Türk Topraklarında Yaşamak Hakkı Yalnız Türkün Olmalıdır!

Çingene hâlâ kılavuzluk ediyordu. Sağ tarafımızda yükselen bir tepe üzerinde Türk ölülerini toplu olarak gösteren ilk mezar var. Hafif meyli tırmandık. Eski bir parmaklık içinde bir Türk zabitinin, Mustafa Beyin mezarı… Sonra, sürülmüş bir tarladan hiç farkı olmayan mezarlığa dünyanın en büyük şaşkınlığı ve kini ile baktık. Çingene kılavuzumuz fütursuzca az ileride bulunan Behramköy (eski bir rum köyü) çingenelerinin diş toplamak için buraları böyle karıştırdıklarım, esasen bu çingenelerin bütün savaş sahasını gezerek bu ölü soygunculuğunu yaptıklarını anlattı. Çingene sözünün taşıdığı mânâya bir yol daha hak verdik. Üzerinde yaşadıkları toprağı kanı, cam karşılığı olarak kazanan ünlü Türk neferinin ölüsünü bile saygılamayı bilmeyen, dünyada hiç bir şeyden nasibini almamış bu kansız milleti, daha doğru bir sözle bu çakal sürüsünü içimizde tuttuğumuz, ona anayurtta yer verdiğimiz için kendi kendimizden yüksündük, devlet adamlarımıza kızdık. Ve imanla bir kere daha düşündük ki: Türk topraklarında yaşamak hakkı yalnız Türkün olmalıdır. Türk toprağında, köyde Türk köylüsünü malını yağma eden, kırda atını çalan, dağda Türk yolcusunu soyan, şehirde karmanyolacılık yapan ve nihayet mezarında da Türk şehitlerini (hem de en şanlı bir savaşın en ünlü şehitlerini) soyan ve türlü türlü millet adları taşıyan bu soysuzları artık aramızda istemiyoruz. Türk bünyesini mikroptan temizleyecek en güzel tedavi usulü: Katliâm!..

Nihal Atsız Çanakkale’ye Yürüyüş

Bir Cevap Yazın