İktisada Giriş: Vergi Uygulamaları

Hükûmetler hem kamusal amaçları gerçekleştirmek için gerekli olan geliri sağlamak, hem de piyasa sonuçlarını etkilemek için yapılan ekonomik faaliyetleri vergilendirir. Vergiler bazen belli bir miktar, bazen belli bir gelir üzerinden alınan pay şeklinde olabilir. Bazı durumlarda ise vergi, sabit bir miktar olarak da karşımıza çıkar. Sabit miktarlı bu vergiler baş vergileri olarak nitelendirilir ve ekonomik faaliyetlerden tümüyle bağımsızdır. Belli bir miktar üzerinden alınan vergiler ise spesifik vergiler olarak tanımlanır. Örneğin, benzinin her litresi için ödenecek 2 TL’lik bir vergi bu tür bir vergidir. Türk vergi sisteminde yer alan motorlu taşıtlar vergisi de belli ağırlık ve yaş temel alınarak hesaplandığı için spesifik bir vergidir. Gelirin belli bir yüzdesi şeklindeki vergiler ise ad valorem vergiler olarak isimlendirilir. Kişisel gelir vergileri ve kurumlar vergileri bu tür içinde yer alır. Spesifik vergiler miktarsal, ad valorem vergiler ise oransal vergiler olarak da tanımlanır. Uygulamada yer alan verginin türü ne olursa olsun tüketici ve üreticinin davranışlarını etkileyeceği bir gerçektir. Burada konuyu önce birim satış vergileri yoluyla açıklamaya çalışacağız. Daha sonra ad valorem vergileri inceleyeceğiz. Birim satış vergilerine ilişkin açıklamalarımızı yaparken, konuyu kolaylaştırması açısından birim satış vergilerinin üreticiler tarafından ödendiğini varsayacağız. Bu varsayımlar ışığında, üretici birim satış vergisini ödeyeceği için, bunu bir maliyet şeklinde algılayacaktır. Bölüm 3’te gördüğümüz gibi, üretim maliyetlerindeki artış arz eğrisinin sola kaymasına neden olacaktır. Bu durum, vergilerin denge üzerindeki etkisini açıklamasına karşın, vergi yükünden kimin ne kadar pay alacağını kestirmek mümkün olmayacaktır. Vergi yükünün tüketici ve üretici arasında hangi miktarlarda paylaşılacağının yanıtı ise arz ve talep eğrilerinin eğimine bağlı olacaktır. Grafik 5.8’de uygulanacak olan bir birim satış vergisinin arz ve talep eğrileri bağlamında sonuçları analiz edilmektedir. Birim satış vergisi uygulanmadan önce benzin piyasasında dengenin e1 noktasında gerçekleştiğini varsayalım Bu durumda denge fiyatı 3 TL ve denge benzin miktarı 135 bin litredir. Uygulanacak 2 TL düzeyindeki satış vergisi her birim üzerinden alınacağı için arz eğrisi bir bütün hâlinde sola kayacaktır. Vergi uygulaması arz eğrisinin sola kaymasına neden olurken, artan fiyatlar da talep edilen mal ve hizmet miktarının azalmasına neden olacaktır. Yeni denge noktası e2’ye kayarken, denge benzin miktarı 80 bin litreye gerileyecek ve yeni denge fiyatı 4 TL’ye yükselecektir. Arz eğrisindeki kayma 2 TL’lik vergi kadar olacaktır.

Birim üzerine (burada litre) uygulanan verginin denge üzerindeki etkisini görmenin yanında, asıl merak edilen, verginin yükünün kimin üzerinde ne kadar kalacağıdır? Yukarıda da belirttiğimiz gibi bunu belirleyecek olan arz ve talep esneklikleridir. Yukarıdaki örnek için arz ve talep esnekliklerinin aynı olduğunu varsayacak olursak, şekilden de görüleceği üzere verginin yarısını tüketici yarısını üretici ödeyecektir. Arz edenlerin vergi yüklerinin bir kısmından kurtulduğu bu durum vergi yansıması olarak tanımlanmaktadır. Yani verginin ödeyicisi olan üretici 2 TL’lik birim satış vergisinin 1 TL’lik kısmını tüketiciye yansıtmıştır.