Kooperatifçiliğin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi

Kooperatifçiliğin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi

Kooperatif Latince iş birliği anlamına gelen “cooperatio” sözcüğünden gelmektedir. Kooperatiflerin ekonomik ve hukuksal yönlerden değişik şekillerde tanımı yapılabilmektedir. Kooperatifler, tüm ekonomik faaliyetleri kapsaması açısından kârı ortadan kaldıran dağılımda bir denge oluşturarak dağılım zararını önleyen kolektif işletmeler olarak tanımlanmaktadır. 1163 sayılı Kooperatifler yasası; tüzel kişiliği olan ortakların ekonomik çıkarlarını, meslek ve geçmişlerine ilişkin ihtiyaçları karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet yoluyla sağlamak, korumak amaçlarını taşıyan gerçek ve kamu tüzel kişileri, özel idareler, belediyeler, köyler, cemiyetler ve dernekler tarafından kurulan değişir ortaklı ve sermayeli kuruluşları kooperatif olarak tanımlamaktadır.

Cooperatio sözcüğü tarihsel kökeni itibariyle oldukça eski olmasına karşılık bilimsel bir deyim olarak ilk defa 1525 yılında Fransızlar tarafından teoloji bilimlerinde kullanılmaya başlanmıştır. Ekonomi ve toplum bilimlerinde kullanılmaya başlaması yakın zamanlara rastlamaktadır. Bu kısa açıklamalardan anlaşılacağı gibi, toplumsal bir yaşantıda ortak bir amacı gerçekleştirmek için birlikte çaba gösteren kişilerin araçlarını ve güçlerini, emeklerini birleştirmeleri ilk çağlardan beri rastlanan bir davranıştır denilebilir. Ancak ilkel toplumlarda toplumsal yaşantının bir ürünü olarak ortaya çıkan bu birleşmeler daha çok dinsel nitelikte olmuştur. Daha sonraları dinsel faktörlerin etkisi zamanla azalarak yerini adet, gelenek ve diğer sosyal faktörlere bırakmıştır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de birleşme veya kooperatifçilik hareketi kaynağını tamamen halktan almaktadır. Günümüzde kooperatifçilik gelişen ekonomik koşullarla birlikte piyasa ekonomisinin özellikle eksik rekabetin yarattığı olumsuzluklara karşı bir sosyal ve ekonomik örgüt olmuştur. Kooperatifleşme bilinçli bir örgüt şeklinde XVIII. yy sonları ile XIX. yy başlarında ortaya çıkmaya başlamıştır.

Kooperatifçilik hareketinin günümüzdeki anlam ve değerini iyi anlayabilmek için tarihsel gelişimine ve değişimine kısaca değinmekte yarar görülmektedir. Tarih öncesi ilkel toplumlarda kişilerin tek düşüncesi yemek ve barınmak gibi birtakım fizyolojik gereksinimlerini karşılamaktır. Bu amaçlarını gerçekleştirmek için giriştikleri çabalar basit ve ilkel bir üretim faaliyetinden öteye gitmemiştir. Bu dönemde kişilerin doğa üzerinde herhangi bir hakkı ve tasarruf yetkisi yoktur. Yine aynı dönemde hayat felsefesi elde edileni tüketmek ve günlük gereksinimlere yetecek ölçüde üretimde bulunmaktır. Zaman içinde ileriyi veya geleceği düşünme, gerek kişiyi gerekse toplumu daha çok üretmeye (mal-mülk edinmeye) veya saklayarak (tasarruf ederek) gelecekte kullanmaya (sermaye oluşturmaya) sevk etmiştir. Mübadele (alış-veriş, değişim) düşüncesinin gelişmesi sonunda büyük kentlerde yavaş yavaş bir sanat ve tüccar sınıfı meydana gelmeye başlamıştır. Dolayısıyla üretenlerle bu iktisadi malı tüketenler arasında yer alan ticaret kesimi yaptığı hizmet karşılığı sonucu bir aracı payını üretim değerinin üzerine eklemek durumunda kalmıştır. Üretici ve tüketici arasında yer alan bu ticaret kesiminin hizmetleri sırasında genellikle üretici ve tüketici çıkarları değil daha çok kendi çıkarları ve kârlarını artırmak tutkusu ağır basmaktadır. Üretici ve tüketici aleyhine gelen bu dengesizlikleri düzeltmek amacıyla siyasal önerilerin dışında ekonomik bir takım önlemler ve örgütlenmelere gidilmiştir. Bu örgütlerin ilk ikisi:

Korporasyon ve Sendikalar

Korporasyonlar bir ortaçağ kuruluşudur. Küçük esnaf veya sanat erbabının kendi kendilerine yardımcı olmak amacı ile meydana getirdiği örgütlerdir. Bu örgütlere Türkiye’de Lonca adı da verilmektedir. Bu kuruluşun başlıca amacı küçük sanatkârların emeğini değerlendirmek ve aracıları ortadan kaldırarak hem kendi, hem de tüketici çıkarlarını korumaktır. Ancak korporasyonlar ulusal ekonomi açısından oldukça dar alan içinde çalışan küçük sanatkârlara ait kuruluşlardır. Ekonomik sistemin gereği endüstrileşme büyük kentleşme gibi önemli sosyal ve ekonomik gelişmeler ile değişmeler bu kuruluşların zamanla ortadan kalkmasına neden olmuştur. Bu korporasyonlar yerlerini günümüzde gittikçe önem kazanan sendikalara bırakmıştır. Çağımız kooperatifçiliğinin babası Robert Owen’dir. 1771 de İngiltere’de bir saracın oğlu olarak dünyaya gelen Owen yeteri derecede öğrenim görememiş mensucat fabrikalarında, mağazalarında çırak olarak çalışmaya başlamıştır. Owen 20 yaşında iken Lamarck adındaki bir köyde bir kısım ortaklarla birlikte iplik fabrikası satın almış, çalışkanlığı sayesinde yalnız fabrikanın değil köyün de kalkınmasını sağlamıştır. Owen’ın düşüncelerinde hareket noktası, işletmesinde işçi çalıştıran fabrikatörlerin işçilerin emeğinden elde ettiği kazancın hepsini kendisine alıkoymayarak bir kısmını yine işçiler için sosyal işlerde kullanılmaları gerektiydi. Owen’ın kooperatifçilik konusunda getirdiği ve uygulamaya çalıştığı başlıca konular şunlardır;

• İlk önce kendi işletmesinde çalışan işçiler için ev, lokanta ve kantin ile birlikte birde biriktirme sandığı kurdurmuştur.
• O güne kadar işçilerin günde 17 saat olan çalışma sürelerini 10 saate indirmiştir.
• 10 yaşından küçük çocukların fabrikada çalışmalarını yasaklamış ve onlara okuma olanağı sağlamıştır.
• İşçilerden para cezası kesilmesi yolundaki uygulamayı kaldırmıştır.

Owen’ın uyguladığı bütün yenilikler toplumsal nitelikte ve işçinin yaşama koşullarını insan onuruna yakışır bir düzeye getirmek amacındadır. Ancak bu insancıl ilkeler genişleyip tutulmaya başladıkça, işçinin emeği üzerinde aşırı ve haksız kârlar sağlayan fabrikatörlerin bir direnme ve mücadelesi ile karşılaşmıştır. Tüm bu engellere karşı Owen yılmamış ve direnmesini bilmiştir. Devletin ilgisizliği hatta karşı tutumu, başarısını engelleyen önemli faktörler olmuştur. İngiltere’yi 1825 yılında terk etmek zorunda kalan Owen, ABD’ye yerleşip, İngiltere’dekine benzer korporasyonlar kurarak yeni denemelere girişmiş, ancak çevrenin sert tepkisini burada da görmüş ve başarısızlığa uğramıştır. Owen’ın düşüncelerinin en güçlü savunucularından birisi de Dr. William King’dir. O çağın İngiltere’sinde işçi sınıfının sosyal ve ekonomik yönden güçsüzlüğünü gördüğü için, Owen’ın düşüncelerini inançla savunan bir kişi olmuştur. King felsefeden teolojiye, matematikten tıbba kadar her alanda başarı ile sonuçlanan çalışmalarda bulunmuş bir kişidir. Owen’ın düşüncelerinden esinlenen King 1828’de “Union Shop” adı altında ilk birlik mağazasını kurmuştur. King’in asıl amacı tüketim kooperatifleri alanında çaba göstermektir. Bu yüzden kurduğu mağazanın ortakları da mağazada çalışan işçilerdir. Bu ortaklıkta işçilerin haftadan haftaya verdikleri taksitlerden oluşacak paralarla başlangıçta bir tüketim mağazası açılacak daha sonra meydana gelen fiyat farkları ile hepsi işçi olan ortaklara gerekli tezgâh ve aletler alınacak ve bunların yardımı ile yapılan ürünlerle iktisadi mallar, adı geçen mağazalarda satılarak meydana getirilecek kârla toprak satın almaktır. Böyle meydana getirilen küçük işletmeler zamanla birleştirilerek endüstrileşme gerçekleştirilecek ve çalışanların oluşturduğu yeni bir dönem kurulacaktır.

