruz. Bu ilkel kimyasal duyarlılık çevremiz, duygularımız ve hareketlerimiz arasındaki ilişkiyi düzenleyerek bugünü, yani iletişim, beslenme ve reprodüksiyon gibi son derece önemli olan biyolojik fonksiyonları güvence altına almak için koku duyusu sayesinde yavaş yavaş evrilmiştir.” Reprodüktif görevde kokunun işlevini vurgulayan diğer bir tecrübe tüm yaşayan canlılar için geçerlidir: Cinsel hormonlara bağlı bazı moleküllerin kokularına olan duyarlılığımız normalden beş kat daha fazladır. İşte şimdiden koku duyusunun önemini gösteren bir ipucu ile karşı karşıyayız ama dahası da var. “Bizim” duyarlılığımız dediğim zaman, her şeyden önce kadınların duyarlılığını ima ediyorum, özellikle reprodüktif dönemlerinde olan kadınların. Erkeklerin koku moleküllerine olan duyarlılığı kadınların reprodüktif fonksiyonu üzerine harekete geçer. Bunun tam tersi de doğrulanabilir, ancak bu daha az bir oranda gerçekleşir. Kadınların salgıladığı cinsel hormonların seviyesi kendi çekim güçlerine bağlıdır. Bu noktada Napolyon’un Joséphine’e gelecekteki bir ziyaretinden önce yazdığı bir mektupta söylediği söz akla geliyor: “Sakın yıkanma…”. Demek ki bilimsel olarak, iki kişi arasında geçenler, dostumuz köpekler arasında geçenlere benziyor bir bakıma: Farkında olmaksızın birbirimizin kokusunu alırız; beynimiz olası genetik bir benzerlik ve yaşam tarzı açısından bir benzeşme konusunda tanıma kodları olarak iş gören bazı koku moleküllerini beklemektedir. Aşkın doğması için tek gerekli unsur bu değildir elbette, ama şüphesiz belirleyici bir etkendir.

Bir Cevap Yazın