Osmanlı Türk Düşmanı Mı? Belgelerle Gerçekler

Osmanlı Türk Düşmanı Mı? Bununla ilgili internette çok şaşırtıcı bilgiler var. Bir kısım Osmanlıyı kusursuz gösterirken başka bir kısım ise göklere çıkartıyor. Bazıları Osmanlıyı Türk düşmanı görürken bazıları ise Arap Devleti ilan ediyor. Bunlar gerçekten komik olmakla birlikte maalesef internette her gördüğüne inanan kitle var. Herkes şunu iyi bilsin. Osmanlı bir hanedandır, devlet değildir. Devletimizin adı Devlet-i Aliyye’dir. Devlet-i Aliyye sık sık hem Osmanlı Memurları hem de Yabancılar tarafından “Türkiye” olarak da anılmış ve kayıtlara geçmiştir. Örneğin, yaptığımız antlaşmalar üstünde bile devletin adı olarak “Türkiye” yazar. İmparatorluğun 1. Dünya Savaşından sonra imzaladığı Mondros Mütarekesinde bile Türkiye yazmaktadır. İşte o belge;

Bu belge ile ayrıntılı bilgi almak için Murat Bardakçı’nın makalesini okuyabilirsiniz. İşte o makalenin bağlantısı:

https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/2196025-kayitsiz-sartsiz-teslim-belgemiz-olan-ugursuz-mondros-mutarekesinin-yuzuncu-yildonumu

Gördüğünüz gibi Osmanlı’da Türk ve Türkiye adı kullanılmaktaydı. Ancak internette dolaşan bazı devlet memurlarının sözlerinden yola çıkarak Osmanlı için Türk düşmanı diyenler de var. En bilinen hayali internet yalanı olan paylaşım ise Yavuz’un Şah İsmail’e Eşek Türk dediği meseledir. Ama ne İran kaynaklarında ne de Osmanlı kaynaklarında Yavuz’un böyle bir şey dediği yoktur. Hatta aksine, Yavuz Mısır’ı aldığında kendisini İslam halifesi ve Türklerin hakanı olarak tanıtmıştır.

Yavuz Sultan Selim’in Kahire’yi alması üzerine kendi adına 1517’de yaptırdığı madalya portresi. Üzerinde Latince olarak “Türk İmparatoru Selim” yazmaktadır. O zamanlar Latin Dili biliyorsunuz ki modaydı. Fatih’in yaptırdığı bazı madalyonlarda da latince yazılar yazmaktadır.

Osmanlı Tarihçileri sık sık Osmanlı Askerlerinden Türk askerleri diye bahsetmiştir. Bunların hepsi kanıtlı belgelidir. Türklük övülmüştür.

Osmanlı pâdişâhı Sultan Abdülmecid, Kırım Harbi’nden sonra imzalanan Paris Antlaşması’nın (1856) girişinde kendisini “Türkistan padişahı” olarak tanıtmıştır: “Biz ki, Allah’ın lütfuyla Türkistan ve kapsadığı toprakların pâdişâhı olan Sultan Abdülmecid Hân’ız.”

Abdulmecid Han, Osmanlı Türkiye’sinden “Türkistan” diye bahsetmektedir. Türkistan Türk ülkesi, Türk Yurdu anlamına gelmektedir.

Osmanlı’nın Türk düşmanı ve Türkleri hor gördüğü söylemenin bir nedeni de Cumhuriyet’in erken dönemlerinde rejimi oturtmak için kasıtlı olarak devlet eliyle propaganda yapılmasından kaynaklanmaktadır. Padişahlara küfür edilen marşlar bile vardır. Bunlar o zamanlar için normal karşılanabilir. Sonuçta yeni bir rejim gelmiş ve eskiye hakaret ediliyor. Ancak günümüzde bu basit propagandaya inanmak veya bu propagandayı sürdürmek doğru mudur?

Her şeyden önce yeni rejim geldiğinde yeni bir devlet kurulmadı sadece rejim değişti. Osmanlı bir ailedir, hanedandır. Osmanlı hanedanı sürüldü ve yerine TBMM geldi. Keza devletin çoğu kurumu da 1923 öncesine aittir. Padişahlar içinde iyi olanlar olduğu gibi kötü olanlar da vardır. Tarihi olduğu gibi kabul etmek gerekir. Kimseyi gereksiz yere övmeye veya yermeye gerek yok. Gerçek neyse onu konuşmalıyız.

