“Moğol fatihlerinden zamanımıza kalanların nedense Türkler (Osmanlılar) olduğu ortaya çıkmaktadır!”
Scythian History Part 1

Orta Çağda Han Unvanını kullanmak için Cengiz Han soyundan gelmek gerekiyordu bu yüzden Timur’da Cengiz Han soyundan gelmediği için Emir unvanını kullanmış ve yanında da Cengiz Han soyundan gelen kukla bir han dolaştırmıştır. Timur Moğollara damat olduğu için Gürkan adını da kullanmıştır. Bu Emir ve Han ünvanı hakkında bilgiyi herhangi bir kaynağa bakarak kolay bir şekilde teyit edebilirsiniz. Zaten çok bilindik bir bilgidir. Osmanlılar (Kayılar) ise emir unvanını kullanmamış ve Han unvanını kullanmıştır. Tüm padişahların ismi söylenirken sonuna han sıfatı eklenmiştir. Örneğin; Denizlerin ve karaların hakimi Sultan Süleyman Han gibi. Bu basit örnekte Osmanlıların Cengiz Han soyundan geldiğini gösterir. Yoksa Cengiz Han soyundan gelmedikleri için Timur gibi Han unvanını kullanmazlardı. Ama Osmanlılar Cengiz Han soyundan geldiği için Han ünvanını kullandı.

Zeki Velid Togan’da Kayıların Moğol Kay kabilesinden geldiğini ve Cengiz Han ile akraba olduklarını söyler. Kayıların Moğollar ile savaşması da yalandır, Diriliş dizisinin uydurmasıdır. İkinci Murad çıkardığı takvimde Hülagü Han gibi İslam dünyasında nefretle anılan Kağanları rahmetle anması buna örnektir. Bu Osmanlıca (Arap harfleri ile yazılı) takvimi günümüzde latinize eden Nihal Atsız’dır. İsteyen bu takvimi okuyabilir ve Osmanlı Padişahlarının Cengiz Han ve Hülagü Han’ı rahmetle andığını görebilir ve takvime bakarak olayın doğruluğunu teyit edebilirsiniz. Takvim çoğu kitapçıda satılıyor. İnternetten sipariş verebilirsiniz. Yavuz Sultan Selim, Cengiz Han soyundan gelen Kırın Han’ı Mengli Giray’ın kızı ile evlenmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi de bizzat Cengiz Han Soyundandır. Şehzade Cengiz adında Osmanlı Şehzadesi de vardır. Oğuz Kağan da Moğol tarihinde en yüksek Kağan kabul edilir. Moğol Hive Hanı Ebul Gazi’nin yazdığı tarihte Oğuz Kağan hakkında bilgiler vardır. O zamanlar Türklük ve Moğolluk baya iç içeydi. Günümüzdeki gibi bir ayrım yoktu. Günümüzde İslami hassasiyetten dolayı da bu gerçeklik göz ardı edilmektedir. Hem Osmanlı toruyum diyerek hem de Cengiz Han Düşmanlığı yapmak iki yüzlülüktür. Osmanlı hayranı olan biri Cengiz Han’a da hayran olur. Hülagü’ye de. Çünkü Padişahlar Moğol Kağanlarını saygı ve rahmetle andılar.
İşte o Osmanlı Takviminden Bir Bölüm;

Moğol kelimesini tarihe tanıtan Çengiz Han olmuştur. Kendisinden önce Moğollara (yani Moğolca konuşan boy ve uruklara) ne dendiği kesinlikle belli değildir. Sekizinci yüzyıla ait Orkun yazıtlarında görülen “Otuz Tatar” ve “Dokuz Tatar” adlı birliklerin Moğol olduğu ileri sürülmüşse de bu, bir faraziyeden ibaret kalmıştır: Çünkü bugün Moğolistan denilen eski Gök Türk ülkesinin ancak onuncu yüzyıldan başlayarak Moğollarla dolduğu ortaya konduktan sonra Sekizinci Yüzyılın Otuz Tatar ve Dokuz Tatarların da Türk olduğu kendiliğinden belli olmuştur. Gök Türkler çağında adı geçen “budun”lardan Moğol olduğu kesinlikle bilinen ancak Kıtaylar’dır ki daha sonraki zamanlarda da tarihe Moğol olarak geçmişlerdir. rofesör Zeki Velidi Togan, 1941’de yayınladığı “Moğollar, Çengiz ve Türklük” adlı küçük eserinde, (s. 18) ve 1946’da yayınladığı “Umumî Türk Tarihine Giriş” adlı büyük ve değerli eserinde (s. 66) Çengiz Kaan’ı 1221’de ziyaret eden Çao-hong adlı bir Çin elçisinin verdiği bilgiyi nakletmiştir. Bu elçi, Çengiz’in eski Şato Türklerinden indiğini gayet açık olarak belirtmiştir. Şatolar ise, bilindiği üzere eski Gök Türkler’den inen büyük bir uruktur. Çengiz’in tipi hakkındaki tarihî bilgiler de (uzun boy, kumral saç, beyaz ten, yeşil göz) eski Gök Türk kağanlarınınkine uymaktadır.

Oğuzlar’ın da vaktiyle tam klâsik Türk tipinde olduklarının en büyük delili daha Selçuklu devleti kurulmadan önce ölmüş bulunan Mes’ûdî’nin kaydıdır. Mes’ûdî “Oğuzlar çekik gözlüdür. Fakat onlardan daha çekik gözlü olanlar da vardır.” demektedir. Genellikle Oğuzlar’ın torunları olan bugünkü Türkiye Türkleri’nin arasında da bu tipin tam veya biraz değişik örnekleri çok sayıda göze çarpmaktadır.
Selçukluların İranlı saray şairlerinden “Dih Hudây Ebu’l-Ma-âlîyi’r Râzi” Selçuk sultanının sarayındaki Türk kölemenlerden bahsederken şöyle demektedir: “Hepsi Kırgız ve Çin kökünden olan servi boylular, hepsi Yağma ve Tatar tohumundan olan gül yüzlü güzeller. Aralarında gümüş çeneli Oğuz ve Kıpçak güzelleri, mis yüzlü ve ay gibi Kay ve Kimekler de var. Tanrım, bu Türk çocukları ne güzel şeyler ki onlara bakan insanın gözleri bahar gibi olur.”
Türkler, Türk tarihinin birinci sınıf insanlarından bazılarını tenkit etmek, beğenmemek, sevmemek hakkına maliktirler. Fakat hanedanlar arasındaki rekabetler dolayısıyla bunlardan birini tutarak onun hasmını millî düşman diye ilan edemezler. Irk davalarında coğrafyanın hiçbir değeri yoktur. Türkler’den bazılarını millî düşman diye göstermek hem tarihi değiştirmek, hem de yarınki Türk birliğini baltalamak olur. Bu baltalama, tarihî düşmanlarımızın ekmeğine yağ sürmektir.