Bilim İnsanları ve Kapitalizm

Evvelce bilim insanları, yönetimin denetimi olmaksızın, kendi araştırmalarını kendi değerlendirmelerine göre seçmek ve yürütmek özgürlüğüne sahipti. Yöneticiler, projeleri şirketin amaçlarına uymaları bakımından ve dolaylı olarak denetliyorlardı. Şimdi bilim insanlarının işi, araştırma fonların tahsisatıyla doğrudan denetleniyor. Bilim insanları fonlarını iş sahalarından sağlamak zorundalar. Eğer projeleri için fon bulamazlarsa başka projelere geçemezler. Yetersiz fona sahip bilim insanları daha fazla fonu olan bilim insanlarıyla çalışmak zorunda kalırlar. Bilim insanlarının projeler arası bu geçişleri sıklıkla kariyerlerini zedeler. Bu da gösterir ki, şimdiye kadar kariyerlerini oluşturmak üzere başardıkları şeyler artık uygun değildir ve çok az uzmanı oldukları bir projede çalışmak zorunda kalırlar. Sıklıkla üzerinde yıllardır çalıştıkları projeleri sonlandırmaya ve fonların yeterli olduğu bir alana geçmeye zorlanırlar. Bilim insanlarının belirli miktarda fonu arttırmak için pek çok projeye sahip olmaları gerekir. Genellikle bu projeler hiçbir ortak temaları olamaması bakımından birbirlerinde faklıdır. Başka deyişle, yeniden yapılanmayla birlikte bilim insanlarının çeşitli alanlara yönelmesi gerekmiştir; bu onların kariyerleri ve araştırmaların kalitesi açısından zararlıdır. Bir bilim insanı, projelerinin durumunu şöyle özetlemektedir: “ Bu noktada iki büyük iki küçük proje üstlenmem gerekti. Bunların birbirleriyle neredeyse hiç ilgilisi yok. Nasıl olur da bunlardan iyi bir iş çıkarabilirim?” Yeniden yapılanmadan önce araştırma yapmış olan bilim insanları ve mühendisler, şimdilerde zamanlarının büyük bölümünü projelerini pazarlamak için harcıyor. Yeniden yapılanmayla oluşan fon sağlama süreçleri bilim insanlarına, iş sahalarından fon sağlayabilmek için, pazarlamacı rolü oynamaya zorluyor. Kurumsal yeniden yapılanmayla araştırma fonları aşağı çekilmiştir. Bu, bilim insanlarına geçmişe kıyasla daha az teknisyen, daha az kaynak sağlandığı anlamına gelir. Bununla birlikte bir kurumsal Ar-Ge laboratuarında yürütülen projelerin sayısı aynı kalmaktadır. İş için daha az insan ve daha az ekipman bulunmasına rağmen bilim insanlarının iş yükünün azalması pek nadirdir. Sonuçta, bilim insanları sıklıkla yapılacak işlerin altında ezilirler ve yeterli kaynakları da yoktur.

Bir bilim insanı şöyle demektedir: “50 kişilik laboratuarımız 37 kişiye indirildi. Dolayısıyla her şeyi yapmak zorundayım.”

Yeniden yapılanmayla birlikte ödül sistemi de değişmiştir. Artık bilim insanları, kendi projeleri için finansal destek yaratırlarsa yöneticilerin takdirini kazanıyorlar; eskiden bunu sağlayan araştırmanın sonuçlarıydı. Özetleyecek olursak, kurumsal Ar- Ge laboratuarlarındaki yeniden yapılanmayla birlikte çalışma şartları ağırlaştığı için, bilim insanlarının proleterleştiği yollu Marksist sav kısmi dayanak bulmaktadır. Evvelce bilim insanları, yönetimin denetimi olmaksızın, kendi araştırmalarını kendi değerlendirmelerine göre seçmek ve yürütmek özgürlüğüne sahipti. Yöneticiler, projeleri şirketin amaçlarına uymaları bakımından ve dolaylı olarak denetliyorlardı. Şimdi bilim insanlarının işi, araştırma fonların tahsisatıyla doğrudan denetleniyor. Bilimciler, fon sağlamak adına, işlerini çeşitli yöneticilere ve/veya iş sahlarındaki yöneticilere sunmak zorunda. Bu fonlar, nihai olarak, bilim insanının hangi işi, nasıl yapacağını belirliyor. Bilim insanları yöneticilerin sahip olduğu otoriteye sahip değiller; projeler sunmak ve yöneticilerden fon sağlar sağlamaz gerçekleştirmek durumundalar. Yöneticilerin sahip olduğu fon dağıtma hakkı, Marksist terminolojiyi kullanacak olursak, kapitalist sınıfın tikel çıkarlarını savunma gücünü temsil ediyor. (Bu ve benzeri savlar aynı zamanda mühendislerin bağımsız çalışma oranlarındaki azalmayla da bir uyum içindedir) Endüstriyel bilimcilerin düşmekte olan statüsünden, onların proletaryanın bir parçası olduğu sonucunu çıkarabilir miyiz? Marksistler bilim insanlarını, tıpkı işçiler gibi üretim araçlarına sahip olmadıkları, ücret karşılığı çalıştıkları ve yönetimin temsil ettiği kapitalist çıkarlarla çatıştıkları için işçi sınıfı içinde görüyorlar. Öte yandan bilim insanları endüstriyel bağlamdaki ayrıcalıklı konumlarını kaybetseler de işçi sınıfıyla birleşecek bir konumda olmaktan çok uzaklar. Aşağıda, bilim insanları ve diğer işçiler arasındaki benzerlikler ve farklılıklara dair mülakat bulgularını sunuyoruz.

Bir Cevap Yazın