Osmanlılara dini veya mezhepsel nedenlerle Türk düşmanı diyerek Cengiz Han’ı yüceltenler acaba Osmanlı’nın Cengiz Han ve Hülagü Han’a rahmet okuduğunu bilmezler mi? Yine Yavuz Sultan Selim’in Cengiz Han Soyundan Gelen Kırım Han’ın kızı ile evlendiğini ve Özbekler tarafından katliama uğrayan Cengiz Soyluları sarayında ağırladığını bilmezler mi? Timur’un torunlarının Osmanlı’da maaş bağlandığını bilmezler mi? Elbette bilirler ama söylemek işlerine gelmez. Bakın Osmanlı takviminde Cengiz Han ve Hülagü Han nasıl rahmetle anılıyor görün!

4. Murat, ölüm döşeğindeyken tahta geçebilecek tek kardeşi olan İbrahim için ölüm emri verdi. Fakat bu emri Kösem Sultan engelledi. 4. Murat’ın bu emrinin uygulanması Osmanlı Hanedanı’nın son bulması anlamına gelecekti. Fakat 4. Murat bunu da düşünmüştü. Yerine Cengiz Han Soyundan Gelen Kırım Hanının gelmesini istiyordu çünkü Cengiz Han Soyu Osmanlı Soyu ile aynı kana, aynı ırka mensuptu. Kırım Hanları Osmanlı Türkiye’sinde Padişah yedeği idi. Padişahın başına iş geldiği takdirde tahta Kırım Tatarları geçecekti. Osmanlı kendisini Türk olarak gördüğü gibi Cengiz Han soyunu da Türk olarak görüyordu.

Bununla birlikte Osmanlı Türklerle savaştı bu yüzden Türk düşmanıydı diyenler de bir hayli çok. Osmanlı’nın ilerlemesi bile Türklerle savaşarak değil, batıya gaza yaparak oldu. Türk beylikleri birbiriyle savaşırken Osmanlılar Romalılara (Bizans) karşı savaşıyordu. Osmanlılar, ilk beyliklerden evlilik yoluyla toprak aldı. Sonra tabii ki savaştığı beylikler oldu fakat kimse mesela haçlılarla birlikte hareket eden Karamanoğullarına Türk düşmanı demiyor. Burada maksat Osmanlı’yı kötülemektir. Ayrıca Türkler Osmanlılardan önce de birbirleriyle savaşıyordu. Meselenin bu kısmını geçiyorum ve devlet memurlarının veya bazı şairlerin laflarından dolayı Osmanlı’ya Türk düşmanı denmesi meselesine geliyor.


Twittir de bununla ilgili çok güzel bir paylaşım yapan biri var. Hepsi de belgeli, kanıtlı. oktay_tanhu kullanıcı adlı bu kişinin Twitter bağlantısı:

Twitter’den paylaşım silinirse diye belgeleriyle birlikte Osmanlı’nın Türk düşmanı olup olmadığını turkcemalumatlar.wordpress.com da paylaşıyorum.

Türk;Yavuz’a göre,eşekti
Hoca Saadettin’e göre,aşağılıktı
Naima’ya göre,çirkindi,kızgındı
Baki’ye göre,kabaydı
Hafız Çelebi’ye göre,baban bile olsa öldürülmesi gerekendi…

diye uzayan listeyi çokça paylaşırlar;ama asla doğrulama gereği görmezler. Sırayla inceleyelim:

Selim Han’ın, Şah İsmail’e mektubunda “ben ki…,sen ki ey eşek Türk” demesi, iftiradır. “Emir İsmail, İsmail Bahadır” şeklinde hitap etmiştir. İlginç olan, Şah İsmail’in böyle bir hakareti etmiş olmasıdır. Alâüddevle Bozkurt Bey’e “Ala dana” dediği, kendi kaynaklarında yazılıdır.

Kaynak:

Hoca Sâdeddin Efendi’nin, “aşağılık” diye andığı, Kızılkocaoğulları’dır. Bu kardeşler Türkmen oldukları için, hakaretin doğrudan Türkler’e edildiğini söylemek abestir. Amasya ve Tokat çevresini yağmaladıkları, hamamlardan kadınları zorla kaçırdıkları için kötülenmişlerdir.

