Polinezya Adalarında Bitki Örtüsü, İklim, Hayvancılık, Tarım ve Jeolojik Yapılar
Polinezya’da iklim büyük değişiklikler gösterir; çoğu ekvatora yakın olan adalarda sıcak tropik ya da tropikaltı iklimi egemenken, Yeni Zelanda’nın büyük bölümünde ılıman iklim, Chatham Adaları’nda ve Yeni Zelanda’nın Güney Adası’nın güneyinde ise soğuk güney kutupaltı iklimi egemendir. Hawaii’nin Büyük Adası tam da Yengeç dönencesinde olmasına karşın Alpler’deki hayvan ve bitki örtüsünü barındıracak ve kar yağışı alacak kadar yüksek dağlara sahiptir. Bazı yerlerde (Yeni Zelanda’nın fiyortlarında ve Hawaii’nin Kauai Adası’ndaki Alakai Bataklıkları’nda) dünyada ölçülmüş en yüksek yağış düzeyine ulaşılırken, bunun onda biri yağış alan ve tarıma pek elverişli olmayan adalar da vardır.

Adalarda şu jeolojik yapılara rastlanır: Mercan adaları, kireçtaşı yükseltileri, volkanik adalar, kıtadan kopmuş parçalar ve bütün bunların karışımı. Bir yanda Tuamotu Takımadaları gibi deniz seviyesinin ancak üzerine çıkan düz, alçak sayısız mercan adacığı. Öte yanda daha eski mercan adaları, Henderson, Rennell gibi deniz seviyesinin epey üzerinde kireçtaşı yükseltileri. Mercan adalarının bu her iki türlüsü de buralara yerleşmeye gelen insanlar için sorun yaratır, çünkü bütünüyle kireçtaşından oluşurlar, başka taş yoktur, çok ince bir toprak tabakası vardır ve tatlı su her zaman bulunan bir şey değildir. Bu adaların tam karşıtı niteliklere sahip Yeni Zelanda en büyük eski Polinezya adasıdır, Gondvana kıtasının jeolojik çeşitlilik gösteren parçasıdır; ticari değeri olan demir, kömür, altın, yeşim de içinde olmak üzere çeşitli maden kaynaklarına sahiptir. Öteki Polinezya adalarının çoğu deniz dibinden su yüzüne yükselmiş volkanlardır, hiçbir zaman bir kıtanın parçası olmamışlardır, kireç-taşı yükseltilerinden oluşan bölgelere sahip olabilirler de olmayabilirler de. Okyanustaki volkanik adalar Yeni Zelanda’nın jeolojik zenginliğinden yoksundur ama hiç değilse (Polinezya açısından) mercan adalarına göre daha iyi durumdadırlar, çünkü oralarda taş el aletleri yapmakta kullanılmaya elverişli çeşitli volkanik taşlar bulma olanağı vardır.

Volkanik adalar kendi aralarında farklılıklar gösterir. Yüksek olanlarında dağlar yağış alır, böylece sular dik yamaçlardan aşağı süzülür, toprak tabakası derindir, sürekli akan sular vardır. Örneğin, Sosyete, Samoa, Markiz Adaları, özellikle en yüksek dağlara sahip Polinezya takımadası olan Hawaii için bu geçerlidir. Yüksek olmayan adalar arasında Tonga ile (daha az oranda) Paskalya, volkanlardan yağan küller dolayısıyla verimli topraklara sahiptir ama Hawaii’nin akarsularından yoksundurlar.
Deniz kaynaklarına gelince, Polinezya adalarının çoğu sığ sularla ve mercan kayalıklarıyla çevrilidir ve birçoğunun mercan kayalıklarında sığ göller bulunur. Bu çevre koşulları balık ve kabuklu deniz hayvanları için çok elverişlidir. Bununla birlikte Paskalya, Pitcairn ve Markiz Adaları’nın kayalıklı kıyıları, dimdik aşağı inen okyanus tabanı, mercan kayalıklarından yoksun çevreleriyle deniz ürünleri bakımından çok daha yoksuldur.
