Batlamyus’un coğrafya eseri veya rehberi (geographice hyphegesis) hemen hemen Almagest kadar önemlidir.Tıpkı Almagest’in bütün matematiksel astronomiyi kapsaması gibi, bu kitap da bütün matematiksel coğrafyayı kapsamaktaydı ve bu bilimi, Almagest’in astronomiyi etkilediği derinlikte ve onun tutunduğu süre kadar etkilemişti. En azından on dört asır boyunca Almagest astronominin standart kitabı veya diyelim İncil’i iken, Coğrafya da coğrafya biliminin İncil’i olmuştu. Batlamyus’un ismi, coğrafyacılar için coğrafya, astronomlar içinse astronomi demekti.

Coğrafya, Almagest’ten sonra, demek ki 150’den sonra telif edildi. Sekiz kitaba taksim edilmişti ve matematiksel coğrafya ile haritaların dakik bir şekilde çizilebilmesi için gerekli olan bilgilere tahsis edilmişti. Bu eserdeki malumat, esasen Eratostenes’ten, Hiparkos’tan, Strabon’dan (M.Ö. I-2) ve hepsinden de önemlisi Batlamyus’un bir taraftan övdüğü diğer taraftan yerdiği Surlu Marinos’tan (II-1) derlenmişti.
Marinos’u, sadece, I.Kitab’ın 5’inci bölümünde çok dokunaklı bir biçimde kendisini takdir eden ve birçok kez ondan bahseden Batlamyus sayesinde tanıyoruz; Batlamyus’un Marinos’u, onunla fikren uyuşmadığı anlarda bile tarafsızca aktardığından emin olabiliriz. Batlamyus’un Marinos’la ilişkisi, onun Hiparkos’la olan ilişkisine çok fazla benzer; aralarındaki en büyük fark, Hiparkos Batlamyus’a üç asırlık bir mesafedeyken, Marinos’un nisbeten çok kısa bir süre önce yaşamış olmasıdır.
Batlamyus, seleflerinin ve kendisinin coğrafya sahasına ilişkin katkılarını birleştirdi ve böylece coğrafya hakkındaki ilk genel incelemeyi oluşturmuş oldu. Strabon ve Plinius’un ilgilendiği fizikî ve beşerî coğrafyayla ilgilenmedi ve kendisini ilgilendirmeyen konularla uğraşmadığı için onu kınamak doğru değildir.
I.Kitap, Dünya’nın ve bilinen Dünya’nın büyüklüğü, kartografik izdüşüm yöntemleri vb. gibi genel konuları tartışır. II.Kitap’tan itibaren VII.Kitab’a kadar, Batlamyus, yeterince iyi tanıdığı memleketlerdeki önemli yerlerin enlem ve boylamlarını vermek suretiyle Dünya’nın muntazam tasvirlerini yapar. Batlamyus (veya Marinos), bizim anladığımız manada, yani bir başlangıç dairesine enlemsel veya boylamsal uzaklık anlamında enlem ve boylamlardan (mecos ve platos) bahseden ilk bilgindi. Yaklaşık 8000 bölge, “önemli kentler” (poleis episemoi), nehirler vb. liste halinde verilir. Söz konusu bölgeleri iyi bilen bilim adamlarının yapmış oldukları çok sayıdaki araştırmalara rağmen, bu bölgelerden çoğunun tanınması, imkansız olmasa bile oldukça güçtür. Batlamyus’un tasvir etmeye çalıştığı Dünya, kabaca 200 G’den 650 K’ye ve en batıdaki Kanarya Adaları’ndan onun takriben 180 derece doğusundaki bölgelere kadar uzanmaktaydı. Bu tablolar, her parçası hakikî enlem ve boylamına uygun olarak konuşlandırılmış olan haritaların çizilmesini mümkün kılıyordu; bu haritalar muhtemelen eserin eski nüshalarında mevcuttu. Çünkü, astronomik bilgiler ihtiva eden ve bir nevi sondeyiş mahiyetinde olan VIII. Kitap’ta bunlara belirgin atıflar vardır. Günümüze ulaşmış olan en eski nüshalar, oldukça geç bir döneme, mesela on üçüncü yüzyıla aittir; fakat Batlamyus ve Marinos’a kadar uzanan bir geleneği temsil eder.
