Asya ve Avrupa’da Ticaret Hayatı

Asya ve Avrupa’da Ticaret Hayatı

Paris panayırlarından Japon Denizi’ne ve Kuzey-Orta ve Batı Afrika arasında uçsuz bucaksız bir çölde çapraz geçişli süren ticarete Afrika’nın doğu kıyılarındaki Arap ticaretine kadar uzanan geniş bir alanda ciddi bir ticari değişim zinciri vardır. Zincirin bu halkaları savaşlar veya göçler gibi sebeplere bağlı olarak kesintiye uğrasa da hiç kopmadı. Avrupa’da bozkır kavimleri ile kuzey Avrupa’dan gelen kavimlerin, Akdeniz havzasında Arapların, Asya’da Moğolların farklı alan ve zamanlarda ortaya koyduğu istila ve göç hareketleri, yanlış devlet politikaları terör ve asayiş sorunları ticareti olumsuz etkilemekle birlikte hiçbir zaman bitme noktasına kadar geriletmedi. Tehdidin gücüne göre bazı ticaret yolları sönükleşse de diğer yollar üzerinde ticaret devam etti.

Orta Çağ Avrupa’sında ticaret dünyasında manastırlar da bir marka hâline geldiler. Manastırlar tarımsal üretimi ve hayvancılığı geliştirdi, yolları onardı, yeni tarım alanları açtı, üretimi arttırdı. Manastırlar serbest zanaatkârlarla rekabet ederek âdeta birer tarım ve endüstri merkezî hâline geldiler ve ticarete canlılık kattılar. Örneğin Frank Kralı Charlamagne döneminde Saint- Dennis Manastırı’nın kendi adıyla anılan ve düzenli olarak kurularak bir ay kadar açık kalan Saint-Dennis Panayırı, tüm Avrupa tüccarlarının katıldığı fuar konumunu aldı. Avrupa, Asya, Afrika ve Akdeniz havzası ticaretini birbirinden ayrı ve bağımsız düşünmek çok yanlıştır. Harita 3.1.14’te de görüleceği üzere gerek kıta içlerinde gerekse kıtalar arasında oluşmuş ticaret merkezleri ve yolları vardır. Örneğin Tuna ticaret yolu emniyetsiz hâle gelince Bizans malları, adalar ve Adriyatik üzerinden Ravennee’ya ya da Venedik’e; oradan İrlanda ve İngiltere’ye gitmek üzere Milano, Fransa ve Atlantik’e ya da Rhone(Ron), Seine(Sen) ve Escaut(Eskaut) Nehirleri üzerinden Ren Nehrine nakil edilmiştir.

Kara ticaretinde kervan adı verilen ticaret kafileleriyle ticari mallar, bölgeler ve ülkeler arasında taşınmıştır. Kara yolu nakliyesinde deve, at, katır gibi dönemin yük hayvanları kullanılırdı. Seyahat esnasında konaklama mekânları olarak ribat (güvenlik- konaklama işlevli yarı askerî yapı), han (yolcu ve ticaret kafilelerinin konakladığı yapı), kervansaray (hanların fiziki mekân ve kapasite olarak daha büyük olanları) gibi tesisler inşa edilmiştir.

Şehirlerde ise tüccarların ticaretlerini gerçekleştirecekleri toptan ve perakende alışverişin yapıldığı, ürünlerin depolandığı veya sevk edildiği yapılar olan arasta, bedesten ve kapan isimli mimari yapılar inşa edilmiştir. Özellikle Türk-İslam devletlerinde ticaret ve tüccar çok önemsenmiştir. Konaklama mekânlarında kafilelere üç gün boyunca ücretsiz konaklama, dinlenme, sağlık ve ikâmet hizmetleri sunulmuştur. Yol boyunca koruma ve olası eşkıya saldırılarının yol açacağı zararlara yönelik tüccarın mal ve nakit varlığı devlet tarafından sigortalanarak ticaret korunmuş ve teşvik edilmiştir. Böylece ürünlerin değerinden işlem görmesi ve değerlendirilmesi, kâr edilmesi, vergi gelirlerinin arttırılması, ülkenin imarı, halkın refahı ile huzurunun temini hedeflenmiştir.