Bunun tüm milleti aşağılamak olduğunu iddia edenler, aynı eserde hanedanın Türk olduğunu söyleyen ve askerleri “düşmanın gözünde her Türk sipahisi Efrasyâp gibi bir yiğit kesilirdi”, ”zaferleri gölge edinmiş Türk askeri” diye öven bölümleri neden görmezler?

Kanıt;

Naîmâ, en fazla eleştirdikleri tarihçidir. Belli şahıslar için yazdıklarını, tüm millete söylenmiş kabul ederler. “Türk-i bed-lika(çirkin suratlı Türk)” dediği, Yusuf Paşa’dır ve isyanı ile eşkiyalıklarını anlattığı kişilerdendir. Asla tüm milletin çirkin olduğunu söylememiştir.

“Türk-i sütürk (kızgın Türk)” diye yazdığı, halka zulmeden bir şâkidir. Devamında, kötülüklerinden “yüreği acımış Türkler” tarafından yakalanıp divan-ı âliye teslim edildiği anlatılır. Aynı sayfa içinde olmasına rağmen o kısım gözlerinden kaçmıştır(?).

Tıpkı Osmanlı’yı anlatırken “Türk askeri”, “Türk donanması” yazdığını görmemeleri gibi…

Osmanlı Türk Düşmanıdır diyenler en çok “etrak-ı biidrak” sözünü öne sürerler; ama mesela Şah İsmail, “beni seven minareden atlasın” dediğinde minare önünde kuyruk olanları gören Osmanlı’nın, bunlara “İdraksiz Türkler” dışında ne demesini beklerler?

Osmanlı tarihçileri, “etrâk-ı bi idrâk”ı devlete isyan eden, eşkiyalık yapan vs. için kullanmışlardır yoksa tüm milleti aşağılama amacında olmamışlardır. Benzer ifadeler, aynı şeyi yapan farklı millet mensupları için de kullanılmıştır.

Yaptıkları bazı davranışlardan dolayı Türklere idraksız diyen Aynı tarihçiler, Osmanlı’nın “Türk denen şanlı bir kavim”den olduğunu söyler; hanedanı Oğuz Han’a temellendirirler. Devleti Türklüğe mahsus olan güzel vasıflar ile yiğitlik ve dindarlığı birleştirerek kurduklarını yazar;zaferleri “Şanlı Türk askeri”nin başarıları olarak anlatırlar.

Bu dikkate alındığında, tüm millete hakaret edildiği iddiası manasız olmaktadır. Osmanlı, Türk olduğunun bilincindedir. Türkçe, resmi dilidir ve devşirme alsa dahi onları süratle Türkleştirir.

Bu konuda Osmanlı’yı karalamaya çalışanların fikirleri, Safeviler’e gelince değişiverir. Şah İsmail’i, Osmanlı’ya karşı Türkçülüğün bir kahramanı olarak gösterirler.

Sadece bu bile ikiyüzlülüklerini göstermeye yeter(bilmeyenler hariç). Şah İsmail’in, mezhebini kabul etmeyen Türkler’i türlü vahşiliklerle katletmesi kendi kaynaklarında “İskender şanlı” şahlarının başarıları olarak anlatılır.

Safevi kaynaklarında, kendilerine karşı gelen Türkler, “bedkirdar, başı şerle dolu, hünersiz, azgın güruh” gibi ifadelerle anılırlar. Osmanlı’ya gelince cımbızlayarak “Türk düşmanlığı” çıkaranlar, Safeviler’i neden kayırmaktadırlar?

Bu bize gizlen(emey)en bir amacı gösterir. Osmanlı’ya mezhep farkından dolayı düşman olanlar, bunu Türkçülük maskesi ile yaparak, Türkler’i tarihlerinin en önemli devletlerinden birine düşman etmeye çalışmaktadırlar.

Benzer durum, “Osmanlı ne kadar yerin dibine batarsa, Cumhuriyet o derece yükselir.” düşüncesindeki kimseler (aşırı Kemalistler) için de geçerlidir. Osmanlı’nın, iddia ettiklerini yapıp yapmamış olması umurlarında değildir; sadece kötülenmesini isterler.

Bunun en tipik örneği, Vahideddin Han’ın soyumuza, sopumuza laf ettiği(?) capsi paylaşıp durmalarıdır. Kaynak olarak verdikleri kitabı okumalarını geçtim; adını bile bilmez “Şambaba” derler. Aslı “Şahbaba” olan kitabın yazarı M. Bardakçı, bu saçmalığı yalanlamaktan bıkmıştır.

