
Maymunbilim, maymunların ve maymun benzeri canlıların incelenmesine verilen yeni bir addır. İncelemeler, yeni değildir. Darwin’in insan türünün kökeninin maymunlar olduğunu ortaya koyduğu günlerden beri belli ölçüde süregitmektedir. Primatoloji (Maymunbilim) sözcüğü, bu hayvanların davranışları konusundaki bilgilerin birden çoğalması üzerine, l 960’ların başlarında kullanılmaya başlanmıştır. Hızlanan bu ilgi akışı, yer yer ikisiyle de çakışan eğilimleri saymazsak iki ana yönde ilerledi. Bir yanda, laboratuvar örnekleri üzerinde yapılan deneysel araştırmaların, biyokimya, tıp, fizyoloji, ruhbilim, vb. için yararlı bilgiler sağlayacağı umuluyordu. Diğer yanda. yabanıl alanlarda maymunlar üzerinde yapılan araştırmaların, maymun yaşantısının daha iyi anlaşılmasıyla insan davranışı konusuna ışık tutması bekleniyordu. Bu tür gözlemler, insanbilimcilerle, genellikle “insan bilimi” diye anılan ve işe, zorunlu olarak maymundan insana geçişle başlamak durumunda olan bilim dallarında uğraşanlar için büyük bir hizmet sayılacaktı. Ne yazık ki maymunbilim, büyük güçlükler arasında dünyaya gelmişti. İnsanların, yabanıl hayvanların eski yerleşme yerlerine sürekli olarak tırmanmaları, dünyadaki “yabanıl” hayvan sayısını azaltmıştı; özgür dolaşan hayvanlar, büyük çiftliklere ya da yerlilerin yerleşme yerlerine tıkılmıştı. Kimileri bir araya toplanmaları, kimileri de insanlarla ilişkide bulunmaları nedeniyle, tüm yabanıl hayvanlar şu ya da bu ölçüde değişmiş bulunuyordu. Uygulamayla ilgili bu sorunların yanı sıra, insanbilimi etkileyen ve yeni doğmakta olan maymunbilime gölgesini düşüren kuramsal sorunlarla birlikte, kuramların ciddi ölçüde çarpıtılması sorunu da vardı. On dokuzuncu yüzyılda bu bilim dalını kuranların evrimci yöntemine karşı olan yirminci yüzyıl insanbiliıncilerinin büyük bir çoğunluğu, kendi bilim dallarındaki geniş kapsamlı kuramsal yaklaşımların yerine, inceledikleri canlıların yaşadıkları yerlerde yapılan tanımlayıcı incelemeleri değerlendirmeye çoktan başlamışlardı.
Çoğu maymunbiliımciler. aynı dar ampirik yolu izliyor, yürüdükleri yolda karşılarına çıkan genel kuramlara yan çiziyor, çalışmalarını. değişik maymun türleri üzerinde yapılan özgün incelemelerle sınırlandırıyorlardı. Görgüye dayanan incelemeler. her bilimin gelişmesi için gereklidir; öne sürülen bir savı desteklemek. onaylamak ya da geçersiz kılmak için gerekli kanıtları sağlarlar. Ancak bunlar, bir dizgeye dayalı kuramsal bir görüşün yerine geçirilemezler. Altınann’ın belirttiği üzere, “Maymunlarla ilgili yerel-gözlemsel araştırmaların şu sıralarda büyük ölçüde artması, yalnızca görgüye dayanan ampirik çalışmaların. kuramsal çalışmalara göre aşırı ölçüde hızla gelişmesi tehlikesini doğurmaktadır. Bilim ahlakı, herkesçe bilinmektedir: gözlemsel ve kuramsal çalışına koşut olarak ilerlemelidir.” 1 İnsanların maymunlardan türediğini kuramsal olarak ortaya koymak için evrimci yöntemi izlemek kaçınılmazdır. Bu yaklaşımdan kaçınan ımaymunbilimciler, çağdaş maymunlarla, eski çağlarda yaşayan maymunların aynı olduğu yolunda bir yanlış izlenimi kolayca verebilir. Bir milyon yıl önce, çok az sayıda insanın var olduğu dönemde. dünya, çok sayıda maymun da içinde olmak üzere, kalabalık bir yabanıl hayvan nüfusuyla doll\ydu. Bugün bu oran ağır biçimde tersine dönmüştür. Dünyada aşağı yukarı dört milyar insan var. Yabanıl hayvanlarsa. sayıca öylesine azaldı ve uygarlık onlan öylesine içine aldı ki, bunların büyük bir çoğunluğu yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan türler kategorisine girmektedir. Günümüze dek kalabilmiş birkaç maymun türünün davranışlarını değil insanların, kendi hayvan atalarınınkilerle bir tutmak bile biliındışı olacaktır. 1Stuart A. Altmann, Social Commımicatioıı Amoııg Primates (Maymunlarda Toplumsal Haberleşme), s. 375-76. Bazı bilim adamları. ilgilileri bu yanlışlara karşı uyardı. örneğin, Washbum ve Hamburg’un ortaklaşa kaleme aldığı bir bildiride, “Davranışların evriminin incelenmesinde temel sorun, çağdaş maymun ve gerçek-maymunların, insanın ataları olan maymunlardan olmamasından kaynaklanmaktadır,” demekteler. Ayrıca, evrimci yaklaşım yerine yerel alanlarda yapılan gözlem ve araştırmaları koymanın ya da hayvanları incelemeyi. “doğrudan doğruya insanı incelemek” olgusunun yerine geçirmenin tehlikeleri konusunda bilim adamlarını uyardılar. Bir meslektaşlarına yazdıkları mektupta, Simpson’ın 1964’deki şu sözü yer almaktaydı: “Darwin öncesine dönmeyelim. “
Kaynak: Bilim Ve Cinsiyet Ayrımı
One comment