Amiral, deniz kahramanı, korsan, savaşçı ve imparatorluk kurucu Hayreddin ya da Batı’da tanındığı adıyla Barbaros, efsanevi bir şahsiyetti. Yunanistan’ın Midilli Adası’nda doğup, Osmanlı donanmasının kaptanı deryası, Cezayir sultanı, Kanuni Sultan Süleyman’ın dostu ve danışmanı oldu. Yaşamı on XXI. yüzyıl Akdeniz tarihine damga vurdu. Kardeşi Oruç’la birlikte Kuzey Afrika kıyısına yerleştiği andan itibaren, Akdeniz’deki yaşamın ve ticaretin örüntüsü ebediyen değişti. Osmanlı donanmasını yeniden düzenlemedeki başarıları ve donanma komutanlığı, tüm Avrupa’yı tehdit eden Türk İmparatorluğu’nun genişlemesine yardımcı oldu. Öldüğü zaman, o yıla ait Türk kayıtları “Denizlerin Sultanı öldü” diye duyurdular.

Asıl adı “Hızır” olan Barbaros Hayreddin Paşa, aslen Midillili bir Türk ailenin dört erkek çocuğundan biriydi. Bölgede doğan pek çok erkek gibi hayatının ilk yıllarında denize yöneldi. Zaten adalarda doğanlar için bazen ticaret, bazen de korsanlık amacıyla denizcilik önemli bir yer tutuyordu. Ağabeyi Oruç Reis ile beraber XVI. yüzyıl başlarında denizlerde maceralı bir hayata girişen Barbaros, denizciliğin mutfağından yetişmişti. 1504’ten itibaren Barbaros ve ağabeyi, Batı Akdeniz’de faaliyet göstermeye başladılar. 1512 yılına gelindiğinde Ceneviz senatosu son yıllarda Batı Akdeniz’de adlarını duyuran ve korsanlık faaliyetleri yüzünden Ceneviz’in canını sıkan iki kardeşi ortadan kaldırma kararı aldı. Bu iş için de hem kara hem de deniz savaşlarında kendini ispatlamış olan ünlü amiral Andrea Doria görevlendirildi. Senato, amiralin emrine 12 adet kadırga tahsis ederek, kendisine Tunus’un Goletta Limanı’nda üslenen korsanların kökünü kazıma görevi verdi. Bu kararın alındığı sıralarda Oruç Reis İspanyollarla yaptığı bir savaşta Müslüman Arapların ihanet etmesi ile kolunu kaybettiği için, Doria’yı karşılama görevi Barbaros’a düştü. Andrea Doria’nın süratle hareket ederek Barbaros’a hazırlanma fırsatı vermeden saldırması, her şeyi Cenevizlilerin lehine geliştirdi.

Barbaros, Ceneviz gemilerinin Goletta Limanı’na yaklaştığı sırada emri altında bulunan ve “çektirme” adı verilen 12 adet küçük gemiden altısını Cenevizlilerin dev kalyonlarının eline geçmemesi için batırdı. Diğer altı çektirmeyle de Andrea Doria karşısında umutsuz bir direniş gösterdi. Fakat denizdeki savaş kısa sürdü. Böylece Andrea Doria, Barbaros’a denizcilik tarihindeki ilk acı yenilgisini tattırmış oldu. Kıyıya doğru kaçan Barbaros, adamları ile karaya çıktı ve bölgeden uzaklaştı. Türk çektirmelerini yedeğine alan Doria, Goletta Kalesi’ni topa tuttu. Bu olay Doria’nın yıldızını daha da parlattı. Yaşanan gelişmeler sonrasında Ceneviz senatosu bir yıl sonra yani 1513’te Andrea Doria’yı Ceneviz donanmasının kaptanlığına yükseltti. Oruç ve Hızır kardeşler de Cezayir ile Trablusgarp sınırına yakın bir yer olan Cerbe Adası’na çekildiler ve her şeye yeniden başlamak amacıyla kolları sıvadılar. Sonraki yıllar Barbaros ve ağabeyi açısından oldukça verimli geçti. Aynı zamanda Cezayir şehrini ele geçiren iki kardeş, bölgenin ikinci önemli şehri Tlemsen’i de İspanyollardan aldılar. Oruç Reis kendisini Cezayir Sultanı ilan etti. Hatta bu zaferi müjdelemek amacıyla Yavuz Sultan Selim’e ganimetten pay göndermekten de geri kalmadı. Böylelikle Osmanlı padişahının desteğini de arkasına almayı hedefliyordu. Fakat Tlemsen’in alınması İspanyolların büyük tepkisine sebep oldu.
