Türkiye’nin şu an için gıda ve giyim konusunda dünyadaki konumu ve Avrupa ile ABD’nin Türkiye’ye yaklaşımı ve Çin ekonomisi Hakkındaki Analiz.

Türkiye özellikle giyim sektöründü dünyanın ilk 5 ülkesinden biridir. Giyimde büyük markalarımız olmasa da, ihracat olarak farklı farklı küçük markalarla satış yapıyoruz. Spiker de bunu kastetmiş. Türk giyim ürünleri sadece Yunanistan değil, Avrupa hatta dünyanın birçok ülkesine ihraç ediliyor. Moğolistanlı bir arkadaşım var. Giyim ürünleri satıyor. Sosyal medya hesaplarından reklamını yaparken, herhangi bir marka veya isimle değil direkt Türkiye üretimi diye reklamını yapıyor.
Et konusunda.. Türkiye’nin gerçekte hayvan üretimi ve et tüketimi konusunda sıkıntısı yok. Fazlasıyla yetecek kadar hayvan var. İthal edilen hayvanlar ise, genelde iç piyasada artan et fiyatlarını dengelemek amacıyla ya da McDonalds gibi yabancı markaların Türkiye’de sattığı küçük veya büyükbaş hayvanlarla ilgili ithal etmesinden kaynaklı.
Tahıl olarak da, Türkiye’nin hiçbir sıkıntısı yok. Türkiye’de üretilen tahıl bize yetip artıyor. Ama belki ürettiğimiz kadar, belki daha fazlası kadar daha tahıl ithal ediyoruz başka ülkelerden, bu doğrudur. Niye ithal ediyoruz konusuna gelirsek. Türkiye’den özellikle Ortadoğu’daki Arap ülkelerine ve Avrupa ülkelerine tahıldan yapılmış makarna gibi ürün satışı çok fazla. Atıyorum, Rusya’dan buğdayın kilosunu 10 TL’den alıyorsak, bunu makarna yapıp 20-30 TL’ye başka ülkelere satıyoruz.
Karabağ Savaşı sırasında, Ermenilerin Türk ürünlerine yönelik boykot kararı vardı. Hatta, şaka yollu, “boykot uygularlarsa, aç kalırlar” tarzı yorum yapanlar olmuştu. Evet, Ermenistan’ın bile, Karabağ Savaşı öncesi Türkiye ile sınırları kapalı, hava ulaşımı olmamasına rağmen, özellikle Gürcistan üzerinden Türk gıda, tekstil vb ürünler alıyorlardı.
Türkiye’nin tekstil ve gıda gibi birim maliyeti düşük üretim ile ilgili sorunu yok. Aksine, bunlarda kendimize yettiğimiz gibi, fazlasını da ihraç ediyoruz. Türkiye’nin asıl sorunu, birim maliyeti düşük sebze, tekstil, gıda gibi ürün ihraç ederken, yani satarken.. Birim maliyeti yüksek olan makina, beyaz eşya, doğalgaz, petrol gibi ürünlerde çok fazla dışa bağımlı olmak gibi sorunumuz var. Ve bu yüzden, Türkiye’nin dış ticareti açık veriyor. Bu açıkta, özellikle petrol ve doğalgazın etkisi çok büyük.
Karadeniz’de doğalgaz bulunduğu, 2023’te de ev ve işyerlerinde kullanıma sunulacağı açıklanmıştı. Son 1 aydır da, İtalyan firması tarafından deniz altına doğalgaz boruları döşeniyor. Bulunan doğalgazın 15-20 yıllık Türkiye’ye yetecek kadar olduğu açıklandı. Türkiye, bu 15-20 yıllık süreçte, kendi doğalgazını kullanmaya başladığı zaman, bırakın başka ülkelere doğalgaz satmayı, kendi ürettiğimizi kullandığımız zaman, Rusya ve diğer ülkelerden doğalgaz alımını epey azaltırsak, dış cari açık 5-10 yıla kalmaz kapanır. Hele hele, yeni doğalgaz rezerv alanlarının da bulunması ile, Ukrayna-Rusya savaşı sonrası Avrupa’nın yaşadığı doğalgaz ve petrol sıkıntısını da göz önüne alırsak, kendi bulduğumuz doğalgazı Avrupa ülkelerine satmamız halinde cari fazla bile veririz.
Evet, sebze, meyve, tekstil ve gıda gibi birim maliyeti düşük ürünler de üretmemiz şart. Ama bunları ihraç etmek de elbet önemli. Ama en önemlisi, birim maliyeti yüksek ürün ihraç etmektir. Beyaz eşyada ve lisans hakları başka ülkelere ait olsa da, Türkiye’de üretilip özellikle Avrupa ülkelerine sattığımız otomotiv ürünlerinde birim maliyeti yüksek ihracat yapıyoruz. Bunların yanına, özellikle son 10-15 yıllık süreçte yakalanan başarı ile Helikopter, Gemi, SİHA, Füze gibi askeri ürünleri de ekledik. Bu birim maliyeti yüksek üretim ağına, doğalgazı da eklersek, Türkiye ekonomi 5-10 yıla kalmaz toparlanır.
Tabi, çevremizdeki savaşlar, terör olayları en önemlisi ABD ile yaşanabilecek S-400 ve Rahip olayından çok daha büyük bir kriz yaşamazsak. Ki, ABD dahil batılı ülkeler, yani kendilerinden başka ülkeleri sömüren, en önemlisi siyasi, ekonomik ve askeri olarak diğer ülkelere hakim olma, hegomonya kurma peşinde olan ülkeler, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin büyümesini istemezler.
Çin de, normalde BM, İMF gibi örgütlere göre Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler kategorisindedir. Gerçekte ise, Çin ekonomisi şu an ABD’nin ardından dünyanın en büyük ikinci ekonomisidir. Ama en dikkat çekici nokta ise ülkelerin sahip olduğu ABD Doları olarak Çin’in rezervinin ABD’yi yani kendi para birimi ABD Doları olan ABD’yi geçmek üzere olduğu söyleniyor.
Çin ile ABD arasındaki ticaret savaşının sebebi de, ABD’nin Çin’in ekonomik olarak büyümesini, İpek Yolu dahil özellikle Avrupa ve Afrika’ya doğru yayılmacı politika izlemesinin önüne geçmek. Çünkü, Çin’in büyümesi, hem ABD hem de NATO ve Avrupa ülkelerinin siyasi, askeri ve ekonomik olarak tehdit eder. Çin kadar olmasa da Türkiye’nin de ekonomik olarak, askeri olarak, ve nüfuz yani etki alanı olarak büyümesini ABD ve batılı ülkeler istemezler. Osmanlı’nın Viyana kapılarına dayanması, halen Avrupa ülkelerinin çoğunda kara veba gibi akıllarındadır. Rusların Ukrayna üzerinden Avrupa’yı tehdit etmesinden sonra, Avrupa için en büyük korku, Türkiye korkusudur.
Kaynak: Sinan Köroğlu http://www.youtube.com/user/bolumuz/featured