Küresel Tedarik Zinciri Yönetimi

Küresel Tedarik Zinciri Yönetimi

Tedarik zinciri, mal ya da hizmetlerin işlenmemiş ilk halinden işlenip son tüketiciye ulaştırılıncaya kadar geçen süre içerisinde malzeme, para ve bilgi akışı sırasındaki faaliyet ve süreçlerin birbirleri ile çok iyi bir şekilde harmanlanmasını gerektirmektedir. Tedarik zinciri üyeleri arasında tedarik zinciri ile ilgili faaliyet ve süreçlerin en iyi bir şekilde yönetilmesi ise tedarik zinciri yönetimini ifade etmektedir. Tedarik zinciri faaliyet ve süreçlerinin birden fazla ülkedeki işletmeler arasında gerçekleşmesi durumunda ise Küresel Tedarik Zinciri Yönetiminden söz edilmektedir. Küresel Tedarik Zinciri Yönetimi’nin amacı, odak noktasında olan işletme ile onun ortakları arasındaki bağlantılar sırasında gerçekleştirilen tedarik zinciri faaliyetlerinden mümkün olduğunca en yüksek verimi elde edebilmektir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için ise, tedarik zinciri birbirleri ile kopuk pek çok faaliyetin gerçekleştirildiği bir zincirden çok bütünleştirilmiş bir sistem olarak görülüp yönetilmelidir. Bu sinerjetik bir şekilde bütünleştirilmiş olan sistem ise Porter tarafından ortaya atılan “değer zinciri” olarak da adlandırılabilir. Bu değer sisteminin oluşturulması ile küresel yöneticiler, küresel tedarik zinciri içerisinde ekonominin ölçek ve kapsamının genişlemesine olanak tanıyacak yetenekler geliştirmelidirler.

Küreselleşme ile tedarik zinciri için çok önemli bir yapı taşı olan Freight Forwarder endüstrisinin alt yapısı da yeniden şekillendirilmiştir. Bu değişimler sonucunda katma değer hizmetleri, tedarik zinciri yönetimi, dağıtım hizmetleri, gümrükleme hizmetleri, depo yönetimi, paketleme, elleçleme, etiketleme, dış ticaret ve sigorta danışmanlık hizmetleri çok daha önemli hale gelmiştir. Tedarik zincirinin küresel hale gelmesini tetikleyen bazı etmenler vardır. Bu etmenler şu şekilde sıralanabilir; (Şekil 8.2)

Çokuluslu İşletmelerin Ortaya Çıkışı: Birden fazla ülkede şubeleri ve bağlı şirketleri olan, belli bir ülkede genel merkezi bulunan, şube ve bağlı şirketlerin faaliyetleri bu merkez tarafından koordine edilen işletmelere çokuluslu işletme denir. Çokuluslu işletmelerin değişik ülkeler ve bölgelerde faaliyet gösteriyor olması bu ülkeler arasında mal ve hizmet değişimi nedeni ile küresel tedarik zincirinin oluşumunuda tetiklemiştir.

Uluslararası Entegrasyonların Oluşturulması: Çokuluslu işletmeler kadar tedarik zincirinin küreselleşmesini etkileyen bir diğer etmende 1960’lı yıllarda başlayan ekonomik entegrasyon çabalarıdır. Bu entegrasyonların ikili anlaşmalardan tek para biriminin kullanılmasına kadar pek çok çeşidi vardır. Uluslararası entegrasyonlara örnek olarak Amerika kıtasında ABD öncülüğünde kurulan Kanada ve Meksika’nın üyesi olduğu NAFTA (The North American Free Trade Agreement), Avrupa’da altı ülke (Fransa, Belçika, İtalya, Almanya, Lüksemburg ve Hollanda) öncülüğünde kurulan ve bugün 27 ülkenin tek para birimini kullandığı ve en ileri ekonomik işbirliği olarak görülen AB (Avrupa Birliği), Asya bölgesinde serbest pazar oluşumu için çaba harcayan APEC (Asia Pasific Economic Cooperation) ve yine güney Asya ülkeleri arasında başarılı bir ticari anlaşma olarak gösterilen AFTA (Association of South East Asian Nations Free Trade Area) sayılabilir.

