Arap Tarihi: İslam’ın İlk Çağında Bilim-Eğitim Kurumları

Hz. Muhammed, Kur’an’ın okunması, dinin temel gereklerinin öğrenilmesi gibi konuları ön plana almış eğitim-öğretim ve ilime önem vermiştir. Bedir Savaşı’nda ele geçirilen esirlerden, Müslümanlara okuma-yazma öğretenlerin serbest bırakılması, Hz. Muhammed’in eğitime verdiği önemin bir göstergesidir. Hz. Muhammed’in başlatmış olduğu eğitim-öğretim faaliyetleri, Dört Halife Dönemi’nde de devam etmiştir. Bu dönemde küttab adı verilen ilköğretim seviyesindeki kurumlarda, mescidlerde ve camilerde ilim öğrenimine devam edilmiştir. Cami ve mescitler, İslamiyet’in ilk devirlerinden günümüze kadar İslam toplumunun eğitim kurumları olarak faaliyet göstermiştir. Emeviler ve Abbasiler Dönemi’nde sınırların genişlemesiyle birlikte eğitim kurumlarında önemli gelişmeler olmuştur. Başlangıçta sadece okuma-yazma ve İslami ilimler alanında eğitim verilirken bu dönemden itibaren değişik dallarda eğitim-öğretim verilmeye başlanmıştır. Özellikle Abbasiler Dönemi’nde, bilgelik ve hikmet evi anlamına gelen Beytü’l-Hikme’nin kurulması İslam medeniyetinde bir dönüm noktasıdır.

Beytü’l- Hikme, bir araştırma ve eğitim kurumu olup Abbasi Halifesi el-Me’mun tarafından kurulmuştur. Bilgelik evinin en önemli görevi, dönemin ünlü astronom, matematikçi ve hekimlerini bir araya getirmek ve bilimin çeşitli alanlarındaki belli başlı eserleri Arapça’ya çevirmekti. Grekçe, Süryanice, Sanskritçe ve Farsça gibi dillerden Arapça’ya tercüme edilen çok sayıda eser Hizanetü’l-Hikme adı verilen yerde toplanmıştır. Abbasi halifelerinin tıp, astronomi, mantık ve matematik ile ilgili alanlara teşvik etmesi, kitapları toplatıp tercüme ettirmesi ve âlimlere ve ediplere karşı cömert tavırları; İslam dünyasında büyük bir düşünce hareketini başlatmıştır. Bu dönemde Beytü’l Hikme, Orta Çağ’ın en zengin kütüphanesi ve ilmî araştırma merkezi hâline gelmiştir. İslam dünyasında gerçek anlamıyla ilk kütüphane Emevi halifesi tarafından Şam’da kurulmuştur. Kütüphanecilikte ikinci önemli gelişme Abbasi Halifesi Me’mun’un Bağdad’ta açtığı Beytü’l-Hikme’dir. Sultanların saraylarında kütüphaneleri olduğu gibi bazı âlimlerin de evlerinde özel kütüphaneleri bulunduğu bilinmektedir. Ayrıca büyük camilerin yanında halk için kütüphaneler açılmıştır. Abbasiler ve Selçuklular Dönemi’nde de kütüphanelerde sayı ve kalite olarak büyük gelişmeler olmuştur. İslam dünyasında kütüphaneler ve medreseler bilimsel gelişmenin en önemli kurumları hâline gelmiştir.

İlimlerin sınıflandırılması: İslam dünyasında düşüncenin ve bilimin ortaya çıkışının dinî, siyasi ve sosyal nedenleri vardır. Özellikle Hicret’ten sonra, İslam Devleti kurulunca çeşitli dinî meseleler ve toplumsal ihtiyaçlar ortaya çıktı. Hz. Muhammed hayattayken sorunlara ya doğrudan kendisi cevap veriyor ya da sorunları vahiy yoluyla çözüyordu. Hz. Muhammed’in vefatından sonra Suriye, Irak ve İran gibi geniş toprakların İslam Devleti’ne katılması; vergi ve arazi hukuku, savaş esirlerinin durumu gibi yeni sorunları ortaya çıkarmıştır. Fethedilen bölgelerde İslam’ın yayılması; dinin nasıl ve hangi araçlarla anlatılacağı, toplumsal hayatın nasıl yaşanacağı gibi meseleleri gündeme getirmiştir. Bu nedenle Müslümanlar, bütün yönleriyle Kur’an’ı incelemeye ve Hz. Peygamber’in söz ve davranışlarını tespite girişmiştir. Bu çalışmalarla naklî ilimler ortaya çıkmaya başlamıştır. Sahabelerin Kur’an öğretme faaliyetleri, tefsir ve fıkıh ilimlerine kaynaklık etmiştir. Abbasi halifelerinin, Latince ve Süryaniceden Arapçaya çevirttiği eserler ile İslam medeniyetinde farklı bilimler ortaya çıkmıştır. İslam coğrafyasının genişlemesiyle ortaya çıkan ihtiyaçları gidermek için matematik, fizik, kimya, astronomi, tıp, coğrafya, mühendislik gibi ilimlerle de uğraşılmıştır.

İslam medeniyetinde ilimler iki başlık altında toplanmıştır.

Dinî ilimler (Naklî ilimler): İslam’ın en temel iki kaynağı Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in Sünnet’ini anlamaya yönelik tefsir, hadis, fıkıh (hukuk), kelam gibi ilimlerdir.

Akli ilimler: Abbasilerde Beytü’l Hikme ve gözlem evlerinin açılması, medreselerin kurulmasına ve çeşitli düşünce akımlarının doğmasına yol açmıştır. Böylece düşünce ve bilim hayatına canlılık gelmiş, felsefe, coğrafya, astronomi, matematik, tıp gibi ilimler üzerinde çalışmalar başlamıştır. Bu ilimlere “Akli ilimler” denmiştir.

Bir Cevap Yazın