Çok açık bir başka değişken de yüzölçümüdür, Polinezya adalarının hepsinden uzakta olan ve üzerinde yerleşik insanların yaşadığı en küçük ada Anuta’nın yüzölçümü 400 kilometre kareyken, mini bir kıta olan Yeni Zelanda’nın yüzölçümü 270.534 kilometre karedir. Bazı adalarda, özellikle Markiz Adaları yerleşilebilir topraklar dağ sırtları arasındaki dik yamaçlı vadilerle bölünmüştür, Tonga ve Paskalya gibi adalardaki topraklarsa pek engebeli değildir, onlarda seyahatleri ve iletişimi zorlaştıracak hiçbir engel yoktur.

Dikkate alınması gereken çevresel değişkenlerin sonuncusu yalıtılmışlıktır. Paskalya Adası ile Chatham Adaları öyle küçük ve öteki adalardan öylesine uzaktır ki başlangıçta ilk gelip yerleşenlerin kurdukları topluluklar dünyanın geri kalan bölgelerinden tam anlamıyla yalıtılmış olarak gelişmek zorunda kalmışlardır. Yeni Zelanda, Hawaii ve Markiz Adaları da çok uzaktır ama anlaşılan hiç değilse son ikisine ilk yerleşen insanların daha sonra başka takımadalarla ilişkileri olmuştur; ayrıca bu üç takımada pek çok adadan oluşmaktadır ve aynı takımadadaki adalar birbirine yakın olduğu için düzenli ilişki içindedirler. Öteki Polinezya adalarının çoğu da başka adalarla aşağı yukarı düzenli olarak ilişkidedirler. Özellikle Tonga Takımadası, Fiji, Samoa, Wallis takımadalarına çok yakındır, bu yüzden takımadalar arası yolculuklara elverişlidir ve sonunda Tongalıların Fiji’yi ele geçirmelerine olanak sağlamıştır.

Polinezya’daki çevresel farklılıklara kısaca göz attıktan sonra şimdi bu farklılıkların Polinezya toplumlarını nasıl etkilediğine bakalım. Toplumları incelemeye başlarken ilkin insanların geçimlerini nasıl sağladıklarına bakmak iyi olur çünkü bu, toplumun öteki yönlerini de etkiler. Polinezya’da insanlar geçimlerini değişen oranlarda balıkçılık yaparak, yaban bitkileri, kabuklu ve eklembacaklı deniz hayvanları toplayarak, karadaki kuşları avlayarak, deniz kuşları yetiştirerek ve yiyecek üreterek sağlıyorlardı. Polinezya adalarının çoğunda başlangıçta uçamayan büyük kuşlar yaşıyordu, yırtıcı kuşların yokluğunda bunlar evrimleşmişti; Yeni Zelanda’nın moaları ile Hawaii’nin uçamayan kazları bunların en iyi örnekleriydi. Bu kuşlar ilk göçmenler için, özellikle Yeni Zelanda’nın Güney Adası’na ilk gelip yerleşenler için önemli bir besin kaynağıydı ama bunlar bütün adalarda kısa zamanda tükendiler çünkü onları avlamak çok kolaydı. Deniz kuşları üretiminde de kısa zamanda azalma oldu, ama bazı adalarda hâlâ önemli bir yiyecek kaynağı olmaya devam ettiler. Deniz kaynakları pek çok ada için önemliydi ama Paskalya, Pitcairn ve Markiz Adaları için daha da önemliydi, çünkü oralardaki insanlar özellikle kendi ürettikleri ürünlerle geçinirlerdi. Polinezya’ya ilk gelenler yanlarında evcilleştirilmiş üç hayvan getirmişlerdi (domuz, tavuk, köpek); Polinezya’da başkaca bir hayvan da evcilleştirmediler. Adaların çoğunda bu üç hayvan varlıklarını sürdürdü ama daha yalıtılmış olan Polinezya adalarında