Atık Kavramı ve Atıkların Bertarafına İlişkin Mevzuat

İnsanların hayat standartlarının yükselmesi ile birlikte, ihtiyaç duyulan hizmet ve ürün listesinin de arttığı çağımızda, sosyal, ekonomik, teknolojik ve endüstriyel gelişmelerle bu ihtiyaçlar giderilmeye çalışılmaktadır. Sanayileşmenin hızlanması, nüfusun ve ihtiyaçların da artışı, tüketimin daha da artmasına neden olmaktadır. Dünya üzerindeki doğal kaynakların, dengeli kullanılması sırasında ve sonrasında doğayı koruma ilkelerine uyulması şartı ile insanlığın ihtiyaçlarına yeteceğini söylemek mümkündür. Bizlere miras olarak bırakılan çevrenin kullanılırken korunmasını sağlamak, ekolojik dengenin bozulmasını engeller. Belirli miktarlardaki atıklar, ekosistem tarafından birkaç yılda veya atıkların özelliklerine göre daha uzun sürede doğal olarak yok edilebilmektedir. Fakat atıkların çevrede kendi kendine yok olamayacak kadar zehirli, kalıcı ve miktarlarının çok fazla olması ekosistemin temizleme kapasitesini aşmakta ve ekosistemin bozulmasına neden olmaktadır (Şekil 1.3).

Günlük hayatta insanların yaşadıkları her alanda tüketim sırasında ve sonrasında oluşan organik çöpler, işe yaramayacak özellikteki ambalaj atıkları, kâğıt, karton, cam, metal, plastik gibi katı maddeler ile yaşam faaliyetleri için gerekli olan suyun kullanımı sonrasında oluşan atık su, insan ve hayvanların vücutlarından atılan metabolik artık maddeler atık olarak tanımlanabilir. Diğer yandan sağlık, gıda, tekstil, boya, kimya, otomotiv, maden, demir-çelik, döküm, deniz ve petrol sanayi gibi birçok sektörde faaliyet gösteren işletmelerin hizmet verirken veya ürün üretirken çıkarmış oldukları kimyasal, fiziksel ve mikrobiyolojik içerikleri ile bırakıldıkları ortamlara zarar verebilen katı, sıvı veya gaz hâldeki bütün maddelere “atık” denir. Atık Yönetimi Yönetmeliği’ne göre atık olarak belirlenen maddelerin listesi kodları ile birlikte Tablo 1.1’de gösterilmiştir. Atıkların insanların yaşam alanlarından uzaklaştırılması ile bu kirlilik ve rahatsızlık giderilmeye çalışılsa da, uzaklaştırılan atıkların uygun bertaraf yöntemlerine tabi tutulmaması, çevremizde geri dönüşümü mümkün olmayan sorunlara sebep olabilir. Bu nedenle; atık üretiminin azaltılması, zararının kaynağında önlenmesi, geri dönüşümünün sağlanması, tekrar kullanılması, geri kazanılması ve atıktan enerji kaynaklarının sağlanması gibi yöntemlerin esas alındığı entegre atık yönetimine uyulması gereklidir. Hiyerarşik düzen gerektiren atık yönetimine ilişkin kuralların belirlenmesi ve bunlara azami uyumun sağlanması da hukuki boyutta çıkarılan kanun ve yönetmeliklerle mümkün olmaktadır. Hukuki düzenlemelerle atık yönetimi faaliyetlerinin düzenlenmesi ile bu sorunların üstesinden gelinmeye çalışılırken, üzerinde önemle durulması gereken diğer bir konu da; her bir bireyin milli ekonomiyi, çevreyi ve doğal kaynakları korumak adına görevlerinin olduğu bilincinin oluşması ve oluşturulmasıdır. Gerçekten de aşırı tüketim alışkanlığının, ihtiyaç fazlası enerji ve su tüketiminin daha fazla atık madde oluşmasına ve doğal kaynakların yok olmasına neden olacağı bilinmelidir. İhtiyaç olduğu kadar tüketimin yapılması, tüketim sonrası oluşan atıkların usulüne uygun olarak toplanmasına yardımcı olunması, daha temiz yaşanabilir ve doğal kaynakların daha uzun kullanılabileceği bir yaşam için önemli adımlar atılmasını sağlayacaktır. Şekil 1.3 Bilinçsizce çevreye atılan her bir atıktan, hem çevreyi kirlettiği hem de atılan atığın geri dönüşümünün engellendiği için sorumlu olacağımızı unutmamalıyız.

Çevrenin korunması ve doğal kaynakların dengeli kullanılması amacıyla mevzuatımız incelendiğinde bu alanda bir eksikliğin olmadığı dikkati çekmektedir. Nitekim ülkemizde atık yönetimine ilişkin ilk yasal düzenleme 1930 yılında kabul edilen Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile yapılmıştır. Kanun’da Birinci Fasıl 242’nci maddede fabrikalar tarafından kullanılan atık suların kimyasal olarak zararlılık durumlarının giderilmeden nehir ve derelere dökülmemesi gerektiği bildirilmiştir. Ayrıca 248’nci maddede şehir ve kasaba sokaklarının süpürülerek temizlenmesi, toplanan çöplerin etrafa dökülmesi ve yayılması engellenecek şekilde taşınarak en uygun bir şekilde imha edilmesi gerektiği bildirilmiştir. Nüfusu elli binden fazla olan yerleşim birimlerindeki elde edilen çöplerden yararlanılmak için de gerekli tesisatın kurulması gerektiği bildirilmiştir. Bu hizmetlerin yapılmasında ve yaptırılmasında da belediyeler sorumlu tutulmuştur. Belediyelerin bu tür uygulamaları rahatlıkla devam ettirebilmesi amacıyla 1981 yılında yayımlanan Belediye Gelirleri Kanunu’ na 1993 yılında çevre temizlik vergisi eklenmiştir. Belediye gelirlerini artırmak ve evsel atıkların toplanması ve bertarafı gibi konulara bütçe oluşturmak adına oluşturulan bu vergi, katı atıklar ve atık sular olmak üzere iki kısma ayrılmıştır.