Bu dönemde İspanya, Avrupa’nın en korkulan kara ve deniz güçlerinden biri konumundaydı. Özellikle Coğrafi Keşifler sonrasında bulunan yeni kıtalar ve bu bölgelerdeki zenginlikler İspanya’nın gücüne güç katıyordu. Tlemsen’in ele geçirildiği 1517 yılında İspanya tarihinin en büyük hükümdarı olarak kabul edilen Şarlken tahta geçmişti. Henüz 17 yaşında bulunan genç hükümdar, Avrupa kamuoyuna gücünü gösterme arayışındaydı ve Batı Akdeniz’deki Türk korsanların varlığına son verme bu planını hayata geçirmek için uygun bir fırsattı. Bölgeye 10 bin kişilik bir askerî birlikle beraber güçlü bir donanmayı da gönderen Şarlken, Oruç Reis’i zor durumda bıraktı. Kendisinden katbekat üstün bir güç karşısında tek çare olarak merkezi olan Cezayir’e dönmeyi düşünen Oruç Reis, yolda İspanyollara yakalandı ve yapılan savaşta şehit oldu. Böylece Hızır Reis, en büyük destekçisini kaybetmiş oldu. İspanyol kaynaklarında anlatıldığına göre, bu savaş sırasında Oruç Reis’in üzerinde bulunan erguvan renkli kaftan sonradan Kordova’ya götürülecek ve burada Endülüs Emevileri’nden kalan Arslanlı Camii’nin avlusunda yer alan Aziz Bartelemeo heykelinin omuzuna asılacaktı. Cami de zaten katedrale dönüştürülmüştü. Diğer yandan Oruç Reis’i bir mızrak darbesi ile yere yıkan ve sonrasında başını kesen İspanyol teğmen de aile amblemine ilerleyen yıllarda bu tarihî olayı işletecekti. Oruç Reis’in ölüm haberi Batı’da sevinçle karşılandı. Barbaros’un emri ile kaleme alınan “Gazavat-ı Hayreddin Paşa” adlı eserde Hıristiyan dünyasında şenlikler düzenlendiği, hatta Oruç Reis’i aşağılamak amacıyla manastırlarda azizlerin ruhuna domuz kurban edildiği kaydı vardır.
İlerleyen yıllarda Barbaros, Cezayir’deki hakimiyetini pekiştirdi. 1531 yılına gelindiğinde Andrea Doria, Cezayir sahilindeki Barbaros’a bağlı Şerşel Limanı’na Hıristiyan esirlerin kurtarılması amacıyla bir sefer düzenledi. Doria, bu teşebbüsünde başarılı olmakla birlikte, yüzlerce adamını da kaybetmiş, bir o kadarını da esir vermişti. Tüm bunların sonucunda şurası bir gerçekti ki artık Barbaros, Ceneviz’in en büyük amirali karşısında ciddi bir rakipti.
Barbaros’un faaliyetleri Batı Akdeniz’i İtalyan denizcilere zehir ederken, Osmanlı hakimiyetinde olmasına rağmen Batılılar Doğu Akdeniz’de daha rahat hareket edebiliyorlardı. Bunun en temel sebebi Kanuni Sultan Süleyman’ın karadan yürütülen seferlere büyük önem vermesine rağmen deniz seferlerini aynı derecede önemsemiyor oluşuydu. Zaten kaptan-ı deryalık makamına devşirme kökenli ve denizcilikle alakasız kişilerin getirilmesinde hiçbir mahsur görülmemesi de bu durumun en açık göstergesidir. Kanuni’nin saltanatının ilk yıllarına rastlayan Rodos Seferi dışında denizlerde başarılı bir sonuç elde edilememişti. 1522’de Rodos’u ellerinde tutan ve Müslüman gemilerine saldırıp fırsat buldukça da Anadolu kıyılarını yağmalayan Rodos Şövalyeleri adadan çıkarılmıştı. Şövalyeler, ilerleyen yıllarda Malta’ya geçerek, Osmanlı donanmasının en amansız rakipleri arasında yer almaya devam edeceklerdir. Öte yandan yine bu dönemde Avrupa’nın siyasi dengelerinde de önemli değişmeler yaşanıyordu. Kutsal Roma Germen imparatoru Şarlken, Fransa ile yürüttüğü mücadelede avantajlı bir konuma gelmiş; I. Fransuva, Papa ve Hıristiyan dünyasının da fazla tepkisini çekmeden Kanuni’den yardım talep etmenin yollarını arar olmuştu.