Bölgeler ve ülkeler arasında içerilere doğru kara yolunun başladığı veya kara yolunun sona erip deniz yolunun başladığı Kartaca, Roma, İstanbul, Kırım, Trabzon, İskenderiye gibi ticaret merkezî limanlar da vardır. Ticari gemilerde ticari ürünler amfora adlı büyük çömlekler içinde muhafaza edilmiştir. Uzak ülkeler arası ticareti faaliyet yapanların takip ettiği ticaret yolları da vardır ki bu yollar geçtikleri şehirlere, bölgelere zenginlik, nüfus artışı, medeniyet açılarından da büyük katkıda bulunmuşlardır. Başlıca ticaret yolları, İpek Yolu, Baharat Yolu, en güzel kokuların develere yüklenip getirildiği Tütsü Yolu, boncuk ticaretinin yapıldığı Amber (Kehribar) Yolu, Kürk Yolu ve Afrika’da ticaret için aşılan Trans Sahra Yolu’dur. Arap Yarımadası’nın güneydoğu ucundaki Maskat’tan başlayıp Aden’e, buradan yarım adanın batı sahilleri boyunca kuzeye ilerleyip Akdeniz’e çıkan, Tütsü Yolu’ndan sadece Roma’ya yılda üç bin ton yiyecek tatlandırma ve parfüm imalatında ana madde olarak kullanılan mür ağacı yağı ile buhur taşınıyordu. Modern Endonezya’daki Maluku Adaları’ndan Akdeniz’e Kuzey Afrikalı ve Arap tüccarlar eliyle Hint Okyanusu (Kızıldeniz / Basra Körfezi – Bağdat / Kahire) Akdeniz / Anadolu güzergâhından gelen Baharat Yolu ürünü biber, karanfil, tarçın ve Hindistan cevizine Avrupalılar servetler ödemiştir. Dekoratif ve tıbbi amaçlarla kullanılan Amber ya da Kehribar Yolu, Baltık Denizi kıyılarından başlayarak Roma Miken ve İstanbul gibi limanlara taşınarak pazarlanmıştır. Doğuda, Çin’de, Tang Hanedanı imparator Ti-Che-Min (Tişemin), İpek Yolu’nun kontrolünü yeniden ele geçirir. Çin ile Bizans arasında faaliyet gösteren İpek Ticaret Yolu üzerinde sadece mal trafiği olmaz. Batı’ya, az rastlanan hayvan ve kuşlar, mücevher, baharat cam eşyası, altın ve gümüş, ipek, dut, kâğıt, matbaacılık tekniği, lake ve porselen eşyalar, barut ve pusula gibi Çin ürün ve teknolojileri ihraç edilmiştir. Çin batısından, Asya tipi müzik, dans, mutfak kültürü, din ve inançlar ile kıyafetler gibi kültürel unsurları ithal etmiştir. Ceviz, karpuz ve biberi Çin halkı İpek Yolu ticareti vasıtasıyla tanımıştır. İslamiyet’in hızla yayılması ile birlikte İpek Yolu’na Araplar da dâhil olmuştur. Müslüman Araplar baharat yolu kanalı ile Çinlilerle ilişki kurmuş, 751 Talas Savaşı’ndan sonra Semerkant’a getirilen Çinli tutsaklardan kâğıt yapımını öğrenmiştir. Bağdat’ta kâğıt satmaya başlamışlardır. Abbasiler döneminde Bağdat; Hindistan, Çin, Suriye ve Afrika arasında bir ticaret ve aydınlanma merkezîne dönüşmüştür.

Orta Çağ’ın sonlarına kadar faal bir şekilde işleyen milletler arası önemli kara transit ticaret yollarının biri de, Güney Sibirya ormanlarının kıyısı boyunca devam ederek, Etil-Kama Nehirlerinin birleştiği yere kadar uzanan Kürk Yolu’dur. Adını üzerinde taşınan sincap, sansar, tilki, rakun, samur, kunduz, vaşak, gelincik ile geyik gibi tüyleri güzel,yumuşak olan hayvanların deri ve postlarından almıştır. Alışverişlerde değişim aracı olarak bakır ve bronz sikkelerin yanında altın para “dinar” ve gümüş para “dirhem” kullanılmıştır. Farklı değişim araçları da göze çarpmaktadır. Örneğin İtil Bulgarlarının deri paraları, Uygurların pamuklu kumaş parası, Çin’in farklı büyüklükte madeni sikkeleri. Orta Çağ İslam dünyasında da dinar ve dirhemin dışında inci, yakut, zümrüt de değişim aracı olarak değerlendirilmiştir.

Bir Cevap Yazın