Legolas Orman Diyarı Kuyutorman’da bir Sindar elfiydi. Kuyutorman’ın kralı Thranduil’in oğluydu. Aslında hayatının önemli bir bölümü Elf’leri temsilen katıldığı Yüzük Kardeşliği’nde ve Yüzük Savaşları’nın etrafında şekillenmiştir. Legolas keskin gözleri, keskin kulakları, keskin nişancılığı ve diğer birçok Elf maharetleriyle Kardeşliğe büyük hizmet sunmuştur.

Legolas’ı ünlü yapan bir diğer şey de Cüce Gimli’yle olan efsanevi dostluğudur. Sadece bu iki ırk arasındaki ender bir dostluk değildi bu. Aynı zamanda babası Thranduil’in Gimli’nin babası Gloin ve kafilesine takındığı kaba tutuma karşı bir dostluktu bu.
Legolas Elf Kral’ı Thranduil’in oğlu ve Kuyutorman’ın prensiydi. Fakat Üçüncü Çağ öncesinde de sonrasında da bu konuma pek uzak gibi gözüküyordu. Çünkü hayatı giderek Kuyutorman’dan uzaklaşıyordu.
Yüzük Savaşı sürerken Kuyutorman’ın elfleri Gollum’u esir olarak tutuyordu. Fakat o bir yolunu bulup firar etti. Babası Gandalf’a olanları anlatması için Legolas’ı Ayrıkvadiye gönderdi. Legolas Ayrıkvadi’de Elrond’un Divanı’nda konuştu ve haberleri iletti. Legolas Divan’ın geri kalanında neredeyse hiç konuşmadı. Divan onu Yüzük Kardeşliği’ne seçti. Bu yazgısı hayatını tamamen değiştirecekti.
İlk başlarda kafile tek sıra halinde yürürdü ve Legolas keskin görüşüyle arkada yer alırdı. Fakat Çoban Püskülü Eregion’a geldiklerinde kafilenin başına geçti. Çünkü orada kayaların ve taşların elflere yaktıkları ağıtları duyabilen tek kişi oydu.
Caradhras’a geldiklerinde Legolas diğerlerinin bata çıka zorlukla yürüdüğü karın üzerinde rahatlıkla yürüyebiliyordu. Dönmeye karar verdiklerinde içlerinden en güçlüleri yolu açmak için öne atıldılar. Boromir ve Aragorn karın içinde adeta yüzer gibi ilerlemeye ve gruba yol açmaya çalışıyorlardı. Legolas ise dudaklarında hafif bir tebessümle onları izledi. Sonra diğerlerine dönüp şöyle dedi: ”En güçlü olan bir yol bulmalı mı demiştiniz? Ama ben derim ki: Sabanı rençpere bırakın ama yüzmek için bir su samuru seçin, otların, yaprakların ve karın üzerinden uçar gibi koşmak için ise bir elf”. Sonra rüzgar gibi fırlayarak karla boğuşan Aragorn ve Boromir’i geçti ve güvenli bir geri dönüş için yol buldu.