Çevrenin korunmasına ilişkin olarak 1982 Anayasası’nın sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması ile ilgili 56. maddesinde “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, iş birliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.” ifadelerine yer verilmiştir. Buna göre devlet ve vatandaş çevreyi korumak zorundadır. Devletin bu düzeni sağlayabilmesi amacıyla kamu ve özel kurumlardan yararlanması ve aynı zamanda da denetlemesi gerekliliği açıkça belirtilmiştir.

Çevre Kanunu’nda (1983) temel amaç “Bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır” şeklinde bildirilmiştir. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütünün 1972 yılında çevre kirliliklerini engellemek amacıyla aldığı kararlarda “kirleten öder” ilkesinin dikkate alınması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Çevre Kanunu’nun 3’üncü maddesinin g bendinde bildirilen “Kirlenme ve bozulmanın önlenmesi, sınırlandırılması, giderilmesi ve çevrenin iyileştirilmesi için yapılan harcamalar kirleten veya bozulmaya neden olan tarafından karşılanır. Kirletenin kirlenmeyi veya bozulmayı durdurmak, gidermek veya azaltmak için gerekli önlemleri almaması veya bu önlemlerin yetkili makamlarca doğrudan alınması nedeniyle kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan gerekli harcamalar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre kirletenden tahsil edilir” ve h bendinde

“Çevrenin korunması, çevre kirliliğinin önlenmesi ve giderilmesi için uyulması zorunlu standartlar ile vergi, harç, katılma payı, yenilenebilir enerji kaynaklarının ve temiz teknolojilerin teşviki, emisyon ücreti ve kirletme bedeli alınması, karbon ticareti gibi piyasaya dayalı mekanizmalar ile ekonomik araçlar ve teşvikler kullanılır” olarak belirtilen hükümlere göre kirleten öder ilkesinin bu kanunda uygulandığı açıkça görülmektedir.

Türk Ceza Kanunu’nun (2004) ikinci bölümünde “Çevreye Karşı Suçlar” başlığı altında 181-184’üncü maddelerinde “çevrenin kasten kirletilmesi”, “çevrenin taksirle kirletilmesi”, “gürültüye neden olma”, “imar kirliliğine neden olma” gibi başlıklar altında çevrenin korunması ve buna uyulmaması durumunda uygulanacak cezai yaptırımlara yer verilmiştir. Bu Kanun’un 181’inci maddesinde çevrenin kasten kirletilmesi sonucunda verilecek cezalar aşağıdaki gibi belirtilmiştir.

(1) İlgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten veren kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Atık veya artıkları izinsiz olarak ülkeye sokan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza iki katı kadar artırılır.

(4) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan fiillerin, insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıklarla ilgili olarak işlenmesi hâlinde, beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

(5) Bu maddenin iki, üç ve dördüncü fıkrasındaki fiillerden dolayı tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Atıkların düzenli bir şekilde yönetiminin yapılması ile ilgili konular bu kanunlarla belirtilirken aynı zamanda atıkların bertarafında sorumlu olan kurum ve kuruluşlar da yine kanunlar kapsamında açıkça belirtilmiştir. Büyükşehir Belediye Kanunu’nun (2004) 7’inci maddesine göre “Sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin, tarım alanlarının ve su havzalarının korunmasını sağlamak; ağaçlandırma yapmak; hafriyat toprağı, moloz, kum ve çakıl depolama alanlarını, odun ve kömür satış ve depolama sahalarını belirlemek, bunların taşınmasında çevre kirliliğine meydan vermeyecek tedbirler almak; büyükşehir katı atık yönetim plânını yapmak, yaptırmak; katı atıkların kaynakta toplanması ve aktarma istasyonuna kadar taşınması hariç katı atıkların ve hafriyatın yeniden değerlendirilmesi, depolanması ve bertaraf edilmesine ilişkin hizmetleri yerine getirmek, bu amaçla tesisler kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek; sanayi ve tıbbî atıklara ilişkin hizmetleri yürütmek, bunun için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek; deniz araçlarının atıklarını toplamak, toplatmak, arıtmak ve bununla ilgili gerekli düzenlemeleri yapmak” işlemlerinin büyükşehir, ilçe ve ilk kademe belediyelerinin görev ve sorumluluklarında olduğu açık bir şekilde belirtilmiştir. Ayrıca Belediye Kanunu’nun (2005) 15’inci maddesinin (g) bendinde “Katı atıkların toplanması, taşınması, ayrıştırılması, geri kazanımı, ortadan kaldırılması ve depolanması ile ilgili bütün hizmetleri yapmak ve yaptırmak” ifadesi ile bu işlemlerin belediyelerin yetki ve imtiyazları dâhilinde olduğu ifade edilmektedir.

Bir Cevap Yazın