Osmanlı Devleti gibi çok uluslu yapıya sahip devletler, ulusal bağımsızlık hareketlerini önlemek ve siyasi birliğini sağlamak için zorunlu askerlik sisteminden yararlanmak istemiştir. Ancak çok uluslu devletlerin bu sistemi kendi bünyelerinde uygulamaları, ulus devletler kadar kolay olmamıştır. Çünkü çok uluslu devletler ordularını, kendi geleneklerine uygun olarak farklı şekillerde teşkilatlandırmış ve tebaanın tamamını askere almamıştır. Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren askerî teknoloji alanındaki yeniliklere açık olmuştur. İstanbul’un Fethi’nden sonra silah, teçhizat ve mühimmat imalathaneleri kurulmuş ve tersaneler inşa edilerek güçlü bir yerli askerî sanayi oluşturulmuştur. XVII. yüzyıldan itibaren Avrupa’da yaşanan siyasi rekabet ve XVIII. yüzyıldaki Sanayi İnkılabı, askerî teknolojideki gelişmeleri de hızlandırmıştır. Osmanlı devlet adamları, Avrupa’daki bu yenilikleri takip etmek için büyük çaba göstermiştir. Batı’daki teçhizat ve son model silahlar, zırhlı gemiler ve askerî sanayide kullanılabilecek makineler ithal edilmeye başlanmıştır. Bunların benzerlerini ülke içinde de üretmeye çalışan Osmanlı Devleti, bu teknolojiyi üretmeyi başaramamış ve askerî teknolojiyi sadece kullanan pozisyonunda kalmıştır. Osmanlı Devleti, XVIII. yüzyılda Rusya ve Avusturya’ya karşı ağır yenilgiler alarak büyük toprak kayıpları yaşamıştır. Bu durum karşısında Osmanlı devlet yöneticileri, sadece eski kurumları yenileme yoluna gitmemiş aynı zamanda Avrupa’daki kurumların benzerlerini örnek alan ıslahat hareketlerine girişmiştir. Özellikle III. Selim ve II. Mahmud Batı tarzı reformlar yapmıştır.

Sultan III. Selim Dönemi’nde Batı tarzında Nizam-ı Cedit Ordusu (Görsel 4.26) kurulmuştur. II. Mahmud Dönemi’nde ise Yeniçeri Ocağı kaldırılarak Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye ordusu oluşturulmuştur. Bu ismin yerine 1843’ten itibaren düzenli ordu anlamına gelen Asâkir-i Nizamiye ifadesi kullanılmaya başlanmıştır. Osmanlı Devleti, Batı tarzı yeni ordu kurma projeleriyle askerî rekabete ayak uydurmaya çalışmış ve bunun yanında merkezî idarenin otoritesini artırmayı amaçlamıştır.
III. Selim ve Nizam-ı Cedit
III. Selim, yalnız askerî alanda değil devletin bütün müesseselerinde düzenleme yapılması gerektiğini düşünmüştür. Bu nedenle devlet adamlarının da tavsiye ve görüşleri doğrultusunda büyük bir reform hareketine girişmiştir. III. Selim tarafından girişilen bütün ıslahat hareketlerini kapsayan Nizam-ı Cedit, dar ve geniş olmak üzere iki manada kullanılmıştır. Dar anlamıyla Avrupa usulünde yetiştirilmek istenilen eğitimli askeri anlatmak için kullanılmıştır. Geniş manada ise orduyu muntazam hâle getirilmesini sağlamak, ulemanın geriliğe yönelik zihniyetine karşı koyarak onların nüfuzunu kırmak, Osmanlı Devleti’ni Avrupa’nın ilim, teknik ve medeniyetteki hamlelerine ortak yapmak için giriştiği ıslahat hareketlerinin bütününü ifade etmektedir.
Besim Özcan, “Sultan III. Selim Devri Islahat Hareketleri (Nizâm-ı Cedîd)”, s.673-674’ten düzenlenmiştir.