“Osmanlı’da Türk düşmanlığı” başlıklı yazılardaki iddialar arasında F. R. Atay’ın kendine ilk defa ne zaman Türk dediğini hatırlamadığı; okulda her millet adıyla anılırken, Türkler’e “Osmanlı” dedikleri veya genç Mustafa Kemal’in, Türk askerine tokat atan bir Arap binbaşıyı görünce Türklük şuuruna erdiği gibi şeyler vardır. Okudukları Abdülhamid Han devri okullarının tarih derslerindeki Türklük vurgusu, iddiaları yalanlamak için yeterlidir.

Bâkî’den devam edecek olursak; “Terk ehlinün ey hâce biraz başı kabadır” mısrası ile karşılaşırız. Bu, Danişmend’in Tarihî Hakikatler’de açıkladığı bir yanlış okumadan kaynaklıdır. “Terk” ehli, “Türk” yapılarak, anlam bambaşka bir yöne kaydırılmıştır.

“Fakirlik ve fanilik şahına her taç baş tacı olamaz, ey hoca dünya nimetlerini terk edenlerin başı çıplak olur” gibi mana verilmesi gereken şiir, hiç alakası yokken Türk milletine kalın kafalı dendiği iddiasına malzeme olmuştur.

Hafız Hamdi Çelebi’ye atfedilen şiirin kaynağı,1943(!) tarihli bir kitaptır. “Baban da olsa Türk’ü öldür” son derece saçma bir sözdür. Osmanlı devrinde eşcinsel arayan bir yazar (nasıl bir meraksa) ve benzerleri, bu şiiri 2. Bayezid devri katibiyken (1499’da) yazdığını söylerler.

Sicilli Osmani’de, Hamdi Çelebi’nin 1587’de yani 3. Murad Han devrinde vefat ettiği kayıtlıdır. Herhalde baya uzun(?) yaşamış olmalıdır. En nihayetinde, bu şiirin aslını gösterebilen birine tarafımca rastlanmamıştır.

Devletin resmi görüşüyle ne alakası olduğu belirsiz olan bir kaç başka şairin şiirlerine değinmeleri anlaşılmaz. Bugün sırf rakip takımı tuttuğu veya farklı partiye oy verdiği için karşılıklı edilen hakaretlerin yanında anılmaya değer değillerdir.

Şiire bu kadar meraklı olup, Suzi Çelebi’nin

Bu Türk azdur deyü etme bahâne
Odun bir şu’lesi besdür cihâne 

beyitini görmemeleriyse ilginçtir. Hoş, Murad Han’ın haçlılara “Türk erliğini göstereyim” demesini de bilmezler.

Osmanlı’nın diğer Türk beylik ve devletleriyle savaşmasını da “Türklükten çıkma” olarak sunarlar ki saçma bir bahanedir. Bu durumda Sasaniler(İran) ile anlaşıp Akhunlar’ı yıkan Gök Türkler’e ne demek gerekir?

Bazı boyların Osmanlı’ya isyan etmelerini, Türklükten kopuşa bağlayanlar, benzer isyanların Gök Türkler’de bile olduğunu, Kapgan Kağan’ın bu isyanlarda öldüğü ve devletin Türk boylarınca(Uygur, Karluk vs.) yıkıldığını bilmezler mi?

Devşirmeleri de dillerinden düşürmezler. Attila’nın yanındaki Orestes, Onegesius, Ardarik, Scotta vs.yi görmezler hatta duymamışlardır; ama Osmanlı’nın Türkleştirdiği devşirmelerden rahatsız olurlar.

Savaşlara dönecek olursak, Osmanlı’nın doğuya yönelişlerinin çoğunun bir tehdit sonucu olduğunu söylemek gerekir. Karamanoğulları’nın, Osmanlı’nın her haçlı saldırısını göğüsleyişinde saldırıya geçtiği, sağır sultanın duyduğu bir olaydır.

Otlukbeli’nde Akkoyunlar safında ölen Türkmenlerin küpelerinin toplanmasına üzüldükleri ve Osmanlı Türk Düşmanı ile suçladıkları Akkoyunlular ile olan savaş, onların Tokat, Sivas ve civarını yağmalamaları yüzünden çıkmıştır. Fatih, o esnada İstanbul’un fethi sonrası oluşan haçlı koalisyonuyla boğuşmaktadır.

