Osmanlı Beyliği: Kuruluşla İlgili Nazariyeler

Osmanlı Beyliği Nasıl Kuruldu?

Osmanlı Beyliği’nin kuruluşu hakkında tarihçiler tarafından ileri sürülen çeşitli nazariyeler vardır. Beyliğin kuruluşu hakkında H. A. Gibbons gibi batılı tarihçilere göre kuruluşta yabancı unsurların hâkim olduğu belirtilmiştir ancak böyle bir durumun oluşmadığı Kayı boyu bağlantılı incelendiğinde anlaşılmaktadır. Osmanlı Beyliği, yıkılan Türkiye Selçuklu Devleti ve Anadolu Beylikleriyle bağlantısı olmayan siyasi bir oluşum değildir. Aksine, Osmanlılar, Türkiye Selçuklu Devleti ve Anadolu Beyliklerini de kuran Anadolu Türklüğü ’nün 13-14. yüzyıllardaki siyasi ve içtimai bünyesinden doğan yeni bir yapılanmadır.

Osmanlı Beyliği’nin kuruluşu üzerinde yerli ve yabancı araştırmacılar çokça durmuşlar ve cihan devletine geçişin aşamalarını ve sırlarını araştırmışlardır. Bu çalışmalar sonucunda tarihçiler çeşitli nazariyeler ileri sürmüşlerdir.

Wittek’e Göre Beyliğin Kuruluşu

Paul Wittek (Pol Vittek), Osmanlı Beyliği’nin kuruluşu ile ilgili nazariyesini “Gazi Tezi”ne dayandırmaktadır. Bu tez, Osmanlıların nasıl ortaya çıktığını açıklamıştır. Osmanlılar başlangıçta gaza yapma düşüncesiyle bir araya gelmiş gazilerdir. Wittek’e göre, Osmanlı Devleti, herhangi bir aşiret teşekkülü tarafından değil, sınırlarda yaşayan gaziler tarafından kurulmuştur. Uç bölgelerdeki beylikleri kontrol altında tutan Gaziler, Hristiyanlarla savaşarak İslam topraklarını genişletmek amacındaydılar. Wittek’e göre, Anadolu beyliklerinin her biri bulundukları bölgeleri Gazi teşkilatlanması sayesinde fethetmiştir. Gaziler, fütüvvet ilkesine bağlı kimselerdir. 13. yüzyıldan sonra ortaya çıkan fütüvvet sayesinde Osmanlı Beyliği’nin kuruluşu kısa sürede gerçekleşmiştir. Osmanlı Beyliği’nin kuruluşunda uç beyliği olması etkili olmuştur. Osmanlı Beyliği’nde “gaza” anlayışı beyliğin sosyo-politik yapısını ve kuruluş sürecini etkilemiştir.

Fuad Köprülü’ye Göre Beyliğin Kuruluşu

Fuad Köprülü, Osmanlı Beyliği’nin kuruluşuyla ilgili Wittek’in görüşünü destekler mahiyette, ilk Osmanlıların uçlardaki yaşam biçimini ve kurdukları teşkilatlarını açıklayarak Gazi Tezi’ni destekleyen deliller sunmaktadır. Osmanlı Beyliği ile ilgili kuruluşun tamamen dinî sebeplere dayandırılması görüşüne karşıdır. Köprülü’ye göre Ertuğrul Bey ve neslinin insan yapısı beyliğin kuruluşunda etkili olan unsurdur. Ahilerin, kuruluştaki etkilerinin ise abartıldığı kadar fazla olmadığı görüşündedir. Köprülü, Osman Bey’i Kayı Boyu’na ait aşiretin lideri olarak göstermektedir

Köprülü’ye göre Osmanlı Beyliği’nin kuruluşunda;

• Moğol baskısı sonucu Anadolu’ya göç eden Türkmenlerin gaza ruhu ile Bizans topraklarını Dâr’ül-İslâm yapmak üzere gayretleri,

• Türkiye Selçuklu Devleti’nin yıkılış sürecine girmesi ve Anadolu Beyliklerinin yeniden kurulması sürecinde meydana gelen siyasi olaylar,

• Türklerin sahip olduğu etnik özellikler, • Osmanlı kabilesinin asil oluşu,

• Anadolu’da oluşan Gâziyân-ı Rum, Âhiyân-ı Rum, Bâciyân- ı Rum ve Abdalân-ı Rum gibi askerî, sosyal ve iktisadi grupların etkisi,

• Osmanlı Beyliği’nin bulunduğu yerin jeopolitik durumu,

• Diğer beyliklerin Osmanlı Beyliği’ne karşı hasmâne tutum içine girmemeleri kuruluşta etkili olan unsurlardır.

