Türklerin Kutsal ve Sihirli Yada (CADA) Taşı

Yada (Cada) Taşı Çok eski devirlerden kalan yaygın bir inanca göre, Türklerin atalarına gökten gelen sihirli bir taş armağan edilmiştir. Bu taş, her devirde Türk Kamlarının ve büyük Türk komutanlarının elinde bulunmuştur. Akay Kine, Türklere ait olan Yada Taşı hakkındaki bilgileri doğrular ve “Güneş ve yağmuru çağıran bir taş vardır. O insana doğadan verilmektedir.” der. 10. yüzyılın başlarında yazan islâm tarihçilerinden İbnül-Fakih bu taşla ilgili şunları söyler:

Ebu‘l-’Abbas İbn Muhammed İbn ‘İsâ el-Mervezî, Oğuzlar, Dokuz Oğuzlar ve Karluklarla komşu bulunan Horasan sınırlarında bulunan Türkler arasında istedikleri zaman yağmur ve kar yağdıran ve fırtına çıkaran adamların bulunduğunu işitmiştir; fakat Davut İbn Mensur İbn ‘Ali el-Badgisî’yi görüp konuşuncaya kadar bu rivayetlere inanıp inanmakta tereddüt etmiştir. Bu Davut İbn Mensur evvelce Horasan’ı idare etmiş ve idaresi beğenilmiş salih bir adamdı. Bu zat Ebul-Abbas’a, kendisinin Dokuz Oğuz hakanının oğlu Balkık ile bu yağmur taşı hakkında konuştuğunu anlatmıştır. Onun anlattığına göre, Türk hakanlarının biriyle oğlunun arası açılmış, oğlu adamları ile beraber haydutluk yapmak için doğuya gitmiş ve orada bir dağda bu taşı elde etmiştir. Türkler bu taşla istedikleri zaman yağmur yağdırırlar.

Kaşgarlı Mahmut Divani Lugat-it Türk adlı ünlü eserinde konuyla ilgili bizzat şahit olduğu bir olayı şöyle anlatır;