bunlardan biri ya da ikisi yok oldu; ya kanolarla getirilen bu hayvanlar uzun deniz yolculuğuna dayanamadı ya da ölen hayvanların yerine dışardan başkaları getirilip konamadı. Örneğin yalıtılmış olan Yeni Zelanda’da yalnızca köpek yaşadı; Paskalya ve Tikopia’da yalnız tavuk. Mercan kayalıkları ya da bereketli sığ suları olmayan, kara kuşları kısa zamanda tükenmiş olan Paskalya Adası sakinleri geniş çaplı tavuk yetiştiriciliği yapmak için tavuk çiftlikleri kurmaya başladılar. En iyi olasılıkla bu üç evcil hayvan türü insanlara ancak zaman zaman yiyecek sağlıyordu. Polinezya’daki yiyecek üretimi en başta tarıma dayanıyordu, güney kutup altı enleminde tarım olanaksızdı çünkü Polinezya’daki bütün tarım bitkileri başlangıçta Polinezya dışındaki yerlerde evcilleştirilmiş ve ilk göçmenler tarafından getirilmiş bitkilerdi. Bu yüzden Chatham Adaları’na ve Yeni Zelanda’nın Güney Adası’nın güneyindeki soğuk bölgelere yerleşenler, kendi atalarınca binlerce yıl önce geliştirilmiş çiftçilik mirasını terk etmiş, yeniden avcılığa ve yiyecek toplayıcılığına dönmüşlerdi. Polinezya’nın geri kalan adalarındaki insanlar tarıma devam ediyor, kuru tarım ürünleri (özellikle taro, yam, tatlı patates), sulu tarım ürünleri (esas olarak taro) ve (ekmekağacı, muz, hindistancevizi gibi) meyveli ağaçlar yetiştiriyorlardı. Bu ürün türlerinin verimliliği ve görece önemi farklı adalarda çevreye bağlı olarak büyük değişiklikler gösteriyordu. Henderson, Rennell ve mercan adalarında toprak ve tatlı su az olduğu için insanların nüfus yoğunluğu en düşük düzeydeydi. İklimi ılıman olan Yeni Zelanda’da da nüfus yoğunlukları düşüktü, çünkü Polinezya tarım bitkilerinin bazıları için çok soğuk bir yerdi. Bu ve bazı başka adalarda Polinezyalılar fazla yoğun olmayan biçimde değişmeli olarak orman açma ve kök yakma yoluyla tarım uyguluyorlardı.

Öteki adaların verimli toprakları vardı ama bu adalar deniz seviyesinden fazla yüksek değildiler, bu yüzden de sürekli akan büyük akarsuları yoktu, sulamaya elverişli değildiler. Bu adalarda yaşayanlar yoğun biçimde kuru tarıma yöneldiler, kuru tarımsa teraslama, bitkileri yapraklarla örtme, tarım bitkilerini dönüşümlü ekme, nadas dönemlerini kısaltma ya da ortadan kaldırma, ağaç tarımını sürdürme işleri için yoğun insan emeği gerektiriyordu. Kuru tarım Paskalya Adası’nda minik Anuta’da, düz ve alçak Tonga’da özellikle verimli oldu, Polinezyalılar buralarda toprakların büyük bir bölümünü yiyecek üretimine ayırmışlardı. Polinezya’da en verimli tarım, sulanan tarlalarda yapılan taro tarımıydı. Daha kalabalık tropik adalar arasında bu seçenek Tonga için söz konusu değildi, çünkü fazla yüksek olmadığı için ırmakları yoktu. Sulu tarım Hawaii’nin en batısındaki Kauai, Oahu, Molokai adalarında en başarılı düzeyine ulaşmıştı, bu adalar yalnızca sürekli akarsulara sahip değildi, aynı zamanda yapı projelerinde kullanılabilecek kalabalık insan nüfuslarını besleyecek kadar büyük ve yağışlıydı. Angarya