Halil İnalcık’a Göre Beyliğin Kuruluşu

Halil İnalcık’a göre Osmanlı Beyliği’nin kuruluşunda sınır boylarında ortaya çıkmış olan unsurları etkili olmuştur. Türklerin Anadolu’da edindikleri siyasi, askerî, kültürel, sosyal ve ekonomik unsurlar Osmanlı Beyliği’nin kuruluşunda etkisini göstermiştir. Halil İnalcık, Osmanlı Beyliği’nin kuruluş tarihi olarak 1302 yılındaki Koyunhisar Muharebesi olarak vermektedir. Halil İnalcık, bu tezine dayanak olarak Bizanslı Georgios Pachymeres’in eserini göstermektedir. Bu eserde, Osman Gazi’nin beş bin kişilik kuvvetinin Bizans kuvvetlerini denize döktüğünden bahsetmektedir. Bizanslı tarihçi Koyunhisar Muharebesi’ni büyük bir zafer olarak anlatmakta ve Anadolu’dan Gaziler’in gelip Osman Bey’e katıldığına işaret etmektedir. İnalcık, bu veriler ışığında Osmanlı Beyliği’nin kuruluş tarihi olarak 1302 Koyunhisar Muharebesi’ni almaktadır.

Tarihî Bilginin Değişebilir Olması

Bilim dünyası sürekli olarak kendini yenilemektedir. Teknolojideki gelişmelerin yanı sıra bilim dünyasında yaşanan gelişmeler bilgi kaynaklarımızı çoğaltırken, yeni bilgiler öğrenmemizi de sağlamaktadır. Her geçen gün yeni bilgiler öğrenmekteyiz. Bilginin sürekli olarak yenilenmesi her alanda olduğu gibi tarih bilimi için de geçerlidir. Yeni çalışmalar yapıldıkça ulaşılan yeni kaynaklar aracılığıyla tarih biliminde değişiklikler yaşanmaktadır. Mevcut kaynakların araştırmacıların farklı yorumlamalarıyla da bilimsel değişiklikler yaşanabilmektedir. Hiçbir tarihçi elde ettiği bilginin kesin bilgi olduğunu ileri süremez. Ele geçen yeni bir belge veya buluntu mevcut tarihî bilgiyi tamamlayabileceği gibi değiştirebilir. Bu durum tarihî bilginin değişebilir olma özelliğini gösterir. Tarihte mutlak kesin sonuçlarının olmayışı tarihin bu özelliğiyle açıklanabilir. Osmanlı Devleti’nin kuruluşu ve dönemlere ayrılması konusunda son dönemlerde yapılan çalışmalarda artış yaşanmıştır. Osmanlı Devleti dönemini araştıranların ulaştıkları yeni bilgilerle mevcut bilgiler arasında değişiklikler görülmektedir. Devletin kuruluşu son yıllara kadar 1299 olarak kabul edilmiştir. Halil İnalcık gibi tarihçilerin yaptığı araştırmalar neticesinde devletin kuruluş tarihi 1302 olarak bilim dünyası tarafından kabul edilmiştir. Bu durum eski bilginin yanlış olduğu anlamına gelmemektedir. Yeni bilgiler ve yorumlarla eski bilgilerde değişiklik olabileceği sonucu çıkarılmalıdır. Aynı durum Osmanlı Devleti ile ilgili dönemlendirme çalışmalarında da görülmektedir. Yapılan çalışmalar sonucunda araştırmacılar Osmanlı Devleti’ni dönemlere ayırırken yeni bilgi ve yorumları dikkate almıştır. Osmanlı Devleti’ne ait ilk paranın Orhan Bey dönemine ait olduğu kabul edilmişse de yakın dönemde devletin kurucusu Osman Bey dönemine ait bir akçenin bulunduğu fikri ön plana çıkmıştır. Bilim dünyası bir süre bu bilginin doğru olduğunu kabul etmiştir. Para üzerinde yapılan incelemeler bu paranın Osman Bey döneminde bastırılmadığını göstermiştir. İlk paranın Orhan Bey döneminde bastırıldığı kanıtlanmıştır.

Bir Cevap Yazın