Doria’nın İspanyol hizmetine girmesiyle, Barbaros ve Kanuni’nin düşmanları aynı olmuştu. Kanuni, Avrupa’da tek rakibi olarak gördüğü Alman ve İspanya imparatoru Şarlken’i sıkıştırmak amacıyla Fransa ile ittifak yaparken, Barbaros da can düşmanı olan ve İspanyoların hizmetine giren Andrea Doria ile eski hesabını tamama erdirme niyetindeydi. Böylece Batı Akdeniz’deki gücü de tartışmasız hale gelecekti. Doria, son yıllarda Osmanlı kontrolündeki Dalmaçya ve Ege Adaları kıyılarını vurmuş ve bu denizlerde gezinen Osmanlı kaptanları, İspanya kralının yeni amiralini durdurmakta yetersiz kalmıştı. Kanuni, sadrazamı Makbul İbrahim Paşa’nın da devreye girmesiyle Doria’yı durdurabilecek tek denizci olarak görülen Barbaros’u İstanbul’a davet etti. 1534’te davete icabet eden Barbaros, Donanma-yı Hümâyun’un kaptan-ı deryalığına getirildi.
Barbaros, 28 Eylül 1538’de Türkdenizcilik tarihinin en büyük deniz zaferini kazandı.Barbaros, Preveze açıklarındaki Ayamavra Adası önündedonanmasını hilâl şeklinde dizmiş; merkeze kendisi geçerkensağ kanadı Salih Reis’e, sol kanadı da Seydi Ali Reis’eemanet etmişti. Yedek kuvvetlerin başındaysa Turgut Reisbulunuyordu.Andre Doria gemilerini sahip oldukları niteliklere göre üçkısma ayırmıştı. Ön saflara ateş gücü yüksek kalyonlarıkoyarken, orta safa kadırgaları almış, üçüncü safta da yedekkuvvetlere yer vermişti. Cenevizli kaptanın amacı Türkdonanmasının arkasına sarkarak kalyonların yoğun ateşindenistifade ile sonuca gitmekti. Fakat Barbaros’un manevrakabiliyeti yüksek donanması tek vücut halinde hareket etmiş,akşama doğruda Haçlı donanmasının içindeki insan vegemiler arasındaki irtibatsızlıktan yararlanarak sonucaulaşmıştı.Tabiat şartları da Barbaros’a adeta yardımcı olmuştu.Rüzgârın olmaması sebebiyle düşman kalyonları hareketedememişti. Barbaros, Osmanlı kaynaklarının ifadesine görehiçbir gemisini kaybetmeden 30 kadar Haçlı gemisini elegeçirmiş ve 3 binin üzerinde Haçlı askerini de esir almıştı. Buzafer, aynı zamanda Andrea Doria efsanesinin de sonuydu.
Barbaros 1546’da hayata gözlerini kapamadan önce Doria’yı Akdeniz’den neredeyse tamamen sildi. 1543’te Şarlken’e karşı Fransa kralına yardım amacıyla çıktığı seferde yaşlı deniz kurdu Doria, Barbaros’un karşısına çıkmaya cesaret bile edemedi. Barbaros’un ölümünden sonra Andrea Doria, Cezayir ve çevresine birkaç sefer daha düzenlemişse de etkili olamamıştır.

Türk denizciliğine altın çağını yaşatan Barbaros Hayreddin Paşa, 1534 yılında fiilen başladığı yeni görevinde on iki yıl süre ile çok büyük ve önemli seferler yapmış, birçok zafer kazanmıştır. Bunlar Tunus, Mayorka, Pulya, Korfu, Venedik Seferleri, Adalar Denizi ve Akdeniz Seferleri ve özellikle 27 Eylül 1538 tarihinde Andrea Doria komutasındaki Haçlı Donanması’na karşı kazandığı Preveze Deniz Zaferi ile Fransa Kralını himaye için yaptığı Nice Seferidir. Barbaros Hayreddin Paşa çok sayıda denizci yetiştirmiş olup, bunların en ünlüleri;
Turgut Reis, Salih Reis, Piri Reis, Murat Reis, Seydi Ali Reis ve Kılıç Ali Reis’tir.
Ünlü Türk denizcisi Barbaros Hayreddin Paşa 1546 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Türbesi İstanbul Beşiktaş’tadır.
Kaynak:
Roma İmpartorluğundan Hitler Almanyasına Avrupa Tarihi
Padişahın Amirali – Barbaros Hayreddin