Dünya Ticaret Örgütünün Oluşturulması: 15 Nisan 1994 tarihinde Marakeş anlaşması ile kurulan dünya ticaret örgütünün bugün 153 üyesi bulunmaktadır. Kotalar ve gümrük duvarları gibi ticaret engellerini ortadan kaldırılması, yabancı işletmelerin, hükümetlerin ya da yatırımcıların ticaret bariyerlerinin aniden yükseltilmeyeceğinden emin olmalarını sağlaması ve damping sübvansiyon gibi devlet müdahelelerini ortadan kaldıran bu antlaşma sayesinde işletmelerin değişik ülkeler ve bölgeler arasındaki ticareti hızlanmıştır. Dünya çapında hızlanan bu ticaret sayesinde tedarik zinciride sınırlar arasında geçekleştirilmeye başlamış ve daha da önem kazanmıştır.

Ancak tedarik zincirinin küreselleşme ile yöneticiler değişik engeller ile karşıkarşıya kalmaktadırlar. Bu engeller;

• Zaman temelli rekabet engelleri,
• Ticari engeller,
• Ulaşım engelleri,
• Yeniden yapılanma engelleri,
• Ülkelerin kendilerine özgü engelleri şeklinde sayılabilir.

Tedarik zinciri yöneticilerinin karşılaşabilecekleri bu engellerin yanı sıra küresel tedarik zinciri faaliyetleri sırasında yerel ya da bölgesel faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde karşılaşılan bazı problemler de olabilmektedir. Bu problemler şu şekilde sıralanabilir;

• Ortak planlama problemleri, küresel ortama uygun niteliklere sahip personel bulma sorunları ve tecrübe yetersizliği,
• İdari ve hukuki standartların ve kısıtlamaların ülkelere göre değişiyor olması,
• İletişim ve dil problemleri,
• Bölgelere göre kültürün farklılık göstermesi,
• Donanım farklılıkları (otomasyon sistemleri, elleçleme imkânları gibi),
• Ülkelerarası kur ve bankacılık sistemindeki farklılıklar,
• Tedarik zincirinin değişik halkalarını gerçekleştirecek olan lojistik personeldeki çokulusluluk eksikliği,
• Tedarik zinciri ortakları arasında oluşabilecek karşılıklı güven sorunlarıdır.

Günümüzde ticarette ve ekonomik büyümede küresel tedarik zinciri yönetimi işletmelerin başarıları için çok önemli olmaktadır. Daha iyi bir küresel tedarik zinciri yönetimi için ticaret hacminin genişlemesi, ihracatın çeşitlenmesi, doğrudan yabancı yatırım hacminin artması ve düzenli bir ekonomik büyümenin olması şarttır. Küresel tedarik zincirini başarı ile yönetebilen ülkeler aynı zamanda ticarette de başarılı olmakta ve gelişmişlik düzeyleride artmaktadır. Bu anlamda dünyada 2007, 2010 ve 2012 yıllarında en iyi ve en kötü lojistik performans gösteren 10 ülkenin karşılaştırmaları aşağıdaki Tablo 8.1 ve Tablo 8.2’de verilmektedir.

Küresel tedarik zincirinin en önemli başarı faktörü zaman ve maliyetten daha çok güven ve öngörüdür. Çünkü güvenilirliliğin yüksek olduğu ve öngörülerin yapılabildiği ülkeler için ithalatçı ve ihracatçı firmaların ek bir ekonomik tedbir almasına ya da ek maliyetler yüklenmesine gerek kalmamaktadır. Aksi taktirde firmalar gereğinden fazla envanter tutmak, normalin üzerinde bir fiziksel kontrol sağlamak ve yüksek düzeyde güvenlik tedbirleri almak zorunda kalacaklardır. Tüm bu ekstra yapılan tedbir faaliyetlerinin maliyetleri ise doğal olarak son kullanıcı ve müşteriye yüklenecektir.

Bir Cevap Yazın