Glikozitler Nedir? Glikozit Çeşitleri?

Glikozitler hidroksil veya sülfidril grubu içeren maddelerin şeker kalıntılarıyla oluşturdukları bileşiklerdir. Bitkilerdeki glikozitlerin hepsi ön-madde halindedir. Enzimatik veya alkali hidrolizle yapılarından glikoz veya glikoz-asetik asit ayrılarak esas glikozit serbest kalır. Glikozit terimi, şeker molekülünün bir diğer maddenin oksijen atomuna bağlanarak şekillendirdiği bileşiğe verilen bir isimdir.

Şekersiz kısım aglikon veya genin diye bilinmektedir. Yapılarında bulunan şeker ve şeker olmayan kısım birbirine eter bağıyla bağlanmaktadır. Etkin kısımları genin olan glikozitler genellikle su ve alkolik çözücülerde çözünürler. Etkin maddenin sonuna -in veya -inum getirilerek isimlendirilen glikozitlerin toksikolojik bakımdan en önemlileri; kalp glikozitleri, siyanogenetik glikozitler, saponinler, glukosinolatlar, solanin ve antraglikozitlerdir.

Kalp Glikozitleri

Yapılarında kalp glikoziti içeren 300’den fazla bitki çeşidi bulunmaktadır. Bunlardan en önemlileri şunlardır Yüksükotu bitkileri, Strofantus, Adasoğanı, Vadi zambağı, Zakkum ve Bohçaotları’dır.

Kalp glikozitlerinin en önemli temsilcileri ise digitoksin, digoksin, gitoksin, gitalin, strofantin glikozitleri (strofantin-k, strofantin-g), lanatosit A, B, C ve diginatin’dir. Kalp glikozitlerinin etkinlikleri aglikon kısmıyla ilgilidir. Buna bağlanan şeker ve hidroksil grupları glikozitin toksikokinetiği ve etki gücü veya hızını değiştirir. Sağaltımda kullanılan glikozitlerle dijitalleme veya idame doz uygulamaları sırasında oluşacak doz aşımı hallerinde, gereğinden uzun süreyle kullanılmaları durumunda ve bu maddeleri içeren bitkilerin aşırı miktarlarda tüketilmesi sonucunda zehirlenme vakaları görülmektedir. Kalp glikozitlerinin zehirliliği değişkendir ve bunlar içerisinde en zehirlisi digitoksin’dir.

Bu madde vücuttan çok yavaş atıldığı için birikici özelliğe de sahiptir. Kalp glikozitleri son derece tehlikeli ilaçlardır. Bu sebeple, sağaltım uygulamaları esnasında, kolayca doz aşımı ve zehirlenmeler oluşur.

Digital zehirlenmesi hafif sindirim kanalı bozukluğundan başlayıp, giderek zayıflama ve hayati tehlike doğuracak şekilde kalpte atım düzensizliklerine kadar giden çeşitli belirtilerle seyreder. Doz aşımı veya zehirlenme hallerinde başlangıçta kusma, iştahsızlık, sürgün, karın ağrısı ve zayıflama dikkat çeker. Digital zehirlenmesinin en kötü sonuçları kalpte iletim ve atım düzensizlikleridir.

Merkezi sinir sistemi ile ilgili olarak da uyuşukluk, karışıklık, ataksi, huzursuzluk, endişe, hayal görme, yorgunluk gibi belirtiler dikkati çeker. Zehirlenmenin son döneminde kalp vurumları hızlı ve düzensizdir ve son aşamada ise kalpte durma şekillenir.

Siyanogenetik Glikozitler

Yapılarında siyanhidrik asit (HCN, hidrojensiyanür) bulunduran ve bunu asidik veya enzimatik hidrolizle salıveren bitkiler siyanogenetik bitkiler (acıbadem, taflan, şeftali, kiraz, keten, sorghum türleri) olarak bilinirler. Evcil hayvanlarda siyanürle zehirlenmenin en önemli kaynağını bu bitkiler oluşturur.

Siyanogenetik glikozitler bitkilerin yaprakları, genç filizleri ve tohumlarında daha yüksek düzeyde bulunurken, kabuk ve çekirdekteki miktarları genellikle azdır. Meyvelerin etli kısımlarında ise glikozit genellikle bulunmaz. Glikozit yoğunluğu bitkinin gelişme dönemine göre de değişir. Taze halde-erken dönemde glikozit miktarı daha fazladır. Bu bitkilerde bulunan siyanogenetik glikozitlerin başlıcaları; amigdalin, prunasin, sambunigrin, dhurrin, linamarin, vicianin, asasipetalin, p-hidroksimandelonitril, lukumin, holokalin, lotaustralin, taksifillin, triglokinin, tetrafillin A, B ve zierin’dir. Hayvanlar tarafından bu maddeleri içeren bitki ve meyvelerin yenilmesi; bu bitkilerin bazılarından hazırlanan pasta, şekerleme, parfümeri ürünleri ile acıbadem suyu, taflan suyu gibi preparatların kullanılması; siyanür tuzlarının yanlışlıkla yenilmesi sonucu zehirlenme vakaları oluşur. Aslında siyanogenetik glikozitlerin kendileri zehirli değildir. Ağızdan alındıktan sonra sindirim kanalında bitkinin parçalanması ile hidrojensiyanür açığa çıkar ve zehirlenmeye neden olur. Sağlam bitkide böyle bir tepkime oluşmaz; bitki veya taneler bütünlüğünü korudukça, hidrojensiyanür ve diğer zehirli-zararlı maddeler serbest kalmaz. Glikozit halindeki siyanürün zehirleyici miktarlarını kesin olarak belirlemek zordur. Zira, zehirliliği bitki ve hayvana bağlı birçok faktöre göre önemli ölçüde değişir. Rumen ortamında glikozit hidrolizinin hızlı olması sebebiyle gevişenler diğer hayvanlara göre bu maddeler ile olan zehirlenmelere daha duyarlıdırlar.

Şiddetli siyanür zehirlenmesinde ölüm birkaç dakika içerisinde oluşur ve genellikle hayvanlar çoğu kez ölmüş olarak bulunur. Siyanogenetik bitkilerin yenilmesinden sonra belirtilerin hemen veya gecikerek ortaya çıkmasında glikozitin miktarı kadar, hidrojensiyanürün salıverilme hızı da önemli rol oynar. Siyanürle zehirlenmede hayvanlarda karşılaşılan belirtiler hipokside görülen belirtilere benzer.

Etkilenen hayvanlarda başlıca tükürük salgısında artış, nabız ve solunumda hızlanma, solunum güçlüğü, kas titremeleri ve spazmı, şiddetli çabalama, gözyaşı akıntısı, işeme ve pisleme, kusma, şiddetli sancı ve çırpınmalar dikkati çeker. Hayvanın mukozası kanın aşırı derecede oksijenlenmesinden dolayı, parlak kırmızı-kiraz kırmızısı renktedir. Ağızdan ve burundan aynı renkte kan gelmesi veya kan boşalması ölümün yaklaştığını gösterir. Çok şiddetli zehirlenme olayları dışında bu maddelerle zehirlenmede genellikle 15-60 dakika içerisinde ölüm oluşur. Özellikle beyindeki hayati öneme sahip merkezlerin etkilenmesi sonucu, kalp-damar yetmezliği ve solunum yetmezliğine bağlı olarak ölüm oluşur.

Bir Cevap Yazın