Batlamyus’un amaçları mükemmeldi ama bunların gerçekleştirilmesi hiç de mükemmel değildi. Kusursuz bir haritanın çizilebilmesi için, bir kimsenin ilkin bir meridyenler ve paraleller ağı hazırlaması gerektiğine inanmakta haklıydı ve onun izdüşüm yöntemi, Marinos’unkinden belirgin bir şekilde daha üstündü. Bu ağ hazırlandığı zaman, koordinatları bilinen mümkün olduğunca çok sayıdaki yeri bunun üstüne kolayca işaretlemek olanaklıydı. Buraya kadar her şey iyiydi ama bu koordinatlar, ancak astronomik yöntemlerle yerleştirilmiş olsaydı, harita doğru olabilecekti. Maalesef, enlemlerden pek azı doğru olarak belirlendiği halde, boylamlardan hiçbiri belirlenememişti (belirlenmesi imkanı da yoktu). Batlamyus, koordinatları, parakete hesaplarına, yolculuk rehberlerine, seyyahların hikayelerine ve az sayıdaki bilimsel gözlemlere dayanarak hesaplamıştı. Onun izdüşüm teorisi, bununla elde edilen malumattan çok daha iyiydi. Yer’in büyüklüğü hakkındaki tahmini yanlış ve başlangıç meridyeni ise ihtilaflı olduğu için, kurmuş olduğu ağ da yetersizdi.
Merkezî enlem düzeyi, bugünkü 36 derece (K) enlemine (Cebel-i Tarık-Rodos hattına) karşılık geliyordu ve kullanışlıydı. Başlangıç meridyeni ise, Fortunate Adaları (Kanarya ve Maderia Adaları) boyunca çizilmişti ve bütün boylamlar, sadece 0 derecenin Doğu yakası üzerinde uzanmaktaydı. Maalesef, bu ilk meridyenin anakarayla münasebeti çok yanlıştı. Batlamyus, Yer’in büyüklüğü meselesinde, Poseidonios’un (M.Ö.I-1) tahminini, Eratostenes’in (M.Ö. III-2) çok daha doğru olan tahminine tercih etmişti. Avrasya kıtasının uzunluğu hakkındaki tahmini çok abartılıydı ve bu uzunluk 130 derece yerine 180 derece alınmıştı. Bu durum, neticede, Kolomb’un ve gemi ile Dünya’yı dolaşan daha önceki seyyahların ümitlerini arttıracaktı ama coğrafî yönden tatmin edici değildi.
Dünya’nın bilinmeyen kısımları hakkındaki görüşlerini eleştirmenin pek fazla bir anlamı yoktur; çünkü bu tip görüşler değersiz birer tahmin olmaktan daha öteye gidemez. Örneğin, kuşatan okyanus inancını reddetmesi, bunun daha önceki coğrafyacılar tarafından benimsenmesinden daha keyfî değildi.
Günümüze değin ulaşan yazmaların en eskileri, pek çok yüzyıl sonrasına ait olduğu için, Yunanca bir metne dayanan her gelenek daima şüphelere açıktır. Coğrafya örneğinde, edebî gelenekle kartografik gelenek gibi birbirleriyle uyuşabilmiş veya uyuşamamış iki geleneğin göz önünde bulundurulması zorunluluğu güçlükleri daha da arttırmıştır. Ben, en büyük bilginlerden birinin, hayatının büyük bir kısmını bu konuya hasretmiş olan Society of Jesus’tan Peder Joseph Fischer’in ulaştığı – en eski yazmalar (bunlardan hiçbirisi on üçüncü yüzyıldan daha öncesine gitmez, yani kayıp olan orjinal nüshalardan on bir yüzyıl sonrasına aittirler) içinde bize kadar ulaşmış olan haritaların, metinlerine varıncaya değin Batlamyus’a veya Marinos’a (bu ikisi arasında ayrım yapmak hemen hemen imkansızdır) kadar geri gittiği gibi – sonuçları kabul etmek istiyorum. Batlamyus’un asıl maksadı bir Dünya haritası yapmaktı; bunu ve İskenderiyeli Agathodaimon veya diğerleri tarafından çizilen sonraki haritaları yapmaya muvaffak olamamıştı, ama tabloların ihtiva ettiği verilerin çizgisel tasvirlerini yapabilmişti. Kesin bilgi, içinde herhangi bir şüphe barındırmaz, fakat Bagrow’un aşırı tenkitçiliğinden çok Peder Fischer’in kendinden emin tavrına iştirak etmeyi tercih ederim.
