Osmanlı Devleti, Köprülüler Dönemi’ndeki fetihlerle yeniden güç kazanmıştı. Köprülü Fazıl Ahmed Paşa’dan sonra sadrazam olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa da fetihleri devam ettirmek istedi. Merzifonlu; Avusturya, Lehistan, Venedik ve Rusya ile ayrı ayrı yapılan savaşlarda elde edilen başarılara güvenerek genişleme siyaseti gütmüştü (Harita 1.2).
Orta Macaristan’da Protestan Macarların lideri konumundaki Tökeli İmre; Avusturya’ya karşı Osmanlı’dan yardım isteyince Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Viyana üzerine sefere çıktı. Avusturya Kralı Leopold’un (Liopolt) Osmanlılara karşı yardım istemesi üzerine Lehistan, Venedik ve Alman prenslikleri bu yardım talebine olumlu cevap verdi. Osmanlıların aslında bütün Hristiyan dünyasını hedeflediğini söyleyen papa, Avrupa devletlerini kutsal bir çatı altında toplamayı amaçladı ve bunda da başarılı oldu. Fransa doğrudan katılmasa da sessiz kalarak dolaylı bir şekilde bu ittifaka destek verdi. 1683 yılında gerçekleşen II. Viyana Kuşatması’nda bazı komutanların Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’ya tam destek vermemesi nedeniyle Viyana önlerinde Osmanlı ordusu bozguna uğradı.

II. Viyana Kuşatması’nın başarısız olmasında Avusturya’ya gelen desteklerin yanında Viyana’nın dört taraftan kuşatılmayacak kadar büyük olması da etkili oldu (Görsel 1.14). Bununla birlikte Osmanlı ordusunda lojistik ve disiplin sorunları da vardı. Orduda ganimet hırsıyla hareket eden askerler asıl işlerini yapmayı bıraktı. Osmanlı askerleri Viyana’nın konumu sebebiyle güçlerini bir noktada toplayamazken rakipleri tek bir merkez etrafında savunma yapabiliyordu. Sefer yolunun uzaklığı nedeniyle kuşatmaya hafif toplarını götüren Osmanlı, ateş gücü bakımından düşmanının gerisinde kaldı. Ayrıca Osmanlı ordusunda zahire kıtlığı görülmeye başlamış, süvarilerin atlarına ve topları çekecek öküzlere bile yem verilemez olmuştu. Bütün bunlara rağmen savaşın kaderini değiştiren asıl olay Lehistan kralının Bavyera ve Saksonya kuvvetleriyle birleşerek beklenenden önce Viyana önlerine gelmesi ve Osmanlı ordusunu iki ateş arasında bırakması oldu.
Osmanlı ordusunun Viyana önlerinde bozguna uğraması, Avrupa’da heyecana yol açtı. Osmanlı’yı Avrupa’dan atma zamanının geldiğini düşünen papanın teşvikiyle Avusturya, Lehistan, Rusya, Venedik ve Malta’nın da dahil olduğu Kutsal İttifak kuruldu. Osmanlı Devleti, bu ittifakta yer alan devletler ile aynı anda savaşmak zorunda kaldı. Lehistan daha önce Osmanlılara kaybettiği toprakları geri almanın yanı sıra Boğdan’ı, Akkirman ve Kili gibi Osmanlı kalelerini almak istiyordu. Ancak pek çok cephede aynı anda savaşan Osmanlı ordusu karşısında Leh birlikleri sadece Boğdan’ın bazı bölgelerini ele geçirebilmiştir. Kırım topraklarına saldıran Ruslar ise Tatarlar’ın direnişi karşısında ilk başta başarısız olsa da kara ve denizden yaptığı kuşatmayla 1696 da Azak kalesini ele geçirdi. Avusturya ile yapılan savaşlar sonucunda Sofya’ya kadar olan bütün Osmanlı toprakları Avusturya tehdidi altında kaldı. 1687’de Mora’yı işgal eden Venedik; Papalık, Malta ve Floransa donanmalarının desteğiyle Sakız Adası’nı ele geçirdi. Köprülü Fazıl Mustafa Paşa’nın sadrazamlığında toparlanan Osmanlı Devleti, Belgrad ve Niş’e tekrar hâkim oldu. Fakat 1691’de Salankamen’de ve 1697’de Zenta’da yenilgiye uğrayan Osmanlı Devleti, 1699 yılında Karlofça Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı.
Köprülü Fazıl Mustafa Paşa, 1689-1691 yılları arasında sadrazamlık yapmıştır. İstanbul’da iyi bir medrese öğrenimi görmüş, devlet kademelerinde önemli vazifelerde bulunmuştur. Devletin zorluklar yaşadığı bir dönemde Sultan II. Süleyman, Fazıl Mustafa Paşa’yı sadrazamlığa getirmiştir. Ağır vergilerin bir bölümünü kaldıran Paşa, Yeniçeri Ocağı’nı düzene koymuştur. İleri görüşlü bir devlet adamı olan Fazıl Mustafa Paşa II. Macaristan Seferi’nde Salankamen Savaşı’nda ordunun önünde hücum ederken şehit düşmüştür. Merkezî yönetimde ve orduda yaptığı düzenlemelerin yanı sıra ülke içindeki Hristiyanların yaşam koşullarını iyileştirmek için büyük çaba harcamış, âyanların güçlenmesini engellemiştir.
Ş. Tufan Buzpınar, “Mustafa Fazıl Paşa”, s.301-302’den düzenlenmiştir.
Karlofça Antlaşması ile Kutsal İttifak’a karşı on altı yıl süren savaşlar sona erdi. Bu antlaşmayla Avusturya, Temeşvar hariç Macaristan ve Erdel’i aldı. Lehistan’a Podolya ve Ukrayna; Venedik’e Mora ve Dalmaçya kıyıları bırakıldı (Harita 1.3). XVII. yüzyılın başında Avusturya İmparatoruna, Roma Sezarı şeklinde hitap etmeyi kabul eden Osmanlılar için Macaristan ve Tuna boylarının kaybı, dış siyaset ve diplomaside yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Müzakerelere katılan Rus temsilci, tam yetkili olmadığı gerekçesiyle Karlofça Antlaşması’nı imzalamamıştır. Daha sonra Rusya ile 1700 tarihinde İstanbul Antlaşması yapılmıştır. Bu antlaşmaya göre Karadeniz kıyısındaki Azak Kalesi Rusya’ya bırakılmış ayrıca Ruslar İstanbul’da daimî elçi bulundurma hakkı kazanmıştır.