Uzun Hasan’ın haçlılarla “Rumeli sizin, Anadolu benim” diyerek anlaşması ibretliktir. Safeviler de haçlılarla anlaşarak Osmanlı ülkesinde karışıklıklar çıkarmalarının karşılığını görmüşlerdir.

Haçlılara karşı adam gibi mücadele eden Selçuklu ve özellikle Osmanlı’nın her fırsatta kötülenip, diğerlerinin göklere çıkarılması, aklın aldığı bir iş değildir. Ancak ideolojik veya mezhepsel düşmanlıkla açıklanabilir.

Osmanlıda Türk Düşmanlığına delil olarak gösterdikleri “mürur tezkiresi-yol hükmü”dür ki Osmanlı topraklarında seyahat etmek isteyen yerli ve yabancı herkesin alması gereken bir izin belgesidir. İstanbul’a Türkler’in girmesini yasaklayan bir şey değildir.

Aklı başında birine, İstanbul’daki sayısız cami, medrese, tekke vs.nin Müslüman Türkler için yapıldığını söylemeye gerek var mıdır? Gerçi muhataplarımız arasında, Fatih Sultan Mehmed Han’ı hristiyan sanan zeka seviyesine sahip olanlar az değildir.

Bu tablo Önemli devlet görevlilerinin etnik kökenlerini gösterir tablolar, Türkler’in İstanbul’a sokulmama saçmalığı şöyle dursun, idarede ziyadesiyle bulunduklarını göstermektedir.

Osmanlı Devleti, başlangıçta küçük bir beylik idi. Fakat Türklüğe mahsus olan güzel vasıflar ile yiğitlik ve dindarlığı cemetmiş güzel bir topluluk olduğundan Müslümanları birleştirerek bir dayanak olabilmişti.Ahmet Cevdet Paşa – Osmanlı Tarihi (1.Cilt)

Türk boylarından Osmanoğullarının ulu atası Kayı Han… Düşmanın gözünde her Türk sipahisi Efrasyâp gibi bir yiğit, Zaloğlu Rüstem gibi pehlivan kesilirdi. Hoca Sâdeddin Efendi – Tâc’üt Tevarih

Türklerin idareye getirdikleri düzen ve huzur, mal ve can emniyeti bakımından malûm ve meşhurdu.

Tursun Bey – Târih-i Ebul Feth (Fatih Sultan Mehmed’in Tarihi)

“İnşâallah, ona Türk erliğini göstereyim.”

1. Murad HanHalkı Osman’a değer vererek, Türklerin yiğidi üstünü avda, kuşta yanına toplanırlardı.

Mehmed Neşri – Neşri Tarihi

Bizki bilutfulmevla Türkistan ve şâmil olduğu memalik ve büldanın padişahı

Abdülmecid Hânız.

Paris Antlaşması – 1856

Paşam ben Türküm, Türk olarak kalacağım.
2. Abdülhamid Han

Türklerin hakanı Yavuz Sultan Selim
Bostanzade Yahya – Duru Tarih

Serinin hazırlanmasında, fikir ve desteklerini esirgemeyen @ali31936495 beyin paylaştıkları:

Sokullu Mustafa Paşa’dan Maximilien’e :”biz Türkler…”

Kâfirler, Türk geldi diye korkuya düşüp birbirini kırdı. Oruç Beğ Tarihi

Bu sultan(Orhan Bey), Türkmen hükümdarlarının mal, ülke ve askerce en büyüğüdür. İbn Battûta Seyahatnâmesi

Gelün Türk’e itâ’at eylen! Açlıkdan ölmeyüp emn ü emân içinde olasız.

Rüstem Paşa – Tevârih-i Âl-i Osman

Şüphesiz İslamın kubbesi ve Güneşin kubbesi olan Türkler o dönemde barış ve saâdetiyle aydınlattı.

Seyyid Lokmân – Selîm Hânnâme

Savaş meydanlarının kahramanı, Türk’ün ünlü hükümdarı olan Sultan Süleyman.

Celâlzâde Mustafa Çelebi Tabakātü’l-memâlik

“Silsile-i Osmâniyye’nin cedd-i âlâsı olan Kâyı Han kabilesi”
“Kostantiniyye Şehrini feth iden Türk Beginin(Fatih Sultan Mehmed) oglı(Cem Sultân).”

Solakzâde Târihi – Mehmed Hemdemî

One comment

Bir Cevap Yazın