Batlamyuscu haritalar üzerinde, meridyenler 5 derecelik aralıklarla çizilir ve buna göre numaralandırılır; fakat paraleller (çeyrek saatlik aralıklarla) en uzun günün süresine uygun olarak yerleştirilir. Coğrafya’da (I,23), enlemlere karşılık gelen gün uzunluklarını veren bir tablo mevcuttur. Geleneğin bu kısmı, en uzun günün ortalama süresi birinden diğerine yarım saatte bir farklılaştığı için birbirlerinden belirli uzaklıklarda bulunan Yer yüzeyi kuşakları anlamında Eratostenesci climata (iklim) kavramına değin geri gider. Bu şekilde yedi iklim vardır; çünkü, en uzun günü on üç saat olan Meroe’den (Nubia’dadır; enlemi 170 K’dir) on altı saat olan Borysthenes’e (Dinyeper) kadar uzanan bilinen Dünya’da daha fazlası için yer yoktur.
Batlamyus bilgisinin noksanlığının ve belirsizliğinin farkındaydı; fakat bilinen her yerin kesin enlem ve boylamını bildirmek maksadıyla hazırlanmış olan tablolar, ruhsat verilenden çok daha kesin bir izlenim uyandırmaktaydı ve onun takipçilerinin, bu rakamların doğruluğu konusundaki varsayımları birçok hatanın nedeni olmuştu.
Coğrafya’da anlatılan Dünya tasavvuru oldukça hatalıdır, ama yine de bu eserin büyüklüğü ve farklılığı insanı hayretlere düşürmektedir. Örneğin, ekvatoral Afrika’yla, Yukarı Nil’le ve ekvatoral dağlarla (Lunae Mons, Coğrafya IV, 8) ilgili olan malumatı düşünün. Eğer bu konudaki tartışmaların, son yüzyılın üçüncü çeyreği gibi oldukça geç bir döneme kadar sürdüğü hatırlanırsa, bu tasavvur daha da müstesna bir kimliğe bürünür.
Kaynak: Antik Bilim ve Modern Uygarlık George Satron
Batlamyus ve Fatih Sultan Mehmet

Kitâbü’l-Coġrafya fi’l-maʿmûre mine’l-arż. Geographike Hyphegesis (coğrafya kılavuzu) adıyla da anılan dünyaca ünlü bu eser yedi veya sekiz bölümden ibarettir. Kitabın en önemli özelliklerinden biri, coğrafyayı ilmî metotla ele alışı ve matematiksel coğrafya kavramına yer verişidir. Batlamyus, o gün için bilinen dünyanın önemli merkezlerinin harita üzerinde yerlerini göstermiş ve bunların enlem ve boylamlarını belirtmiştir. Ayrıca konuyu coğrafya ve topografya başlığı altında iki ayrı bölüm halinde ele alması da coğrafya ilmi açısından önemli bir gelişme sayılmaktadır. Batlamyus’tan üç asır önce yaşamış olan Hipparkhos, ciddi bir haritanın yapılabilmesi için yeryüzündeki önemli noktaların enlem ve boylamlarının bilinmesi gerektiğine dikkat çekiyordu. İşte bunu başaran Batlamyus olmuştur. Gerçi o kendisinden önce yaşamış olan Sûrlu Marinos’un çalışmalarından büyük ölçüde faydalanmışsa da -birkaç fragmentin dışında- Marinos’un çalışmaları günümüze intikal etmemiştir. Bundan dolayı Batlamyus’un eserindeki bilgilerin ne ölçüde kendisine ait olduğunu kestirmek zordur. Eseri Arapça’ya filozof Kindî tercüme ettirmiş, fakat tercümeden istenen sonuç elde edilemeyince daha sonra bu işi Sâbit b. Kurre başarmıştır (bk. İbnü’n-Nedîm, s. 328).
Fatih, Batlamyus’un “Geographia” adlı eserinin tercüme edilmesini ve bu eserden hareketle bir dünya haritası hazırlanması emretmişti.