Kafile Moria’ya girmeye kara verdi. Legolas karanlıkta en iyi görenlerinden olsa da mağaralar pek de ona göre değildi. Fakat bu görevde de başarısızlık göstermedi aksine pek çok yararı oldu. Gimli gitmekten vazgeçse de Legolas onu zorlayarak Balin’in Mezarı’nı bulacakları Mazarbul Salonları’na götürdü. Böylece Fundin oğlu Balin’in vefatını öğrendiler. Gimli bu olaya çok üzüldü. Ayrıca Durin’in Felaket’i olan Balrog’u ilk farkeden ve korkusunu ilk belli eden de Legolas’tı. Burada büyücü karanlığa düşünce kardeşlik değişik bir yola düşmüş oldu.
Lothlorien’e gitmek için en heveslileri Legolas’dı. Fakat bir yandan Gandalf’ın yası tutuluyordu. Boromir ve Gimli bu ormana girmekle yanlış yaptıklarını şimdiye kadar girdikleri tüm yollarda çeşitli kötülüklerle karşılaştıklarını ve bunun da onlardan farklı olmayacağını düşünüyorlardı. Fakat Legolas bu diyarda kendi kanından birinden zarar görmeyeceğini iyi biliyordu. Onları Nimrodel nehrine götürdü. Bu nehrin suyunda yıkananların tüm yorgunluğu gider. Burada dinlendiler ve Legolas onlara Nimrodel adında ve bu nehre adını veren sevgilisine kavuşamayan bir elf kızının hikayesini anlattı. Onlara birde Nimrodel’in Şarkısı’nı okudu. Oradan ayrıldılar ve ormanın derinliklerine doğru giderken aniden bir ses duydular. ”Daro!” diyordu ses emreder bir tonla. Hepsi birden kaskatı kesildiler ve çok korktular. Legolas diğerlerine kıpırdamamaları gerektiğini söyledi. Bu sefer kahkahalar yükseldi. Sonra başka berrak bir ses Batı Lisanından çok farklı bir lisanda bir şeyler söyledi. Legolas aynı lisanda cevap verdi. Merry “Kim bunlar? Neye gülüyorlar?” dedi. Legolas: “Elfler. Ve diyorlar ki o kadar derin soluyormuşsunuz ki karanlıkta bile vurabilirlermiş. Fakat korkmanıza gerek yok.” dedi. Sonrasında Haldir ile görüştüler fakat cüceyi pek hoş karşılamadıkları kesindi. Sadece gözleri bağlı olmak şartıyla ormanın içinden geçmesine izin verdiler. Fakat bu karardan haberi olmadığı için duyduğu an elini baltasına attı. Ve cüce inadını en güzel örneğiyle sergiledi Gimli. Aragorn bir gerginlik çıkmaması için tüm kafilenin gözlerinin bağlanmasını istedi. Bu sefer de Legolas homurdandı ama mecburen gruba uydu.
Lothlorien’de geçen zaman içinde Legolas ve Gimli’nin dostluğu iyice kuvvetlendi. Belki bunda Ormanın Hanımı Galadriel’in Gimli üzerine yaptığı akıl oyunları da etkili olmuştu. Legolas Lothlorien’den tıpkı Galadhrimlerin kullandığı gibi bir yay ve ok kılıfı alarak ayrıldı.
Anduin’de orklar tarafından pusuya düşürüldüklerinde Legolas karanlıkta ustaca bir atış yaparak bir Fellbeast’i çığlıklar içinde yere indirdi. Amon Hen’deki pusuda birçok Uruk-Hai öldürdü. Ve artık kardeşlik bozulduğunda Boromir için ağıtlar yaktı. Sonrasında Legolas Aragorn’a birçok yardımda bulundu. Uruk-Hai birliğini izlerken gözleri birçok fersah ötesini gördü.
Legolas Gimli’nin her zaman yanında durdu. Hatta kibirli Eomer ile de yüz yüze geldi ve cüceyi incitmesi halinde onu öldürmekle tehdit etti. Fangorn Ormanı’na giden yolda Gimli’yle beraber at bindiler. Fakat Legolas ormana girmekte çok gönülsüzdü. Çünkü Onodrim hikayelerinde ormanın güvenli olduğuna dair bilgiler bulmamıştı. Gecenin zifiri karanlığında atların yok olduğunu ilk o farketti. Ve Aragorn’a değişik yaratık sesleri duyduğunu söyledi. Aragorn da farketmişti.
Fangorn Ormanı’nın derinliklerine doğru Legolas bir tepeden bakarken yaşlı bir adam silüeti gördü. Diğerlerini de ağacın tepesine çıkararak onlara gösterdi. Önce bunun Saruman olduğunu düşündüler ve silahlarına davrandılar. Ama Aragorn yaşlı bir adamı Saruman zannedip vurmalarından korkarak onlara silahlarını bırakmalarını ve emin olana kadar dokunmamalarını söyledi. Yaşlı adam tam altlarına kadar geldi ve miğferinden yüzü görünmüyordu. Bir süre etrafa bakındıktan sonra sessizliği bozdu ve ”Ne hoş bir tesadüf dostlarım.” dedi. Şaşırdılar, yaşlı adam yanlarına kadar çıktı ve onların kendisini farketmesine izin vermeden bir ışık parıltısı parladı üzerinde onları sorguya çeker gibi sorular sordu. Hobbitler hakkında birkaç şey söyledi. Bunlar olurken Aragorn Legolas ve Gimli’nin üzerine bir büyü çökmüş gibiydi hareket edemediler. Üzerindeki ışık parıltısı kalkıp da beyaz giysisi ortaya çıktığında hepsi onu Saruman zannedip üstüne atladılar fakat büyücü hepsinden büyüleriyle kurtulup Legolas’ın havada çınlayan okunu da şimşekten bir alev içinde kaybetti. Legolas birden haykırdı ”Mithrandir!”. Gandalf ”Ne hoş bir tesadüf diyorum yeniden Legolas.”
Legolas Gandalf’a hobbitler ve kendi hakkında sorular sordu. Ordan nasıl kaçtığını anlatmasını istedi. Gandalf olanları anlattıktan sonra herbiri için Galadriel’den getirdiği mesajları iletti. Legolas için mesaj şuydu:
”Legolas Yeşilyaprak, uzun süre yaşadın
Yaprakların altında keyfince. Ama denizden sakın!
Martının çığlını duyarsan bir gün kıyıda
Gönlün dinlenmez bir daha ormanlarda ”
Gimli Eomer’in atına binmek istemedi ve Legolas onu memnuniyetle taşıdı. Birlikte Eomer’in yanında savaştılar. Eomer ”Solumda Legolas, sağımda Aragorn oldukça kimse karşımda durmaya cesaret edemez.” demişti.
Legolas Miğfer Dibi’nde savaş arifesindeyken çok hoşnutsuzdu. Kuyutorman okçularından yüz tane olsaydı hoşnut olabilirdi fakat sadece Rohirrim arasından birkaç birlik okçu vardı. Savaş başlarında 20 düşman vuran Legolas Orthanc Ateşi’yle surların patlatılmasından sonra okları tamamen bitmişti. Hatta son okuyla Aragorn’u zor bir durumdan kurtardı.
Aragorn Ölülerin Yolu’na gittiğinde Legolas her zamanki gibi yanındaydı. Ölülerin Kapısı’na geldiklerinde herkesin içinde bir korku vardı. Fakat biri hariç. Tolkien burada şöyle der: ”Bölük durdu; içlerinde cesareti kırılmamış olan bir yürek dahi yoktu; belki insanların hayaletlerinden korkmayan Legolas’ın yüreği hariç.”

Pelennor Çayırları Savaşı’nda dostlarının yanında savaştı ve zafere katkıda bulundu. Son kez dostlarıyla beraber Morannon Savaşı için at sürdü ve Barad-dur’un düşüşüne şahit oldu. Frodo ve Samwise’ın onuruna verilen Cormallen Çayırı’ndaki törene ve Elessar’ın taç giyme törenine katıldıktan sonra bir süre Minas Tirith’de kaldı. Orman elfleriyle birlikte Ithilien’i eskisi gibi yeşil ormanlarına kavuşturdular.
Aragorn’nun ölümünden sonra Legolas rivayetlere göre cüce Gimli’yle Batı’ya Ölmeyen Diyar’a doğru yelken açmıştır.