işlere koşulan Hawaiili işçiler taro tarlaları için gelişkin sulama sistemleri kurdular; bütün Polinezya da rekor düzeyde ürün alıyorlardı, dönüm başına 60 ton. Bu ürünler de bol miktarda domuzun beslenmesine olanak sağlıyordu. Polinezya adaları içinde Hawaii, tekir balığı ve benzeri balıklar yetiştirmek için balık havuzları inşa ederek su tarımında yoğun emek kullanan tek adaydı. Toplumların geçimlerini sağlama biçimleriyle ilgili bütün bu çevresel değişkenler sonucunda nüfus yoğunlukları (işlenebilir toprakların kilometre karesine düşen insan sayısı) Polinezya’da büyük değişiklikler gösteriyordu. Bir uçta (kilometre kareye düşen insan sayısı 2 olan) Chatham Adalarının ve Yeni Zelanda’nın Güney Adası’nın avcılık ve yiyecek toplayıcılığıyla geçinen toplulukları ile (kilometre kare başına düşen insan sayısı 11 olan) Yeni Zelanda’nın çiftçileri vardı. Bunun tam tersine yoğun olarak tarım yapılan pek çok adada nüfus yoğunlukları kilometre kare başına 47 kişiyi geçiyordu. Tonga, Samoa, Sosyete Adaları’nda bu sayı 82-97’yi, Hawaii’de 117’yi buluyordu. En yüksek nüfus yoğunluğu, yüksek bir ada olan Anuta’daydı, kilometre kareye 430 kişi düşüyordu; adanın bütün toprakları yiyecek üretimine ayrılmıştı, bu yüzden de 0,4 kilometre karelik bir yere 160 kişi sığışmıştı, ada dünyanın kendi kendine yeterli en yoğun nüfuslu yerleri arasındaydı. Nüfus hacmi, nüfus yoğunluğu (kilometre kareye düşen insan sayısı) ile yüzölçümünün (kilometre kare olarak) çarpımına eşittir. Sözü edilen yüzölçümü adanın değil siyasal birimin yüzölçümüdür, tek bir adanınkinden büyük de olabilir küçük de. Bir yandan, birbirine yakın adalar birleşip tek bir siyasal birlik oluşturabiliyorlardı. Öte yandan, büyük ve engebeli tek tek adalar pek çok bağımsız siyasal birliğe bölünmüştü. Böylece siyasal bir birliğin yüzölçümü bir adanın yüzölçümüne bağlı olarak değiştiği gibi adanın bölünmüşlük derecesine ve yalıtılmışlığına bağlı olarak da değişiyordu. İç iletişimi güçleştirecek büyük engellerin bulunmadığı küçük adalarda bütün adayı kapsayan tek bir siyasal birlik vardı 160 kişilik nüfusuyla Anuta Adası’ndaki gibi. Daha büyük olan pek çok adadaysa hiçbir zaman siyasal birlik kurulamamıştır, bunun nedeni her birinde (Chatham Adaları ile Yeni Zelanda’nın Güney Adası’nda) nüfusun dağınık halde yaşayan, avcılıkla ve yiyecek toplamakla geçinen yalnızca birkaç düzine insandan oluşması da olabilir, (Yeni Zelanda’nın geri kalan yerlerindeki gibi) çok geniş bir alana dağılmış çiftçilerden oluşması da olabilir ya da yoğun nüfuslu ama siyasal birleşmeyi engelleyici engebeli topraklarda yaşayan çiftçilerden oluşması da olabilir. Örneğin, Markiz Adalarının dik yamaçlı komşu vadilerinde yaşayan insanlar birbirleriyle esas olarak deniz aracılığıyla iletişim kuruyorlardı; her bir vadi nüfusu birkaç bin kişiden oluşan siyasal bir birlik oluşturuyordu, Markiz Adalarının çoğu böyle pek çok birime bölünmüş halde kalmıştı.
Kaynak: Tüfek, Mikrop ve Çelik