Ölümlüye Aşık olan Leydi Arwen

Üçüncü Çağ 241’de doğan Arwen, çağının en güzel kızı olarak kabul ediliyordu. Elflerce Undómiel olarak, insanlar tarafından Akşamyıldızı olarak biliniyordu. Yaklaşık üç bin yıl boyunca Ayrıkvadi ve Lórien’de yaşadı. Dúnedain veliahtı Aragorn ile ilk karşılaştığında Aragorn ona aşık olmuş fakat o karşılıksız bırakmıştı. Isildur’un varisi Aragorn kıza aşık oldu. Bunu Arwen’in babası Elrond’dan gizleyemedi. Çünkü Elrond çoğu kişinin yüreğini okuyabilirdi.Aragorn Yabanellerde -Dúnedain reisi olarak- emrindeki kolcularla birlikte dolaştı. Arwen, 2951 yılında Dúnedain krallıklarının veliahtı Aragorn ile tekrar karşılaştı. Bu sefer karşısında yıllar görmüş geçirmiş bir adam duruyordu ve bir elf beyi gibi haşmetliydi. Üçüncü Çağ 2980’de Cerin Amroth’ta, Arwen ve Aragorn birbirlerine bağlılık yemini ettiler ve Aragorn, bağlılığın nişanesi olarak Arwen’e Barahir’in Yüzüğü’nü verdi. Arwen’in babası durumu öğrendi ve endişelendi. Zira, Arwen bu aşkın bedeli olarak ölümsüzlükten vazgeçmek zorundaydı ve Elrond, kardeşi Elros’un ölümünü bir kez de kızında yaşamak istemiyordu. Elrond, kızı Arwen’in bu fedakarlığına ancak çok büyük bir iş pahasına ikna olacağını belirtti. Aragorn, Yeni Birleşik Krallık’ı kurana dek evliliğe izin vermeyecekti.

Yüzük Savaşı ve Kraliçe Arwen

Aragorn, Yüzük Savaşı’nda müttefikleriyle birlikte zafere ulaştı ve Sauron’u devirdi. Ardından Yeni Birleşik Krallık kuruldu ve Aragorn, Elessar adıyla tahta geçti. Elessar böylece Elrond’un şartını yerini getirmiş oldu. Bunun üzerine Arwen’in evlenmesine babası izin verdi ve Arwen ölümlü olmayı seçti. Arwen için bu çok cesur bir seçimdi çünkü evliliği ile tüm ölümlülerin ortak kaderini paylaşmayı da kabul etmişti. Yeni Birleşik Krallık’ın ilk kralı Aragorn ve ilk kraliçesi Arwen olarak, mutlu bir hayat sürdüler. Oğullarına Eldarion adını verdiler ve ismi bilinmeyen birkaç kızları oldu.

Kral Aragorn, Dördüncü Çağ 120’de öldü ve Minas Tirith’te Kralların Mezarlığı’na gömüldü. Arwen, bu kaybın üzüntüsüne dayanamadı ve her yanı hatıralarla dolu Minas Tirith’te daha fazla kalamadı. Arwen Undómiel, anneannesi Galadriel’in bir zamanlar hüküm sürdüğü fakat şimdi bomboş olan Lothlórien’e gitti ve Cerin Amroth tepesinde ölüm uykusuna yattı.

“Öyle görünüyor” dedi Aragorn. “Lakin hem Gölge’yi hem Yüzük’ü reddikten sonra son sınavda yıkılmayalım. Hüzünle gitmeliyiz ama yeisle değil. Bak! Sonsuza kadar dünyanın döngüleriyle bağlı değiliz ve bunların ardında hatıradan fazlası var. Elveda!”

“Estel, Estel!” diye ağladı Arwen ve bununla birlikte Aragorn daha onun elini tutup öperken uykuya daldı. Sonra içinden çok büyük bir güzellik çıktı ortaya, öyle ki sonradan gelen herkes hayretle baktı; çünkü gençliğinin zarafetinin, olgunluğunun, yiğitliğinin ve yaşlılığının bilgeliği ve haşmetinin hep birbirine karıştığını gördüler. Ve uzun süre yattı orada; İnsanlarının Kralları’nın nurunun bir sureti olarak dünyanın parçalanmasından önce solmayan bir şan içinde.

Fakat Arwen Ev’den ayrıldı; gözlerindeki ışık sönmüştü ve halkına, yıldızsız bir gecede çeken bir akşam gibi soğumuş ve grileşmiş görünüyordu. Sonra Eldarion’a, kızlarına ve sevdiği herkese veda ederek, Minas Tirith şehrinden ayrıldı, Lorien ülkesine gitti ve kış gelinceye kadar solan ağaçlar altında tek başına yaşadı. Galadriel göcüp gitmişti, Celeborn da yoktu, ülke sessizdi.

Orada, sonunda mallorn yaprakları dökülürken ve henüz bahar gelmeden dinlenmek için Cerin Amroth’a uzandı; ve orada durur yeşil kabri, dünya değişinceye ve yaşamının tüm günleri ondan sonra gelen insanlar tarafından tamamen unutuluncaya kadar. Ve Deniz’in doğusunda artık elanor ve niphredil hiç çiçek açmaz.

“Bu öykü, Güney’den bize geldiği kadarıyla burada bitmiştir; Akşamyıldızı’nın solmasından sonra artık bu kitapta eski günler hakkında bir şey söylenmez.”

Bir Cevap Yazın