Carl Sagan ve Beyin! Tüm diğer organlarımız gibi beyin de gitgide daha karmaşık bilgiler içererek, milyonlarca yıllık süre içinde gelişti. Beynin yapısında gelişme sürecinden geçtiği bütün aşamaların yansıdığı görülür. Beyin içten dışarıya doğru bir gelişme evrimi geçirmiştir. En iç bölmede, en eski kesimi, beyin kökü vardır; kalp atışı ve soluk alış gibi yaşamın temel biyolojik işlevlerini düzene sokar. Paul McLean’in ilginç araştırmalarına göre, beynin yüksek düzeydeki işlevleri üç aşamada gelişmiştir. Beyin kökünü örten R – kompleksi, saldırı, töresel davranışlara, karaya bağlılık ve sosyal hiyerarşi, anlayış merkezi olup yüz milyonlarca yıl önce sürüngen atalarımızda oluşmuştur. Hepimizin kafatasının derin bölümünde timsah beynine benzeyen bir şey vardır. R – kompleksini memelilerin beyni çevreler. Bu bölüm on milyonlarca yıl önce atalarımız memeliyken, fakat henüz primat değillerken gelişmiştir. Davranışlarımızın ve duygularımızın, çocuklara karşı ilgilerimizin ve endişelerimizin başlıca kaynağıdır.

Dış bölümde, hemen altındaki ilkel beyinle huzursuz bir uyum haHnde olan beyin kabuğu vardır. Beyin kabuğu milyonlarca yıl önce primat atalarımızda gelişmiştir. Maddenin bilince dönüştürüldüğü beyin kabuğu, bizlerin tüm kozmik yolculuklara başlangıç iskelesidir. Beyin kütlesinin üçte ikisinden fazla bir bölümü sezgi ve muhakeme imparatorluğunun sınırlarına girer. Fikirler, esinlenmeler burada doğar. Burada okuruz, yazarız, hesap ve müzik bestesi yaparız. Beyin kabuğu yaşamımızın bilinç yanını düzenler. Türümüzün belirgin özelliği, insanların taht kurduğu yer burasıdır. Uygarlıklar beyin kabuğunun meyvasıdırlar.
Beynin dili genlerin kullandığı DNA dili değildir. Bilgilerimizin şifrelendiği hücreler vardır beyinde. Bu hücrelere nöronlar adı verilir. Nöronlar, bir milimetrenin birkaç yüzde biri oranı çapında elektrokimyasal elementlerdir. Her birimizin sahip olduğu nöron sayısı belki yüz milyarı bulur. Samanyolu Galaksisindeki yıldızların sayısıyla kıyaslayabiliriz. Çoğu nöron komşu nöronlarla binlerce bağlantı kurmuş durumdadır. însan beyninin kabuğunda yaklaşık yüz trilyon bağlantı vardır.
Beynimizde taşıdığımız kitap ciltlerinin çoğu beyin kabuğundadır. Beynin bodrum katlarında atalarımızın çok eski zamanlarda bel bağladıkları işlevler yatmaktadır: Saldırı, korku, seks, çocuk büyütmek, liderlerin körükörüne peşine takılmak. Okumak, yazmak, konuşmak gibi beynin yüksek düzeydeki işlev yerinin beyin «kabuğu bölümünde bulunduğu sanılıyor. Anılarsa beynin birçok bölgesinde çokça istiflenmiştir. Eğer telepati diye bir şey gerçekten olsaydı, her birimiz için sevdiklerimizin beyin kabuk-larındaki kitapları okuma olanağı açılırdı. Fakat telepatinin varlığını gösteren bir kanıt yok elimizde; bu tür bilgi iletişimi sanatçılarla yazarların görevleri arasına giriyor.
Beyin anımsamaktan daha öte işlevler yapıyor. Kıyaslama yapıyor, çözüm ve sentez yapıyor, soyutlamalara geçiyor. Genlerimizin bilgi dağarcığından daha çok bilgi edinmemiz gerektiğinden Beyin Kitaplığı Gen Kitaplığından on bin kez daha büyüktür. Henüz emekleyen bir çocuğun davranışlarından da belli olan öğrenme tutkumuz hayatta kalabilmeye yarayan bir araçtır. Duygular ve töreselleşen davranış biçimleri içimize işlemiştir. Bizim insanlık yaşamımızın birer parçası olmuşlardır. Fakat yalnızca insanlara ait Özellikleri değildir bunlar, hayvanlarında duygulan vardır. Bizim türümüzü ötekilerden ayırt eden düşüncedir, fikirdir. Beyin kabuğu bir kurtuluş yolu olmuş, kalıtsal genetik mirasımız olan kertenkele ve maymun davranış biçimlerinin sınırları içinde kısıp kalmamıza artık gerek kalmamıştır. Her birimiz, beynimizin «girdiklerinden ve yetişkin dönemimizde de öğrenmek istediklerimizden geniş çapta sorumluyuz. Sürüngen beyninin hükmü altında kalmayıp kendimizi değiştirebilme olanağına sahibiz.
Kaynak: Carl Sagan Kozmoz