Burada Münih Posta İdaresinin 10 üzerinden “on ve üç yıldız” alan bir başarısını da kaydedeyim.
Almanya’ya dinlenmek ve tedavi için gittiğimi Ötüken’de okuyan Adana’daki ülküdaşlarımızdan birisi ciddî bir rahatsızlığım olduğunu sanarak Münih’e bir mektup yazmış. Adresimi bilmiyordu. Fakat Bedriye Atsız’ın üniversitede okutman olduğunu biliyordu. Bu ülküdaşımız, zarfı “Münih Üniversitesi Okutmanı Bedriye Atsız eliyle Atsız” diye yazmış. Mektup beni buldu. “Başarı bunun neresinde” diyeceksiniz. Başarı, zarftaki adresin Türkçe yazılmış olmasına rağmen beni bulmasında. Münih Postası 10 numara ile üç yıldızı hak etmedi mi?

Münih’e Türk üniversitelerinin profesör, doçent ve asistanlarından sık sık bazı kimseler geliyor. Bunlardan, adı İstanbul’da bir kitap hırsızlığı meselesine karışan birisi gelip gitmiş ama Münih’te vukuat olmamış. Demek ki masum bir bilginmiş. Bir de dostumuzu olan bir profesörle birkaç hoş saat geçirdik. Bir lokantada yemek yerken Türkçe konuştuğumuz duyan birisi yanımıza gelip kendisinin de Türk ve İstanbullu olduğunu, yakında Türkiye’ye döneceğini söyledi. Bozuk bir Türkçe’yle konuşuyordu. “Türkçe’niz çok bozuk” dedim. “Altı yedi yıldan beri buradayım; ondan” dedi. Sözü uzatmayalım, adam Yahudi imiş. Ben İstanbul’dan uzaklaşınca Yahudi’yi o kadar unutmuşum ki Münih’te karşıma İstanbullu bir Yahudi çıkacağı aklımın ucuna bile gelmezdi. Türkiye’deki dertlerden hiçbirisini gönlümden tamamıyla söküp atmış değildim. Fakat göz görmeyince gönül katlanıyor. Bu yüzden sıhhatim düzeldi. Dönüşte burada kazandığım beş kilo başta olmak üzere bunların hepsini geri vereceğimi biliyordum ama 52 gün dertten uzak ve tam sıhhatli yaşamak az şey değildi.
Nihal Atsız Almanya Gezisi