King başlangıçta 5 sterlin sermaye ile açtığı birlik mağazalarının sayısı 1930’da 170’e yükselmiş, daha sonra bu sayı 230 olmuştur. Buna rağmen, aşağıdaki belirtilen nedenlerden dolayı mağazaların tümü kısa sürede kapanmış ve çalışmalarına son vermek zorunda kalmıştır. Kapanmaya neden olan faktörler şunlardır; Başlangıçta işçiler kendi eliyle biriktirdiği parayı sürekli olarak mağazanın genişlemesi, yeni üretim imkânları elde etmek için yatırdıkları için Risturn alamamışlardır. Oysa o çağda işçilerin ağır ve çok yoksul koşullar içinde çalışmaları ve beklenilen refahın bir türlü gerçekleşememesi, bu alanda bağlanan umutları ve inançları zayıflatmıştır. Diğer bir neden ise birlik mağazalarının kârları ile satın alınan tezgâh ve aletlerle çalışan işçilerin meydana getirdiği ürünler, adı geçen mağazalarda gereğinden fazla stok birikimlerine neden olmuştur. Stokları eritmek için taksitli satış uygulamasına geçilmiş ise de istenilen ölçüde başarılı olamamıştır. Böylece Owen’ın düşüncelerini destekleyen King’in de düşüncesi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak King’in başarısızlığı, amaçları belirtilen bu insancıl düşüncenin başarısızlığı değildir. Owen ve King’in bu uygulamaları yeni girişimlerin doğmasında oldukça etkili olmuştur. Bu girişimlerin en önemlisi ve tutulanı Rochdale adı verilen kooperatif girişimciliğidir.

Kooperatifçiliğin Türkiye’deki Gelişimi

Türkiye’de kooperatifçilik hareketi Osmanlı Devleti döneminde Mithat Paşa’nın kurduğu memleket sandıklar ile başlamıştır. Bu nedenle Mithat Paşa Türk kooperatifçiliğinin öncüsü olarak kabul edilmektedir. Mithat Paşa Memleket Sandığı adını verdiği ilk Tarım Kredi örgütünü 1863 yılında o zaman valisi olduğu Niş vilayetinin Pirot kasabasında kurmuştur. İlk denemelerden olumlu sonuçlar alınınca sandıkların tüm ülkeye yayılması için hazırladığı Memleket Sandıkları Nizamnamesi (Tüzüğü) adlı nizamnameyi hükümete sunarak kabulünü sağlamıştır.