Belli taşlarla yapılan bir takım ritüellerde rüzgâr estirilir, yağmur yağdırılırdı. Bu, Türkler arasında çok tanınan bir şeydir. Ben buna gözümle şahit oldum. Orada bir yangın olmuştu. Mevsim yaz idi. Ve bu uygulamayla kar yağdırıldı ve yağmur söndürüldü,” Bir örnek bakımından Er Gökçe Destanı’ndan konumuzla ilgili bir bölüm aktaralım:“…yanındaki adamlar susadı. Er Kosay’a susuzluktan şikayet ettiler. Er Kosay, uzun kulaklı sarı atının altından ‘Çay Taşı’nı çekip çıkarttı. Salladı, salladı yere koydu. Havadan yağmur yağdı. Yağmur suyunu içtiler,” Bu konuda günümüze kadar gelen farsça bir şiir “Yada Taşı’nın kullanılmasıyla ilgili önemli çağrışımları beraberinde getirmektedir. Türkçe çevrisiyle aktarıyorum: “Şekilli bir taştır ki, her ne zaman ona dua edilse göğü yarar ve çokça bulut yağmur getirir, bu iş Türkler arasında yaygındır,” Roux’un verdiği bilgiye göre de “Yada Taşı ile yağmur yağdırma yöntemi Türk kökenlidir.” Yine Roux’un verdiği bilgiye göre, Türklerin doğanın hassas dengesi konusu da son derece duyarlı olmaları nedeniyle, bu dengeyi bozmamak için önlemleri arttırdıklarından, daha geç bir tarihte yapılmış olmasına karşın Pallas’ın aşağıdaki gözlemine büyük önem vermek yerinde olacaktır: “Bunu (yat törenini) kışın yapmamak gerekir, çünkü bu işlem bitki ve hayvanlara zarar verir ve yazın da ona sık sık baş vurmamak gerekir, yoksa bir sürü kurt ve böceğin ortaya çıkmasına neden olur.”Bazı kaynaklara göre, Yada Taşı daima rüzgâr esen dağlarda veya dağların buzullu bölgelerinde bulunur. Bazı kaynaklara göre de, bu taş dağlarda geyik, su kuşu, yılan gibi hayvanların başında ya da bir öküzün karnında bulunur. Saha Türklerine göre bu taş at, inek, ayı, kurt gibi hayvanların içinde bulunur. En kuvvetli Yada (sata-cada) Taşı kurdun karnından çıkarılandır. Bazı kaynaklarda taşın, kullanıldıktan sonra su içine konup saklandığı, bazılarında ise, kuru ve sıcak yerlerde saklanıldığı bilgisi verilir. Kullanacakların da taşı alır, işi bitince de yerine korlar. Kullanmadan önce soğuk suyun içine koyup su içinde birkaç gün bırakırlar. Bu gizemli taşla ilgili elimizdeki tüm bilgileri yan yana getirdiğimiz de, “onun kullanım metotları olarak; taşın su içine konulduğu, suyun üzerine asıldığı, birbirine sürtüldüğü veya taşın sağa sola hareket ettirilerek sallandığını görüyoruz.” Yada Taşı, genel olarak suya batırmak için bir söğüt dalına bağlanır suya batırılarak yıkanır ve bu şekilde kullanılır. Bazı kaynaklara göre, canlı olarak kabul edilen Yada Taşı, yukarı doğru kaldırılırsa derhal soğuk bir rüzgâr eser, yağmur veya kar yağar. Dağ gibi yüksek yerlere çıkarak oradaki sulara taş atılması etkiyi daha da arttırır. Yada Taşı’nın kırmızı renkli olduğu da sürekli ifade edilir. Kazvini’ye göre de aynı renkte olmayan değişik türlerin bulunması söz konusudur. Kül renginde, beyaz ve kırmızı benekleri bulunan yumurta iriliğinde bir taş biçimindekilere veya kalınlığı ve rengi değişen: gök rengi, sarı, ak, kızıl ve yeşil veya kahverengi olanlara rastlanmaktadır. Bazı bilgilerde de Yada Taşları, yumruk büyüklüğünde ve koyu renklidir, üzerlerinde damar damar çizgiler bulunur. Altay Tengricilerinin başı Akay Kine’ye, Yada Taşı’nın nerede olduğunu sorduğumda “Yada Taşı kişinin özünde, sanasında (fikrinde) bulunur. Her Hangi kutsal bir taş çakıl taşı gibi eğer kişinin sanasında bu güç varsa, ele alındığında bu güç bulunur.” demiştir. Görüşme yaptığım, Altaylı Tengrici Claudia Mihailovna “Mürgül ettiğimiz yerlerde, El Oyun’da, bayramlarda yağmur yağmaz ama etrafında yağar. Bizim üstümüze tek damla yağmur düşmez. Bizde yağmurun, karın, dağın, suyun İye’si ile konuşan, onların dilini bilen kişiler vardır” demiştir.

Kırgızların Manas Destanı’nda büyük Çin seferi rivayetinde Almanbet adlı kahramanın yağmur yağdırmak için “bulutları efsunladığı”ndan bahsedilmektedir. Kırgızların inanışlarına göre, çada taşı koyun karnında bulunur. Bu taşla yazın kar yağdırmak mümkündür. Bugün Anadolu’da bu geleneğin izlerinin var olduğu ve bir şekilde devam ettirildiği de açıktır. “Anadolu’nun bazı bölgelerinde “yağmur duası” ile ilgili gelenekler arasında kırk bir taşa dua okunup suya atmak adeti tespit edilmiştir.” Yine Anadolu’da her türlü tehlikeyi uzaklaştıracağına inanılarak çocuklara takılan bir taşa da yat taşı, yat boncuğu dendiği bilinmektedir. Bu adetlerinde “Yada taşı” inancına bağlı olduğunu söylemek mümkündür.

Kaynak: Gök-Tanrı inancının bilinmeyenleri, Günnur Yücekal Arpacı, (S.211,212,213,214)

Bir Cevap Yazın