Bu nizamnameye göre Mithat Paşa üretim kooperatifçiliğini kredi kooperatifçiliği ile birleştirmiştir. Memleket sandığına sermaye sağlamak için devlete ait boş arazi köylüler tarafından imece yöntemi ile ekilmekte, elde edilen ürün köy ihtiyar heyeti gözetimi altında satılmakta, elde edilen tutar, Memleket Sandıklarında sermaye olarak kullanılmaktaydı. Bu yöntem başlangıçta iyi sonuç vermişse de daha sonra köydeki nüfuzlu kişilerin işleri güçsüz ve sessiz kimselere yüklemesi dolayısıyla zamanla bu angarya haline gelmiştir: Bu nedenle imece yönteminden vazgeçilmiş, sermaye toplamak için bir tür vergi yöntemi olarak kabul edilmiştir. Ülkenin çeşitli yerlerinde kurulmuş olan Memleket sandıkları her yerde istenildiği gibi gelişmemiş sandıkların sayısı giderek azalmıştır. Sandıkların asıl görevlerinden uzaklaşmaları, nizamnameye uygun hareket etmemeleri, sermayenin düzenli bir biçimde toplanamaması verilen borçların geri alınamaması ve ciddi bir denetimden yoksun olmaları sayısal azalmanın önemli nedenleri arasındadır. Memleket sandıklarını yeniden canlandırmak için 1883 yılında aşar vergisinin oranı %10’dan %11’e çıkarılmıştır. Aşara yapılan bu ilaveye Menafi hissesi denildiğinden Memleket sandıklarına da Menafi sandıkları adı verilmiştir. Bu örgüt doğrudan doğruya hükümetin denetimi altına girmiştir. Ancak kırsal kesimde kredi gereksiniminin sürekli olarak artması bu konuda yeni bir kredi örgütünün kurulmasını gerektirmiştir. Böylece 1888 yılında sandıklar tamamen kaldırılarak yerine bugünkü T.C. Ziraat Bankası AŞ kurulmuştur.

Mithat Paşa’dan sonra Cumhuriyet dönemine kadar önemli kooperatif hareketine rastlanmamıştır. Türkiye’de bugünkü anlamıyla kooperatifçilik Cumhuriyet döneminde başlamıştır. 24 Mart 1925 tarih ve 586 sayılı yasa ile Ankara da bulunan memurlara aylıklarının yarısı kadar ikramiye verilmesi, bunların kurulacak Ankara Memurlar kooperatifine anapara olarak yatırılması öngörülmüştür. 1926 yılında 856 sayılı Türk Ticaret yasasında kooperatiflerinde diğer şirketler arasında yer alması için gerekli düzenlemeler yapılmıştır. 1929 yılında ise 1470 sayılı Zirai Kredi Kooperatifleri kanunu kabul edilerek bir yılda 29170 kişi 191 kooperatif içinde örgütlenmiştir. İstanbul Üniversitesi bünyesinde 2 Ekim 1931’de Türk kooperatifçilik cemiyeti kurulmuştur. Bu cemiyet daha sonra Ankara’ya taşınmış olup, Türk Kooperatifçilik Kurumu adı altında faaliyetlerine devam etmiştir. 2834 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu ve 2836 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri Kanunu, 1934 yılında çıkartılmış ve uygulamaya konulmuştur. Kooperatifçiliğe gerekli duyarlılığın gösterilmemesi ve 1950’den sonra özel sektöre ağırlık verilmeye başlanması ile kooperatifçiliğin bir süre tamamen ihmal edilmiş olduğu görülmektedir. Ancak 1961 Anayasasında kooperatifçilik özel bir madde ile yer almış ve bu tarihten itibaren hazırlanan 5 yıllık kalkınma planlarında, kooperatifçiliğe önemli bir yer verilmiştir. Günümüz Türkiye’sinde hayvancılık sektöründe örgütlenme iki grup altında sınıflandırılabilmektedir. Bunlar “ekonomik ve sosyal amaçlı organizasyonlar” ile “mesleki amaçlı organizasyonlar” olarak ifade edilebilir. Ekonomik ve sosyal amaçlı organizasyonlar kapsamında tarımsal amaçlı kooperatifler ile üreticilere hizmet veren kalkınma kooperatifleri, üretici birlikleri vb. yer almaktadır. Mesleki amaçlı organizasyonlara Veteriner Hekim Odaları ve onların üst örgütü olan Türk Veteriner Hekimler Birliği ve Veteriner Hekimler Derneği örnek olarak verilebilir. Türkiye’de tarımsal amaçlı kooperatifler 3 farklı yasa altında, 7 konuda hizmet vermektedirler. Bunlar; 1581 sayılı yasaya tabi Tarım Kredi Kooperatifleri (TKK), 4572 sayılı yasaya tabi Tarım Satış ve Tütün Tarım Satış Kooperatifleri (TSK) ve 1163 sayılı yasaya tabi tarımsal amaçlı kooperatiflerdir. Tarımsal kalkınma kooperatiflerinin sayısı 5.500’ü aşmış olup, ortak sayıları ise 710 bin civarındadır.

Bir Cevap Yazın